Küresel tarımda değişim rüzgârları -2
1. bölüm / 2. bölüm / 3. bölüm / 4. bölüm
Tarımda küresel şirketlerin yaptığı anlaşmaları yorumlayan TÜRKTED Genel Sekreteri Müfit Engiz: “Küçük aktörlerin rekabet şansının azalacağı bu süreçte Türk tohumculuk sanayisine ve kamu otoritelerine önemli görevler düşüyor.”
Solda görülen yapı Bayer’in tarım alanındaki markası olan Bayer CropScience’ın geçen yıl ABD’de faaliyete geçen Ar-Ge merkezi. 24 bin dolarlık bir bütçeye sahip bu tesis, Almanya menşeli bir kimya şirketi olarak Bayer’in tarıma ve Avrupa dışına yoğunlaşan stratejisi hakkında ipucu veriyor.
Tarım küresel ekonomilerin merkezine doğru ilerliyor
Bayer’in bu yönelimi, geçtiğimiz ay Monsanto ile yapılan satın alma anlaşmasıyla net bir şekilde ortaya konuldu. Bugün itibariyle Monsanto tohumculuk alanında hem ticari hem de Ar-Ge anlamında dünyanın en büyük gücü konumunda. Bu dev buluşma bir anlamda tarımın küresel ekonomilerde giderek merkeze doğru ilerlediğinin de bir göstergesi.
Monsanto'nun gücü tohumculuk, Bayer'in tarım alanındaki gücü ise bitki korumaya dayanıyor.
Uzmanlık alanları birleşiyor
Tohum ve bitki koruma iki şirketin ortak faaliyet alanı. Ancak tarımda Monsanto’nun gücü tohumculuk, Bayer’in gücü ise bitki korumaya dayalı. Tarafların uzmanlık alanlarını bir araya getirmesinin yaratacağı Ar-Ge potansiyeli ortada. Modern tarım teknolojileri için gelişimi için bu birleşme yeni bir fırsat olarak görülüyor. Ancak sektörde oyuncu sayısının azalmasıyla birlikte Ar-Ge alanındaki rekabetin zayıflayacağına dair görüşler de dillendiriliyor.
Tohumculuğu nasıl bir süreç bekliyor?
TÜRKTED Genel Sekreteri Müfit Engiz, yaşanan süreci tarlasera.com’a yorumladı. Tarım devlerinin güçbirliğine yönelmesinin rekabeti olumsuz etkileyeceğini dile getiren Engiz, “Özellikle tohumluk, tarım ilacı ve gübre gibi bazı ürün gruplarına ait segmentlerin büyük bir bölümünü elinde tutan uluslararası şirketlerle küçük aktörlerin rekabet şansı kalmayacaktır” şeklinde konuşuyor.
Entegre faaliyet gösteren şirketimiz yok
Günümüzde de kimi önemli türlere ait tohum ve pestisit gibi ürünlerde yerli firmaların küresel aktörlerin pazarladığı ürünlerle rekabet şansının az olduğuna dikkat çeken Engiz, “Diğer yandan, hem tohum hem de zirai ilaç alanında entegre faaliyet gösteren yerli bir şirketimiz yok” diyor ve ekliyor: “Tarımsal girdi üretimi konusunda Türkiye'nin süratle katetmesi gereken önemli mesafeler bulunuyor.”
Küresel yapıların tarıma yönelik kapsamlı ve detaylı yaklaşımlarının bir benzerini Türkiye'deki ilgili kamu otoritelerinin de sergilemesi gerekli.
Kendimizi hamasetten arındırmalıyız
Adı geçen şirketlerin tohumlukların yanı sıra bitki koruma, tıbbi ilaç ve gıda katkısı gibi ürünlerin de üreticisi ve satıcısı olduğunu hatırlatan Engiz, “Bu nedenle stratejilerini, pazar projeksiyonlarını, genişleme politikalarını belirlerken tüm ürün yelpazelerini topyekün ve en detaylı biçimde dikkate alırlar” diyor.
Bu profesyonel yaklaşımın karşısında iyi bir konum alabilmek için aynı anlayışı geliştirmek gerekli. Türkiye’deki kamu otoritelerine ve mesleki kamu kurumlarına önemli görevler düştüğünü belirten Engiz, “Biz de ülkemizde, en azından örneğin tohumculuk sektörü için -tüm tohum sanayicilerimizin faaliyetini bir arada dikkate alarak- ciddi, yansız, bilimsel çalışmaları yapmak ve hamasi söylemlerden de kendimizi tamamen arındırmak zorundayız” diye konuşuyor.
