Bundan yaklaşık bir asır önce ıspanak adeta bir “gıda efsanesi”ydi. Öyle ki çocukların en sevdiği yiyecekler arasında dondurmadan hemen sonra geliyordu! 2006’daki E. coli salgını sonrası büyük bir düşüş yaşayan ıspanak pazarı bugünlerde yeni bir maceraya hazırlanıyor.
Yeni tip koronavirüs ile topyekûn mücadele sürerken, salgının küresel ekonomiye etkileri üzerine tartışmalar da hızlandı. Covid-19 şimdiden pek çok ülke ve sanayinin büyüme hedeflerini dramatik şekilde düşürdü bile. Öyle ki; salgın sonrası dünyanın durumunu 1929’daki büyük ekonomik krizle karşılaştıran karamsar yorumlara rastlamak mümkün.
ABD, 30’lu yılların Büyük Buhran döneminde yaşanan et sıkıntısının çözümünü ıspanak tüketimini arttırmakta bulmuştu. Ancak o yıllarda “demir” denilince ilk akla gelen sebze olan ıspanağın etin yerini doldurabilmesi için bir “tanıtım”a ihtiyaç vardı. İşte tam bu noktada Temel Reis imdada yetişmişti!
Temel Reis ile gelen başarı
İlk olarak 1929 yılının Ocak ayında karikatür olarak yayımlanan Popeye, nam-ı diğer Temel Reis karakteri, gücünü ıspanağa borçlu bir kahraman olarak çizgi filme dönüştü. Temel Reis’in yakaladığı popülerlikle birlikte ABD hükümetinin kampanyası da büyük bir başarıya ulaştı: Ülkede ıspanak tüketimi kısa sürede misliyle arttı, hatta ıspanak çocukların “en sevdiğiniz yiyecek nedir” sorusuna “hindi” ve “dondurma”dan sonra verilen en popüler üçüncü cevap haline geldi!
Tüm dünya ıspanağı yanlış mı tanıdı?
O dönemde, ıspanağın en önemli bitkisel demir kaynağı olduğu fikri Alman biyokimyager Emil von Wolff’un çalışmalarına dayanıyordu. Oysa ki sonraki yıllarda yapılan araştırmalar, ıspanağın aslında sanılanın neredeyse onda biri kadar demir içerdiğini ortaya koydu. Yine de, vitamin ve mineral başta olmak üzere ıspanağın oldukça yüksek olan besin değerleri, onu hala en besleyici ürünlerden biri kılıyor.
2006’daki salgında günah keçisi oldu
Ispanağın rakipsiz bir demir deposu olduğu düşüncesi kamuoyunda uzun süre yerini korusa da, sebze tarımının bu önemli bitkisi 1930’lu yıllardaki efsanevi konumunu özellikle Batı ülkelerinde yıllar içinde kaybetti. Ancak ıspanağa asıl darbe yeni yüzyılın başlarında geldi! 2006 Eylül’ünde ABD’de patlak veren E.coli bakterisi, yani kolibasili salgınının ıspanakla ilişkilendirilmesi tüketicilerin üründen hızla soğumasına yol açtı.
Bunun nedeni; 276 kişinin hastalanmasına ve 3 kişinin ölümüne yol açan salgının, organik olarak üretilmiş ve çiğ olarak tüketilen ıspanaklar yoluyla bulaşmış olmasıydı. Her ne kadar salgının sorumlusu ıspanağın kendisi olmasa da, yaşanan korku onun başına patladı! ABD’de o tarihe kadar 1 kg’dan fazla olan kişi başı yıllık ıspanak tüketimi hızla 0,7 kg’a düştü ve bir daha da daha yüksek seviyeleri göremedi.
Dünyanın ilk kırmızı ıspanağı!
Bugünlerde ise ABD’li ıslahçılar eski günlerini arayan ıspanak pazarını yeniden canlandırmak için çalışmalarını hızlandırdı. ABD Tarım Bakanlığı’na (USDA) bağlı Tarımsal Araştırma Servisi’nde geliştirilen “kırmızı ıspanak” çeşidi de bu çabaların bir ürünü. Damarlarının kırmızılığıyla ünlü Bordeaux ıspanağından yola çıkarak üretilen bu ürün, normalden farklı olarak yapraklarına kadar yayılmış bir kırmızılığa sahip.
Yüzde 50 daha fazla antioksidan
USDA Red (USDA Kırmızı) adı verilen bu yeni çeşit, farklı rengini yoğun "betacyanin" içeriğinden alıyor. Geleneksel ıspanak tiplerinde daha az miktarda olan bu madde,“kanser önleyici potansiyele sahip güçlü bir antioksidan olarak kabul ediliyor. Uzmanlar, yapılan testlerin USDA Red’in diğer ıspanak çeşitlerine göre yaklaşık yüzde 50 daha fazla antioksidan seviyesine sahip olduğunu gösterdiğini söylüyor.
Üreticiler için de avantajlı
Son yıllarda ününü arttıran amaranth bitkisini andıran USDA Red’in arkasındaki isim olan ıslahçı Beiquan Mou, söz konusu maddenin ıspanağı “süper gıda”lar listesinde hak ettiği yere yeniden çıkaracağını umuyor. Ortalama yetişme hızı ve dayanıklılığıyla kırmızı ıspanağın üreticiler için de iyi bir ürün tercihi olacağını söyleyen Mou, “Besleyiciliği ve cezbedici görüntüsüyle de tüketicilerin yeniden ıspanağa geri dönmesini sağlayabilir” diye konuşuyor.
Türkiye’de de “ıspanak travması” yaşandı mı?
Ispanağın yıllar içindeki “gözden düşüşü”nün Türkiye'de de aynı şekilde geçerli olduğu söylenemez. O, Türk tarımı ve mutfağındaki yerini geçmişten beri belli bir oranda korumayı başardı. Ancak neredeyse hep geleneksel olarak pişirilmiş halde tüketilen ıspanağın Türkiye'de tek yönlü bir tüketim biçimi olduğu bir gerçek. Ispanak salatalara da konuk olduğu Batı ülkelerinde ise pazarda dondurulmuş veya konserve olarak da çeşitlilik gösteriyor.
Öte yandan, 2006’daki salgının küçük çaplı bir benzeri geçtiğimiz Ekim ayında İstanbul’da “yabancı ot” nedeniyle yaşanmış ve ürünün tüketimi bir anda hızla düşüşe geçmişti. Deyim yerindeyse ıspanağın “günahını alan” bu vaka üreticileri de zor duruma sokmuş, satışlar ancak ilerleyen aylarda normale dönmüştü. Bakalım pazarda gelecek yıllarda yaşanacak hareketlilik Türkiye’de de ıspanağın seyrini değiştirecek mi?