Her kesim sebze-meyve fiyatlarının neden bu denli arttığını kendi açısından yorumluyor. Durumun gerçek sebebini anlamak içinse olaya daha geniş bir perspektiften bakmak ve tarımın kadim sorunlarını irdelemek gerekiyor.
2019 itibariyle sebze-meyvelerin tüketici satış fiyatı çok ciddi oranda arttı. Ocak ayı sonunda bu artış daha hissedilirken, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin web sitesinde yayınlanan 29 Ocak tarihli hal fiyatlarına göre çarliston biberin halden çıkış fiyatı kilogram başına 13 TL’ye, domates 15 TL’ye, patlıcan ise 14 TL’ye yükseldi. Buna market ve pazar payları da eklenince tüketici bu ürünlere 20 TL’ye varan fiyatlarla ulaşır duruma geldi.
tarlasera dün yayınladığı “Sebze-meyve fiyat artışında dünden bugüne” başlıklı haberde 2018 yılı Ağustos ayından bugüne yaşanan süreci özetlemişti. Bugün sebze-meyve fiyatlarının tavan yaptığı ve buna karşı birtakım müdahaleler yapılması gerektiği su geçirmez bir gerçek. Ancak bu müdahalenin ne olacağını belirlemek için önce sorunun kaynağını tespit etmek ve buna yönelik uygulamalar hayata geçirmek gerek.
Döviz kurları girdi fiyatlarını fırlattı
Sebze-meyve fiyatlarının bu denli yükselmesinin en önemli sebeplerinden biri, Ağustos 2018’de döviz kurlarında yaşanan olağanüstü artış oldu. Çünkü tarım sektörü gübre, zirai ilaç, enerji gibi ihtiyaçlarını ithalatla karşılıyor; bu yüzden döviz kurlarında yaşanan en ufak bir dalgalanma doğrudan girdi fiyatlarını etkiliyor.
Bu durumun bitki beslemedeki yansımaları; üreticinin vazgeçilmezleri olan üre gübresinin fiyatının son bir yılda yüzde 120, DAP gübresinin yüzde 115, amonyum sülfat ve 20.20.0 gübrenin ise yüzde 100 oranında zamlanması oldu. Bitki koruma ürünleri piyasasında yabancı markalı ürünlerin fiyatı yüzde 20-30 artarken, yerli ürünlerde bu artış yüzde 100’ü buldu. Tohum ve enerjide ise zam oranı yüzde 80’i aştı. Maliyeti neredeyse iki katına çıkan üretici mecburen ürünlerini de daha yüksek fiyata satmak durumunda kaldı.
Hortum felaketi ürün arzını düşürdü
İstanbul’un sebze-meyve ihtiyacının büyük kısmını karşılayan Antalya’nın geçtiğimiz günlerde yaşadığı hortum felaketi de ürün fiyatlarını arttıran etmenlerden biri oldu. 24-26 Ocak günlerinde gerçekleşen fırtına ve hortumda yaklaşık 25 bin dekar tarım alanı zarar gördü. Sebze-meyvede yaşanacak kaybın miktar olarak yüzde 25, değer bazında ise 100 ila 120 milyon TL olacağı bekleniyor.
Henüz 1-2 kez ürün toplayabilmişken seraları yıkılan, ağaçlarının üzerindeki ürünleri hasat edilemeden dökülen üretici çok zor durumda kaldı. Aynı zamanda Türkiye’nin örtü altı tarım başkenti olan ve kışlık sebzelerin çoğunun yetiştiği Antalya’da böyle bir olayın yaşanması sebze-meyve arzının da düşmesine yol açtı. Bu da otomatikman fiyatları etkiledi.
Antalya’dan İstanbul’a uzun yolculuk
Fiyat makasının altında yatan bir diğer gerekçe sebze-meyvelerin üreticiden tüketiciye gidiş aşamasında var olan aracılı sistem. Üreticinin yetiştirdiği ürünlerin ilk durağı Antalya’da bulunan bir hal komisyoncusu oluyor. Buradan tüccara ya da market tedarikçisine giden ürünler, diğer şehirlerde bulunan tüketici hallerine gitmek üzere yola çıkıyor. Pazarcılar da işte bu tüketici halinden ürünleri tedarik edip tüketiciye ulaştırıyor.
Yani üreticiden tüketiciye kilometrelerce yol kat eden ve bu sırada en az 4-5 durakta mola veren ürünlerin fiyatı her bir durakta biraz daha artıyor. İşçi maliyeti, işyeri kirası, vergi, araç yakıtı gibi maliyetler bu fiyat artışını zorunlu kılıyor. Kooperatifçiliğin yeterli düzeyde olmaması da bu durumun tuzu biberi oluyor.
Tarım alanı ve üretici sayısı düşüyor
Türkiye genelinde yıllar içerisinde tarım alanlarının ve üretici sayısının azalmasının ürün fiyatları üzerine etkisi de azımsanmayacak ölçüde. BÜGEM verilerine göre 2002 yılında yaklaşık 26 milyon hektar büyüklüğünde olan tarım alanları, 2017’de 23 milyon hektara kadar düştü. Üretici sayısı ise 456 bin azalarak 2 milyon 588 binden 2 milyon 132 bine geriledi.
Bu durumun altında gençlerin tarım sektörü üzerine bir kariyer düşünmemesi ve üretici nüfusun giderek yaşlanması, kent merkezlerine yapılan yoğun göç sonucu kırsal nüfusun azalması, tarım sektöründeki riskli yapının korkutması, üretici gelirinin girdi maliyetlerini karşılamada zorlanması gibi sebepler yatıyor. Talebin aynı kalmasına karşın ürün arzı düşünce de bu durum fiyat artışı olarak raflara yansıyor.
Türkiye tarımında ürün fiyatlarının artmak için çok sebebi var. Bu yüzden fiyat sorununu çözmenin yegane yolu önce bu sebepleri tespit edip, kalıcı yol haritaları oluşturmaktan geçiyor.