Covid-19 salgınının ilk günlerinde gıda tedarikine dair yaşanan kaygılar, geçen zaman içinde çok daha gerçekçi bir hal aldı. Tarım arazilerinden market ve pazarlara yansıyan enflasyon üretici ve tüketicileri aynı kaygıda birleştiriyor.
Bundan 2 hafta önce 10 TL bandını geçen ve geçtiğimiz Salı günkü yüzde 12,66’lık şok artışla 13 TL’ye kadar yükselen dolar kuru yılın son ayına girerken 14 TL sınırlarına yaklaştı. Aynı şekilde 1 Euro’nun değeri tarihte ilk kez 15 TL’ye ulaşmış durumda.
Türk lirasında uzun süredir yaşanmakta olan bu değer kaybı yeni kur şoklarıyla keskinleştikçe, zaten girdi maliyetlerini karşılamakta halihazırda zorlanan pek çok tarımsal üretici önce gübre, sonra da zirai ilaç gibi ithalata bağımlı olunan üretim araçlarını kullanmaktan vazgeçmek zorunda kalıyor. Nitekim son süreçte bitki besleme ürünlerinin satışlarının yüzde 15-20 oranında azaldığı belirtiliyor.
Özellikle tohum gibi girdilerde kalitesiz ürünlerin yaygınlaşmasına da yol açan bu değer kayıpları kimi üreticileri ise tamamen tarımın dışına itiyor. Tüm bunların ortak sonucu ise verimde azalma, düşen yerli üretim, ihracatın daralıp ithalatın artması ve bugünkü gibi kontrolden çıkan gıda fiyatları… Bazı marketlerin bitkisel yağ, şeker, un gibi ürünlere satış kotası koyması fiyatların geldiği noktayı gözler önüne seriyor.
Pandemiye direnen üretim enflasyona yeniliyor
Türkiye’de temel gıda maddelerinin tedarikine dair kaygıların yoğunlaştığı benzeri bir durum uzun yıllar sonra, Covid-19 salgınının Türkiye’ye ulaştığı ilk haftalarda yaşanmıştı. Gümrük kapılarının kapandığı, sokağa çıkmanın yasaklandığı o günlerde yaşanan belirsizlik tüketicilerin belli ürünlere akın etmesine yol açmış, ürün depolayarak durumdan faydalanmak isteyenler de ortaya çıkmıştı.
Yine de pandeminin getirdiği kısıtlamalara karşın arazilerdeki üretim hız kesmeden devam etmiş ve limon gibi ani talep patlamasının görüldüğü birkaç ürün hariç tarımsal gıdalarda keskin bir fiyat artışı ne de ciddi bir talep sıkıntısı yaşanmıştı. Hastalık riskinden işgücü sorununa kadar salgının yol açtığı tüm zorluklara karşın arazisini boş bırakmayan üreticiler ise özverilerinin karşılığını alabilmek için salgın sonrasına kadar dişlerini sıkmıştı.
Üreticinin ne maddi ne manevi takati kaldı
Ancak bugün hem tarım alanlarında hem de market ve pazarlarda görülen tablo o günkünden çok daha farklı. Çünkü artık pek çok üreticinin üretim girdilerine yatırım yapacak maddi takati de, gelecek günlerin belirsizliğine gözünü kapatıp üretimi sürdürecek manevi takati de iyice azalmış durumda.
O günkü gübre fiyatı bugünkü zamma denk düşüyor!
Covid-19 ile mücadeleye Türkiye’nin de dahil olduğu 2020 Mart’ına gübre pazarı dünya geneline yayılan salgının etkilediği hammadde fiyatlarının izini taşıyan zamlarla girmişti. Fiyat artışlarının devam ettiği Mart ayının sonuna gelindiğinde üre gübresinin 1 tonu 2,2 bin TL, amonyum sülfatın ise 1,25 bin TL olmuştu.
2020’nin başlarına göre yüzde 25-30’luk bir artışa işaret eden bu fiyatlarda ilk Covid-19 dalgasının mevsimsel olarak bitki beslemenin yoğun şekilde yapıldığı ilkbahar dönemine rastlamasının da payı vardı. Aynı zaman diliminde pestisit fiyatlarındaki artış ise yüzde 25 civarındaydı.
Pandeminin hemen öncesinde üre gübresinin fiyatı olan “2 bin TL”lik miktar bugün aynı ürüne yapılan zamma denk geliyor! Kurda yaşanan son sarsıntıyla birlikte üre gübresi 13 bin TL/tona, yani Nisan 2020’deki fiyatının tam 6 katına çıkmış durumda. Bir diğer kritik bitki besini olan DAP gübresinde de durum aynı.
Raflar mı boş kalacak cüzdanlar mı?
İlk Covid-19 dalgasında market kuyruklarına sebep olan paniklerin gerekçesi olan “ürün kalmayacak” kaygısı ise bugün daha gerçekçi bir hal aldı. Ürünlerin daha fazla tüketiciye ulaşması ve rafların boş kalmaması için başlatılan satış kotaları her krizde olduğu gibi stokçuluk tartışmalarını da beraberinde getiriyor.
Üst üste gelen zamların hızına yetişemeyen tüketicilerin düşen alım gücü ve ürün talebi 2020 ilkbaharını aratır seviyede. Öyle ki, örneğin kimi tedarikçilerde satışı 1 adet ile sınırlandırılan ürünleri gören pek çok tüketicinin kota olmasa da aynı üründen birden fazla adet satın almayı tercih etmeyeceğini tahmin etmek zor değil!
Tüketici domateste 20 TL’lerle tanıştı
Salgın dönemi boyunca zamlarla ve ithalatını daha da kolaylaştıran kararlarla gündeme gelen ayçiçeği bunun en net örneği. 2020’in Mart ayında fiyatı 11 TL civarında olan 1 kilogram ayçiçek yağı bugün itibariyle yaklaşık 25 TL’den satın alınabiliyor.
Sebze-meyve pazarının en çok tüketilen ürünü olan domatesin tüm türleriyle ortalama fiyatı pandeminin ilk günlerinde 5 TL/kg seviyesindeydi. En yaygın tüketilen tür olan salkım domatesin market fiyatları bugün 10 TL’ye kadar çıkarken, Antalya Hali’nde ortalama 10 TL’den satılan çeri domatesin tüketici fiyatı ise 20 TL civarında.