Hindistan’da özelleştirme ve desteklerin kaldırılmasını öngören yeni tarım yasasına karşı eylemlerde beşinci aya girildi. Tarımsal üretim ve işgücünde önemli paya sahip kadınların mücadeleye verdiği katkı ise büyük anlam taşıyor.
Aileden eğitime, çalışma yaşamından sosyal hayata, evlerden sokaklara kadar artık kadınların sesi her zamankinden daha gür çıkıyor. Bu güçlü koro çok çeşitli ses ve renklerden oluşuyor, çünkü kadınların mücadelesi yaşamın her katmanını ilgilendiren çok farklı talep ve hak arayışını içinde barındırıyor.
Ne yazık ki kadına yönelik şiddetin son yıllarda üst sıralara tırmandığı Türkiye, bu taleplerin arasında en temel hak olan “yaşam hakkı”nın da olduğu ülkeler arasında. Ve bugünlerde bu hakkı güvenceye alacak daha güçlü adımların atılması bir kenara, mevcut hakların geleceği de belirsizliğe atılıyor. Ancak tüm bunlara rağmen hiçbir konuda mücadeleden vazgeçmeye niyetli değil!
Kadın mücadelesinin tarım cephesi
Kadınların sosyal ve ekonomik hak mücadelesinde en önemli cephelerden biri de tarım. Türkiye’de tarım kadın emeğinin en görünmez olduğu, cinsiyet ayrımının da en sert şekilde yaşandığı sektörlerden. Tarımda istihdamın yarısını oluşturan kadınlar buna karşın çalışma koşulları, ücretler ve diğer olanaklara ulaşmakta erkeklere göre çok daha dezavantajlı.
Bu konuda elbette tek örnek Türkiye değil. Hem bitkisel üretim hem de üretime katılan kadın nüfusu açısından dünyanın en büyüklerinden biri olan Hindistan’da da benzer sorunları yaşayan kadınlar, bugünlerde birlikten doğan güçlerini önce kendi hükümetlerine, sonra da tüm dünyaya göstermeyi başardı.
Hindistan’daki olaylar nasıl başladı?
Hindistan tarımındaki çalkantılı süreç aslında geçtiğimiz sonbaharda, Hint hükümetinin tarım yasasında yaptığı değişiklikle başladı. Eylül ayında kabul edilen bu 3 düzenleme, tarım sektöründe özelleştirmeyi yaygınlaştırırken taban fiyat ve destekleme alımı politikalarına ise son verilmesini öngörüyordu. Özel yatırımlar yoluyla tarımsal büyümeyi hedeflediklerini söyleyen Başbakan Narendra Modi, yeni yasanın üreticilere pazarlama özgürlüğü sağlayacağını dile getirmişti.
Ancak Hintli üreticilerin gözünden bu düzenleme aracı şirketlere daha fazla yetki, kendileri için ise daha az kazanç ve uzun vadede sahip oldukları arazileri de yitirmek anlamına geliyordu. Kasım ayında yeni yasayı protesto etmek için başkent Yeni Delhi’de bir araya gelen üreticiler bu tarihten itibaren kitlesel eylemlerle seslerini duyurmaya başladı.
Bu yalnızca erkeklerin sorunu değil!
Değişikliklerin geri çekilmesi talebiyle hem kırsal bölgelerde hem de kent merkezlerinde yapılan eylemlere bastırmak için şiddete başvurulmasıyla süreç trajik bir boyuta ulaştı. Bugüne kadar 250’ye yakın üreticinin hayatını kaybettiği olaylar süresince yapılan müzakereler de sonuç vermedi. Son olarak hükümetin yeni kanunların 1,5 yıllığına erteleme teklifi de üreticilerin reddiyle karşılaştı.
Hint hükümetinin eylemlere katılan kadınların evlerine dönmesi için yaptığı çağrı ise tam anlamıyla ters etki yarattı. “Bu yalnızca erkeklerin meselesi değil!” diyen kadınlar eylemcilerin konakladıkları çadır kamplarını terk etmezken, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde ise ülkenin farklı bölgelerinden 20 bini aşkın kadın üretici, yaptıkları yürüyüşlerle devam eden mücadeleye büyük bir güç taşıdı.
“Üretici değilsek biz kimiz?”
Bugün itibariyle Hindistan’da kırsal bölgedeki kadın nüfusun yüzde 85’i tarım arazilerinde çalışıyor. Bitkisel üretimin dayanak noktası olan bu emek gücüne karşın toprak sahibi ya da ekonomik ve sosyal güvence sahibi olan kadınların sayısı çok daha düşük seviyede. “Üretici değilsek biz kimiz?” diyen kadınların başlıca talepleri öncelikle birer “üretici” olarak tanınabilmek.
Kadınlar toplumsal baskıya karşı da özgürleşiyor
Öte yandan, 5 aydır süren bu eylemler üretici kadınlar için ekonomik hakların dışında başka anlamlar da kazanmış durumda. Öncesinde evlerinden çıkamayan ve erkeklerin gölgesinde bırakılan pek çok kadın bu süreçte yalnızca birer üretici ve emekçi olarak değil, birer kadın olarak sahip oldukları hakların ve özgüçlerinin de artık net bir şekilde farkına varmaya başladı.
Eylem alanına kendi kullandıkları traktörlerle gelen, kitlelerin karşısında konuşma yapan ya da birbirleriyle dayanışmak için kampların içinde mağazalar açan pek çok kadın, Hint toplumunda kadına yönelik geleneksel bakışa ve cinsiyet ayrımına karşı dönüştürücü birer deneyimin öznesi haline geldi. Kadınların çok yönlü mücadelesinin hanesine yazılan bu deneyimler, başta üreticiler olmak üzere tüm dünya kadınlarına da örnek oluyor.