İklim krizi etkilerinin çok hızlı ve şiddetli bir şekilde ilerlediğini belirten Doğa Koruma Merkezi Toprak ve Su Programı Koordinatörü Dr. Melike Kuş, yürüttükleri İklime Dirençli Tarım Ağı Projesi ile tarımsal üretimde entegre mücadelenin ve doğru su kullanımının önemini tarlasera’ya anlatıyor.
Doğa Koruma Merkezi’nin kuruluş hikayesinden, faaliyet alanlarından ve yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?
Doğa Koruma Merkezi Vakfı (DKM) 2004 yılından beri doğa koruma alanında faaliyet gösteren bir sivil toplum kuruluşu. Doğa Koruma Merkezi’nin amacı ise bilimsel yaklaşımları temel alarak, biyolojik çeşitliliğin etkin şekilde korunmasını ve doğal kaynakların sürdürülebilir şekilde yönetilmesinin sağlanması. Bu amaçla da Türkiye’nin dört bir yanında birçok kurumla iş birliği içerisinde çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Projelerimizi biyolojik çeşitlilik, toprak ve su, iklim değişikliği, sistematik koruma planlaması ve doğa eğitimi programları altında yürütüyoruz. Kamu kurumları, özel sektör, üniversiteler ve diğer sivil toplum kuruluşları ile ortaklıklar kurarak bilimsel temelleri olan, uygulanabilir ve sürdürülebilir modeller geliştiriyoruz.
Doğa Koruma Merkezi Toprak ve Su Programı ekibi olarak uzun yıllardır iklim değişikliğine uyum çerçevesinde, doğa dostu tarımsal uygulamaları yaygınlaştırmaya çalışıyoruz. Bunun için küresel modelleri kullanarak ülkenin iklimsel açıdan en kırılgan alanlarını belirliyor hem merkezi otoriteler hem de yerel yönetimler ile iş birliği yaparak bu bölgelerde örnek uygulamaları hayata geçiriyoruz. Önceliğimiz toprak ve su kaynaklarını sürdürülebilir bir şekilde kullanan, doğal ekosistemler için faydalı ve üreticinin refahını artırıcı yöntemlerin bulunması, denenmesi ve yaygınlaşması. Bazen de neden yaygınlaşmadığının ortaya konması.
İklime Dirençli Tarım Ağı Projesi’nden biraz bahseder misiniz? Projenin amaç ve hedefleri neler?
İklime Dirençli Tarım Ağı Projesi, Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu tarafından Sivil Ağlar ve Platformlar fon programı kapsamında desteklendi ve Doğa Koruma Merkezi Vakfı (DKM) tarafından Tarım ve Gıda Etiği Derneği (TARGET) ve Konya Önder Çiftçi Derneği (KOCD) ortaklığında yürütüldü. Projenin temel amacı, tarımda iklim değişikliğine uyum ve azaltım alanında çalışmalar yapan sivil toplum, kamu ve özel sektör kuruluşları, üniversiteler, üretici birlikleri ve yerel yönetimlerin bir araya geldiği bir ağ ve platform oluşturulması ile iklim değişikliği konusunda bilgi ve deneyimlerin paylaşılmasıydı. Şu anda ağ üyeleri deneyimleri konusunda iletişimdeler ve birlikte çalışabilecekleri alanlarda iş birlikleri kuruyorlar. Birkaç yeni proje başvurusu yapıldı, bu iş birlikleri kapsamında, ağ üyelerince geliştirilen yirmiden fazla proje fikri için de fon kaynağı arıyoruz. Uzun vadede bu iş birliklerinin çoğalması, iklime dirençli tarım uygulamalarının yaygınlaştırılması içi yeni fon kaynakları oluşturulması ve elde edilen deneyimlerin paylaşılmasını hedefliyoruz. Öyle ki iklim krizinin etkileri çok hızlı ve şiddetli ilerliyor, birbirimizden öğrenmemiz ve birbirimizi desteklememiz şart.
İklime Dirençli Tarım Ağı projesi kapsamında hayata geçirilen İklimTarım platformunda bulunan tarımsal afet haritası sizce yaşanan tahribatların boyutlarını öğrenme noktasında ne kadar yararlı oluyor?
İklimTarım aplikasyonu aracılığıyla veri tabanına girdiğimiz afet bilgileri afetin türü, yeri, zamanı, fotoğrafı ve videosu gibi bilgileri içeriyor. Amacımız afetlerin görünürlüğünün artırılması ve yıllar içerisinde afetlerin yoğunlaştığı bölgelerin tespit edilmesi. Fakat çok kısa bir süredir haritalama yapmamıza rağmen ilginç bir resim ortaya çıkmaya başladı. Örneğin Antalya’da farklı aylarda aynı bölgenin birbirine yakın farklı lokasyonlarında seraları vuran seller kayda geçti. Ya da bu günlerde en büyük sorunlarımızdan biri olan kuraklığın etkilerine dair üreticiler tarafından farklı yıllarda çekilmiş fotoğraflar var elimizde. Bu veriler, nerede ne tür uyum önlemleri almamız gerektiğine dair ilk fikri veriyor. Sonrasında bu alanlarda daha detaylı çalışmalar yaparak bu afetlerin oluşma süreçleri incelenebiliyor. Bu sayede seralar yanlış yerde mi planlanmış, alınabilecek önlemler var mı gibi sorular cevap bulabiliyor. Öte yandan veri tabanı her bir afet için uğranan ekonomik zarar bilgisini içermiyor. Ancak bu konuda daha fazla çalışma yapmak istersek afetlerin gerçekleştiği yerlerdeki kurumlarla görüşülerek bu bilgiler de alınabiliyor.
İklim değişikliğinin su kaynakları ve tarımsal verim üzerindeki etkisi sizce gelecek yıllarda daha da fazla hissedilecek mi? Atılması gereken adımlar neler?
İklim değişikliği ile değişen yağış rejimleri su kaynaklarını da tehdit ediyor. Yanlış kullanımlar sonucu kısa süre önce Marmara Gölü’nü kaybettik. Yer altı su kaynakları da aynı şekilde azalıyor. Bu koşullara uyum açısından önemli bir konu suyun etkin kullanımı. Kuraklık hem bugün sıkça yaşadığımız hem de gelecekte bizi en çok zorlayacak afetlerden biri. Bu açıdan tasarruflu sulama yöntemlerinin yaygınlaştırılması oldukça önemli. Sektörel bazda bakıldığında suyun yüzde 75-77’si tarımda kullanılıyor. Tarım ve Orman Bakanlığının Ocak ayı sonunda başlattığı Su Verimliliği Seferberliği’nin tabana yayılması ve bu konuda uygulamaların çoğaltılması gerek. İklim değişikliğinin su kaynakları üzerindeki etkilerini modellemeli ve tasarruflu sulama tekniklerini yaygınlaştırmalıyız. Basınçlı sulama ekipmanlarının kullanımı tasarruflu sulamayı garanti
Röportajın tamamını tarlasera Mayıs sayısında okuyabilirsiniz!