Kolombiya’da AgroArte (Tarım Sanatı) isimli bir hiphop kolektifi, bitkisel üretimin ve rap müziğin özgürleştirici doğalarını birleştiriyor. İşte grubun kurucusu Fernando Álvarez’in ve onun gibi binlerce hip hop sanatçısına ev sahipliği yapan Comuna 13'ün öyküsü.
Burası Kolombiya’nın ikinci büyük şehri Medellín’de bulunan La Casa Morada’nın, yani “Mor Ev”in bahçesi. Resimdeki ise genç bir hiphop sanatçısı olan Luis Fernando Álvarez. Álvarez, şehrin dağlık kesiminin eteklerinden yer alan bu evde ne tatil yapmaya ne de misafirliğe gelmiş. O, Mor Ev’de hem sanatını icra ediyor, hem de tarım yapıyor. Üstelik bu iki uğraşı birleştirerek. Tıpkı grubunun diğer üyeleri gibi.
Mor Ev, Kolombiya’nın uzun yıllardan beri içinde bulunduğu siyasal ve sosyal krizlerin yarattığı sayısız mağdurlar arasında yer alan genç sanatçıların ve aktivistlerin kurduğu Comuna 13’ün bir parçası. Comuna 13 ise 700’ü aşkın rap ve hiphop topluluğuna, aynı zamanda çevreci projelere ev sahipliği yapan bir alan. Aynı zamanda “Agrarian hip hop”un, yani “tarımsal hiphop” doğduğu yer.
Kolombiya’nın “Tarım Sanatı”
A.K.A. lakaplı Álvarez’in kurucusu olduğu “AgroArte” (Tarım Sanatı), bu hip hop kolektiflerinden yalnızca bir tanesi. Ancak onları diğerlerinden ayıran bir özellik var. AgroArte, bitkisel üretimle rap müziğin özgürleştirici doğasını birleştirmeyi amaçlıyor. Bu topluluğun üyesi genç sanatçılar önce tarımsal becerilerini geliştiriyor ve şehirlerde caddelerin ve binaların altında kalmış olan toprağın değerini yeniden keşfe çıkıyor.
Konuşmak yetmez, eylem gerek!
AgroArte’nin Comuna 13’te kurduğu 6 adet bahçe bulunuyor. Çok sayıda sebze ve meyve çeşidinin ortaklaşa bir emekle yetiştirildiği bu bahçelerde yapılan üretim basit bir tarım faaliyeti değil. Burada tarım aynı zamanda yardımlaşma kültürünün yeniden canlandırılması, ülkeyi saran şiddet ortamına karşı bir duruş ve özgürce yaşamaya ve sözünü esirgememeye duyulan özlemin bir parçası.
“AgroArte toplumu bitkisel ve sanatsal üretim yoluyla yeniden kaynaştırmayı amaçlıyor” diyen Álvarez’e göre hem tarım hem de hip hop özünde söz söylemekten fazlasını içermeli. “Yalnızca konuşarak değil, eylemde bulunarak öğretiyoruz” diyen Álvarez, “Eğer bize katılmak istiyorsanız önce elinizi kazmayı alıp çalışmalısınız” diye ekliyor.
Gençleri ve yaşlıları birleştiriyor
Grup üyeleri günün ilk ışıklarıyla bahçeye gelip yabancı otları temizliyor ve ürünlerin bakımını yapıyor. Gün içinde ise bahçelerde her an rap ve hip hop müziğin isyankar seslerini duymak mümkün. Álvarez, “Normalde hiphop’a gençler ilgi gösterirken tarıma ise yalnızca yaşlı insanlar ilgi duyuyor. Biz ise bu durumu değiştirmek istiyoruz” diye konuşuyor.
Şiddet yerine üretim, nefret yerine paylaşım
Comuna 13’ün sakinlerinden Margoth Yepes, rap müziğe gönül vermiş pek çok gencin Álvarez’i örnek alarak tarıma merak saldığını söylüyor. Yepes, “Burada ekilen tohumlar yalnızca toprakta değil gençliğin zihinlerinden ve kalbinde yer ediyor. Hem tarım hem de rap müzik sayesinde genç insanlar kendilerini şiddet ve nefrete başvurmadan ifade etme şansı yakalıyor” diye konuşuyor.
Geçmişin hafızası bitkilerde yaşıyor
2002 yılında güvenlik güçlerinin desteğiyle Comuna 13 bölgesine giren yasadışı bir grup burada ölümlere ve kayıplara sebep olmuştu. Olayın kurbanları arasında pek çok rap ve hip hop sanatçısı da vardı. “Orion Operasyonu” olarak bilinen bu olay, acı bir deneyim olarak hala burada yaşayanların belleğinde.
Ancak Comuna 13’te bu yaşananlara asla bir “intikam” duygusuyla yaklaşılmıyor. Olayda yaşamını yitiren ya da kaybolan gençlerin resimleri bugün AgroArte’nin kurduğu bahçelerin duvarlarda. İsimleri ise yeni yaşamların yeşerdiği saksılara yazılmış. “Toprağa ekerek kaybettiğimiz yaşamlarla ve tarihimizle yeniden bağ kuruyoruz” diyen Álvarez’e göre “agrarian hip hop”un felsefesi tam da bu.
Tohumlar bize kim olduğumuzu hatırlatıyor
“Kolombiya üretici köylüler tarafından kurulmuştu. Ama insanlar yıllar içinde şehirlere göç etmek zorunda kaldı ve kırsal bölgelerin hafızası silindi. Yetiştirdiğimiz her bir tohum bize yerinden edilmeden (desplazada) önce kim olduğumuzu hatırlatıyor. Aslında özünde ürettiğimiz bu bitkilere ne kadar benzediğimizi anlıyoruz” diyen A.K.A. şunları söylüyor: “Beton gizler, örter, maskeler. Ama biz sokak bitkileriyiz (plantas callejeras). Betona direniyoruz.”
Bu sözler, popüler sanatlar arasında hem kendine has estetiğiyle hem de toplumsal damarıyla apayrı bir yeri olan rap ve hip hop müziğin tarıma, doğaya ve çevreye olan duyarlılıkla birleştiğinde neler başarabileceği çok iyi anlatıyor. Hip hop’un son yıllarda Türkiye’de adeta küllerinden yeniden doğduğu, özellikle de son birkaç aydır kimsenin kulaklarını tıkayamayacağı kadar sesini yükselttiği şu günlerde AgroArte’nin öyküsü bize daha da bir anlamlı geliyor!