İkinci ürün ekimi ve birlikte ekimin bir birleşimi olan sonradan araya ekim sistemi (RIS) üreticilere hem zaman hem de işgücünden tasarruf olanağı sağlıyor.
İki ana tahıl ürününün aynı tarlada, bitkisel gelişimlerinin farklı aşamalarında birlikte var olması kimileri için ilk etapta şaşırtıcı olsa da, bu sahne pek çok coğrafyada tarım arazilerinde sıkça karşılaşılan bir manzara olmaya başladı. Bir tarla bitkisinin üretim döngüsü henüz tamamlanmadan diğerinin de onun yanına ekildiği bu sisteme “relay intercropping system” (RIS), Türkçe ismiyle “sonradan araya ekim sistemi” adı veriliyor.
İkinci ürün ve birlikte ekim (intercropping) yöntemlerinin bir kırması olan sonradan araya ekim sistemi, getirdiği avantajlarla tahıl ve bakliyat üreticileri için ciddi bir alternatif olma yolunda. Bu sistemde ikinci ürün geleneksel yöntemde olduğu gibi birinci ürünün hasadından sonra ekilmek yerine, ilk ürünün döllenme dönemine denk düşen zaman diliminde toprakla buluşuyor. Böylece iki farklı bitkinin yetişme süreçleri “çakıştırılmış” oluyor.
Yeni bir “ikinci ürün” felsefesi
Bu yöntemin temel motivasyonu, klasik birinci ürün-ikinci ürün sisteminin getirdiği dezavantajları bertaraf etmek. Bu dezavantajların başında, ikinci ürüne ayrılan zamanın kısalığı geliyor. Çoğu tarla bitkisinin üretim döngüsünün 7-8 aylık bir sürece ihtiyaç duyduğu düşünülürse, ikinci ürün deyim yerindeyse zorunlu olarak “üvey evlat” konumuna düşüyor. Bu handikap üretimi son derece itina isteyen mısır ve pamuk gibi ürünlerde daha da belirgin hale geliyor.
İlk ürün diğerine kalkan oluyor
Sonradan araya ekim sisteminde, ikinci ürünün ekilişinin erkene alınarak diğer ürünün yanına eklenmesiyle öncelikle arazide şartlar eşitlenmiş oluyor. Böylece ikinci ürün yeterli yetişme süresinin yanı sıra gübreleme ve sulama açısından da daha fazla imkana sahip hale geliyor. Aynı şekilde, sonbahar beklenmeden ekilen ürün güneş ışığından da daha fazla faydalanabiliyor.
Bu yöntem ile örneğin buğday ve mısırın ya da mısır ve pamuğun belli bir süreyle tarlada yan yana yer almasının ekstra getirileri olduğu da tartışılıyor. Bunlardan ilki; bitkisel gelişiminin ileri aşamasında olan ilk ürünün boy atmış olmasıyla, henüz yolun başında olan ikinci ürünü zararlı ve hastalıkların etkilerine karşı koruyacağı görüşü. Aynı şekilde, bu birliktelikle su kullanım etkinlinde de artış sağlanabileceği düşünülüyor. İlk ürünün hasadından ikinci ürünün ekimine kadar geçen sürenin de bu sistemde ortadan kalkması, arazinin bir yılın her günü işler halde olması şansını üreticiye veriyor.
Henüz makine desteğinden yoksun
Elbette tüm poli-üretim yöntemleri gibi, sonradan araya ekim sisteminin getirdiği belli riskler de mevcut. Bunların yine belli bir süre için “tarlayı paylaşma” durumundan kaynaklanıyor. Yeni ekilen ürünün boy atmış ilk ürünün gölgesinde kalacağı ve güneş ışığından yeterince faydalanamayacağı gerçeği ilk akla gelen sorun. Arazinin 365 gün ekili halde olması da, üretim artışına karşın toprak verimliliğini düşüreceği gerekçesiyle çekinceleri besliyor.
İki farklı ürün profili olan bir tarlanın yaşayacağı en büyük handikap ise hasat süreci. Tıpkı birlikte ekim (araya ekim) yönteminde olduğu gibi, sonradan araya ekimde de üreticinin makineli hasat şansı azalıyor. Bu yüzden hasat mevsimi gelen ürünün araziden toplanması için mecburi olarak insan gücüne iş düşüyor. Ekili arazi ne kadar genişse bu zorluk da o oranda güçleniyor. Ancak son yıllarda büyük bir hızla çeşitlenen mekanizasyon teknolojisinin yeni ekim tekniklerine adapte olabildiği göz önüne alınırsa, yakın zamanda arazide hassas bir seçicilikle çalışabilecek makinelerin üreticinin hizmetine sunulması da şaşırtıcı olmayacak.