Türkiye’nin idealist bir tarımsal Ar-Ge iklimine ihtiyacı olduğunu söyleyen GENTA Genel Müdürü Altay Batur, “Ziraat mezunları öğrenim dönemlerinden edinecekleri bilimsel analiz yetilerini ve mühendis becerilerini değerlendirmeli” diyor.
Altay Batur hem aldığı eğitimi, hem Ar-Ge alanındaki deneyimi hem de tarıma olan bilimsel ve analitik yaklaşımıyla Türkiye’nin tarım sektöründe örnek olarak gösterilebilecek genç yöneticilerden biri. Fransa’nın Paris-Sud Üniversitesi’nde ekoloji ve bitki biyoteknolojisi alanlarında uzmanlaşan Batur, 30 yıldır tohum, bitki besleme ve zevk bahçeciliğine kadar tarım sektörün birçok birimine hizmet veren GENTA’da üstlendiği görevlerin ardından 2017 yılında firmanın Genel Müdürü oldu. Batur tarımsal Ar-Ge’nin önünü tıkayan nedenler, Avrupa ve Türkiye’deki eğitim anlayışındaki farklılıklar ve bitki beslemede son trendlere kadar görüşlerini tarlasera ile paylaştı.
Tarım sektörü 2019 yılını nasıl geçiriyor?
Güncel durumda tarım sektörünün 2019’u iyi geçirdiğini samimi bir şekilde söyleyebilecek birinin olduğunu düşünmüyorum. Tarım sektörünün önemli özelliklerinden bir tanesi sezonluk ve uzun ekonomik döngülerinin olmasıdır. Bu bağlamda kontrol edilemez bir değişken olan iklim koşulları haricinde, bilinmez sayısı ne kadar artarsa sektör o kadar zorlanıyor. Diğer yandan tarım girdileri ezici çoğunlukta doğrudan ithal veya ithal hammaddeler kullanılıp üretiliyor ve eriyen TL nedeniyle döviz kurlarından olumsuz etkileniyor. Bazı ürünlerde tahsilat vadeleri 12 ay gibi çok uzun sürelerde gerçekleştiği için, girdi fiyatları bir de finansman yükü baskısıyla artıyor.
Tarım alanında yapılan Ar-Ge çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Ayrılan bütçe ve yapılan çalışmalar yeterli mi?
Ar-Ge çalışmaları her zaman irade, sabır ve kaynak gerektirir. Tarımda da bu değişmiyor. Ancak verimli bir Ar-Ge’ye sahip olmanın en önemli kıstaslarından birisi bu çalışmaları yürütecek yaratıcı aktörler doğru ortamı sağlamak. Bu iklimi sağlamak içinse, öncelikle başta fen olmak üzere tüm fakülteleriyle bilim yapmaya çalışan üniversitelere, geniş kamu kaynaklarını israf eden değil, bilimin hizmetine sunan tarımsal araştırma enstitülerine, ülkesel hedefli, şahsi çıkar beklentisi olmayan özel sektör kuruluşlarına ve de en önemlisi idealist, akılcı, uzun vadeli plan ve projeler yapan ve buna göre yerel özel şirket yatırımlarını destekleyen bir Tarım ve Orman Bakanlığı’na ihtiyaç var. Bu pencereden bakınca Ar-Ge iklimi açısından doğrudan rekabet içerisinde olduğumuz batılı ülkelerin çok gerisindeyiz ve ne yazık ki koşup yetişmek gibi bir niyetimizin olduğunu göremiyorum.
Yurtdışında ziraat eğitimi almış biri olarak, Avrupa’daki ziraat eğitiminin Türkiye’deki ziraat eğitiminden hangi açılardan farklı olduğunu söyleyebilirsiniz?
İki sistem arasındaki en büyük fark, Türk ziraat fakültelerinde mezuniyet sonrası için planlar genellikle ticari beceriler üzerine odaklanıyor, halbuki Avrupalılar üniversitede elde ettikleri bilgi birikimlerini değerlendirebilecekleri kariyer planları yapıyorlar. Türkiye’de ziraat mühendisliğinden mezun olanların birçoğu, öğrenim dönemlerinden edinecekleri bilimsel analiz yetilerini ve mühendis becerilerini değerlendirmeyi değil, daha çok yetiştikleri bölgede bir zirai ilaç bayii veya teknik satış temsilcisi olmayı tercih ediyor.
Bu kariyer planı ve beklenti farkı Türkiye’de eğitim süresince işlenen birçok ders konusunun sınavdan sonra tamamen unutulmasına neden oluyor. Halbuki özellikle fen dallarında mühendislerin bilime geniş bir yelpazeyle bakabilmesi ve profesyonel görevlerinde bunlardan faydalanabiliyor olmalarının faydaları yadsınamaz.
Bitki besleme alanındaki son trendler neler?
Spesifik bitki besleme alanında güncel trendler daha fazla biyostimülant özellikli ürünlerin gelişimine doğru ilerliyor. Bunlar sadece içerdikleri besin değerleriyle değil, aynı zamanda bitkinin besin kullanım kabiliyetini arttırmak, stres koşullarına dayanıklılığını yükseltmek ve genel özelliklerini pekiştirmek gibi nitelikleriyle tanımlanmaktadır. Kısaca bitkinin beslenmesini, kullanılan ürünün besin içeriklerini yükseltmeden arttırmayı sağlayan ürünlerdir. Biraz geniş bir tanım olduğundan dolayı ve etkiyi sağlayan içeriğin genellikle mineral içerikler kadar kolay ölçülebilir olmadığı için ne yazık ki biraz suiistimale açık bir kavram.