İklim krizi ve salgın döneminin etkileriyle girdiğimiz yeni sezonda tarımın tüm diğer paydaşları elini taşın altına koymalı ve tüketici, akademi, kamu kuruluşları ve özel sektörü kapsayan bir heyet oluşturup acil eylemler ortaya konulmalı.
Barış Aydoğdu / Serkonder Yönetim Kurulu Üyesi
Çiftçilerimizin uzun süredir yaşadıkları çözülmesini bekledikleri öncelikli sorunları ve bunlara yönelik acil eylem beklentilerivar. Bu sorunların bir kısmını Hindistan’daki ve Güney Amerika’daki çiftçiler de yaşıyor. Ancak sadece bize özgü sorunları da var çiftçimizin.
O yüzden tarımı konuşurken apolitik olmalıyız! Önemli tespitler devlet politikası haline getirilebilmeli… Bu başlıkların her biri ayrı ayrı detaylandırılmalı, konuşulmalı ve anlatılabilmeli.
Çiftçinin refahı için çözüm ilk olarak üretimde; ama “planlı” üretimde… Türkiye olarak toplam 4 milyon ton kuru soğan üretiyoruz; bunun ise 2,5 tonunu tüketebiliyoruz. İşte diğer bir örnek: Yeteri kadar pamuk üretemediğimiz için 2,5 milyar dolarlık palm yağı ithal ediyoruz.
Tarımsal ihracat “politik” olmaktan çıkmalı!
Öncelikli sorunumuz olan “planlı üretim”in yanı sıra çiftçinin önündeki çözüm bekleyen diğer sorunlara dair eylem planı ise şu şekilde olmalı:
-Tarımsal üretimde kullanılan mazottan ÖTV kaldırılmalıdır.
-Basınçlı sulama ve damlama sulama sistemlerinin yapımı sıfır faizle teşvik edildi ve birçok çiftçimizin elektrik kullanımı arttı. Özelleştirme süreçlerinin de ardından, ticarethane ve meskene göre daha uygun olan “tarımsal sulama-elektrik” fiyatlarının diğerleriyle başa baş hale gelmesinin önüne geçilmelidir.
-Küçük çiftçilerin de söz ve karar sahibi olabileceği, demokratik bir tarım programı oluşturulmalıdır. Bu program “apolitik” olmalı ve devlet politikası haline getirilmelidir.
-Hükümetlerin tarım ürünleri ithalatını bir politika olarak kullanması, bazı ürünlerde çiftçinin üretimden kâr etmesini engellemekte ve üretimi bırakmasına neden olmaktadır. Çiftçimizin ürettiği değerli ürünlerde gümrük vergileri sıfırlanmamalıdır.
-Küresel iklim değişikliği nedeniyle çiftçi gücüne göre çözümler arıyor. Kuraklığa, yağışa uyum sağlamak için kimi tohumun veya gübresini değiştiriyor. Kimi de ekim ve hasat zamanını değiştirmek zorunda kalıyor. Bu bağlamda, iklim ve değişikliğinin etkilediği bu tarımsal parametrelere dair ücretsiz eğitimler arttırılmalı. Bu artan masraflar gözetilerek tarım sigortaları esnetilerek kolaylaştırılmalıdır.
Kooperatifleşme ve sendikalaşma şart
-Tarım Kredi Kooperatifleri ve Ziraat Bankası’nda ödeme günü gelen çiftçilerin ödemelerinde yapılandırma süresi uzatılmalıdır. Çiftçi ödemeleri kuraklık ve pandemi nedeniyle bir defaya mahsus olmak üzere hasat zamanına ötelenmelidir.
-Genel ekonomi büyürken ve ihracatımız artarken bu kazanımlar çiftçiye de yansıtılmalıdır. Yapısal dönüşüme verilen destekler tarımsal dönüşüme de verilmelidir.
-Bu salgın ve iklim krizi döneminde atıl araziler zor durumdaki küçük çiftçilerimiz için kiralanabilmeli ve tarıma kazandırılmalıdır. Toprak ekenin, su kullananın, kirası da devletin olmalıdır.
-Aile çiftçiliği olarak üretim yapan köylülerimizin güçlerini birleştirmesine olanak sağlayacak bir kooperatif yapısı desteklenmelidir. Köylerde parça parça kooperatifler, ilçelerde ise daha büyük ve tek birer kooperatif oluşturabilmeli, İlçe ve İl Belediyeleri bu bütünlüğü destekleyebilmelidir.
-Çiftçilerin sendikalaşmasının önündeki her türlü antidemokratik engeller kaldırılmalıdır.
Tüm kesimleri kapsayan bir birliktelik gerek
Sonuç olarak; iklim krizinin ve salgın döneminin etkileriyle girdiğimiz yeni tarım sezonunun bereketli olması için, tarımın tüm paydaşları artık ortaya çıkmalı. Çiftçinin eli zaten taşın altında... Şimdi tüketicisiyle, profesörüyle, kamusuyla, özel sektörüyle taşın altına elini sokma zamanı tarımın diğer paydaşlarına gelmiş durumda! Şimdi tüm bu kesimleri içine alacak, geniş katılımlı bir heyet oluşturulmalı ve 2022 yılı tarımda topyekün bir “seferberlik yılı” ilan edilmeli…