Duyarlı yasal düzenlemeler ihtiyaç var
Her sektörde olduğu gibi tarımda da bilimsel ve ticari gücü elinde tutan aktörler pazarın seyrini belirliyor. Dev şirketlerin uluslararası organizasyonlarda sahip oldukları lobi etkisi ve kendi ülkelerinin politikacılardan aldıkları destekler sayesinde pek çok kuralı belirleyebildiklerini söyleyen Engiz, şu öneride bulunuyor: “Ülkemizin devlet adamları ve karar vericileri de, kendilerini geliştirmek için büyük çaba sarf eden oldukça az sayıdaki yerli şirket için daha duyarlı yasal düzenlemelerle -hatta gerektiğinde tek bir Türk şirketi için bile olsa- gerekli desteği vermeli.”
Monsanto ve Avrupa Birliği
Bayer-Monsanto anlaşmasının ardından merak edilen bir nokta da Monsanto’nun Avrupa’daki etkisinin ne yönde değişeceği. Monsanto bugün itibariyle GDO’lu tohum pazarının yüzde 90’a yakınını elinde bulunduruyor. Bilindiği gibi, istisna ülkeler dışında Avrupa Birliği genetiği değiştirilmiş ürünlere mesafeli duruyor. Özellikle Avrupa kamuoyunda GDO karşıtlığının önemli boyutlarda olduğu malum.
Kamuyonunun GDO algısı değişecek mi?
Monsanto CEO’su Hugh Grant’in yakın zamanda yaptığı şu açıklama bu açıdan ilgi çekiciydi: “Kamuoyunun önyargısı GDO’ların piyasaya girmesinden çok sonra gelişti. Tabii insanların bu konudaki bilgi eksikliğini gidermek için bizler de çok daha fazlasını yapabilirdik. Ancak tarım daha yakından tanındıkça bunun değişeceğini düşünüyorum. Bu konuda üreticilerin de çabası gerekli.”
"GDO'lar konusunda elimizde halen somut bir çalışma yoksa Türk sermayeli birçok şirketin gelecekte rekabet şansı ortadan kalkabilir."
Avrupa GDO’da atağa geçebilir
“Bu birleşme Almanya'nın bugüne kadar ABD'ye ödeyeceği en büyük parayla gerçekleşecek. Almanya, AB'nin bir anlamda patronudur ve Bayer şirketi vasıtasıyla dünyanın en büyük -GDO'lusu dahil- tohum üreticisi firmayı bünyesine katıyor” diyen Engiz, şu soruya dikkat çekiyor: “Monsanto’nun AB'ye Bayer yoluyla girip, -bir anlamda birbirlerinin oldukça geniş ürün hatlarının ve çok geniş coğrafyadaki hizmetlerinin tamamlayıcı parçası olmak suretiyle Avrupa’da önemli kısıtlamaları olan GD üretimde ciddi bir atağa geçilmesi de bu birleşmenin önemli hedeflerinden biri mi?”
GDO konusunda somut çalışmalar gerekli
Engiz’e göre Türkiye’deki tohum sanayicileri ve kamu otoritelerinin bu sorunun cevaplarının neler olabileceğini öngörüp bu yönde ciddi çalışmalar yapması gerekli: “AB’de yakın gelecekte GD üretime önemli esneklikler getirilirse ve bizim Bakanlığımız da bunlara ayak uydurup Türkiye'de de GD tohumun üretimine ve satışına izin verirse ne yaparız? Bırakın üretime hazır GD çeşitleri, bu çeşitler için Ar-Ge, deneme vb. anlamda dahi olsa elimizde somut bir çalışma var mı? Eğer yoksa, yeni evlenen bu şirketlerle Türk sermayeli birçok şirketin rekabet şansı tamamen ortadan kalkabilir.”
Çin faktörü göz ardı edilmemeli
Syngenta’nın ChemChina tarafından satılan alınması benzer soruları akla getiriyor. Çin’in tohum ve bitki korumada Asya dışında da önemli bir güç haline gelmesi oldukça gerçekçi bir senaryo. Engiz bu konuda, “Ülkemiz tohum sanayicisi kurumların ve Tarım ve Ekonomi gibi ilgili bakanlıkların yetkililerince Çin'in bu hamlesinin de projeksiyonel analizlerinin detaylı biçimde ortaya konması gerek” yorumunu yapıyor.
YARIN:
Yavuz Batur: Süreç Türkiye açısından riskler taşıyor