Dün 11.’si kabul edilen kalkınma planları Türkiye tarımının son 55 yıldaki seyrine dair pek çok ipucu veriyor. tarlasera.com 1963’ten bu yana uygulanan planlarda tarımın izini sürüyor.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin on birinci kalkınma planı dün geç saatlerde TBMM’den geçti. Önümüzdeki 5 yılın ekonomik, siyasal ve sosyal alandaki yol haritası oluşturacak planda tarım da “öncelikli gelişme alanları” arasında yer alıyor.
Hem tarım hem Türkiye değişirken
İlki 1963 yılında kabul edilen kalkınma planları, ulaşılan ya da ulaşılamayan hedefleriyle Türkiye’nin son 55 yıllık dönüşümünü gözler önüne seriyor. Tarımın ülke ekonomisindeki başat rolünün giderek azaldığı bu süre içinde hem Türkiye’nin hem de dünyanın değişen yapısına uygun olarak tarım sektörü tüm planlarda kendine farklı şekillerde yer buldu.
1963: “Tarım reformu kaçınılmaz”
1963-1967 yıllarını kapsayan 1. Kalkınma Planı’ndaki değerlendirmeler ve hedefler arasında tarım tartışılmaz bir ağırlığa sahipti. Tarımın milli gelirdeki payının yüzde 42 olduğu bu dönemde bitkisel verimin halen düşük olduğu vurgulanan Birinci Plan’da “yaygın tarım”dan “yoğun tarım”a geçilmesi ana hedef olarak belirlenmişti.
Tarımdaki büyüme hedefinin yüzde 25,6 olarak konulduğu 1. Plan’da tarımsal yatırımların büyük kısmının devlet tarafından yapılacağı, ancak devlet yatırımlarının özel sektörü teşvik edeceği belirtiliyordu.
1968: “Tarım hava şartlarından daha az etkilenmeli”
1968 yılında kabul edilen 2. Kalkınma Planı’nda tarımda geleneksel metotlardan uzaklaşılması ve bu alandaki fazla işgücünün tarım dışı faaliyetlere kaydırılması hedefi göze çarpıyor. Üretimdeki dalgalanmaların temel sorun olarak ele alındığı planda şu ifadeler yer alıyor: “Ekonominin tarımsal karakterden sanayinin hakim olduğu bir düzene geçerken, tarımın hava şartlarına aşırı bağlılığının azaltılması hedef olarak alınmıştır.”
1973: “Nüfusu tarımda tutmak imkansız”
Ekonomik ve sosyal krizlerle geçen 70’li yıllara damga vuran 3. Kalkınma Planı ise 1973 yılında kabul edildi. İşgücünün yüzde 65’inin çalıştığı tarımın buna karşın milli gelirin yüzde 28’ini sağladığına dikkat çekilen 3. Plan’da “Hızla artan nüfusumuzu artık tarım alanında tutma imkanı kalmamıştır” deniliyor ve tarımın gelir payının 20 yıl içinde yüzde 28’den yüzde 10’a indirilmesi gerektiği belirtiliyordu.
1979: “Tarımda eşitsizlik ve işsizlik aşılacak”
12 Eylül sonrası politikaları da belirleyecek olan ve 4. Kalkınma Planı’nda bir önceki planın yüzde 3,7’lük tarımsal büyüme hedeflerine ulaşamadığı vurgulanıyor ve 1983 yılına kadarki dönemde yüzde 5,5 büyüme hedefleniyordu. Üretim yapılmayan toprakların genişliği ve tarımda kooperatifleşme sorunlarına özel önem verilen bu planda “toprak dağılımındaki dengesizlik” ve “tarımda gizli işsizlik” gibi sosyal konulara da yer verilmesi dikkat çekici.
1985: “Tarımsal sulama yaygınlaştırılacak”
Üretici destekleme politikalarının ilk kez kapsamlı bir şekilde kalkınma hedeflerine dahil edildiği 5. Plan’da ise üretimin teşvik edilmesi için ucuz girdi, eğitim, teşkilatlanma ve teknolojik gelişimin ön plana alınacağı vurgulanıyordu. Tarımsal kredi uygulamalarını sistemleştirmeyi amaçlayan bu plan, “sulama” sorununa verdiği öncelikle de Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) başta olmak üzere dönemin tarımsal projelerinin izlerini taşıyor.
2. BÖLÜM: Tarımda kalkınma idealinin son 30 yılı