Hassas tarım, 2030’a kadar tarımsal uygulamaları en çok etkileyecek sistemler arasında yüzde 60 ile ilk sırada yer alıyor. Peki hassas tarımı böylesi güçlü kılan özellikler neler?
Bugün hangi araştırma kurumunun verilerine bakılırsa bakılsın, dünyanın tarımsal ihracat pazarına yön veren ülkeler denildiğinde ilk sıralarda hep 3 ülkenin adı geçiyor: ABD, Hollanda ve Almanya. Bu ülkeleri tarım devleri haline getiren geniş arazileri ya da iklimsel avantajları değil, tarım ile teknolojiyi en üst düzeyde buluşturmaları. En güçlü silahları ise tüm teknolojileri tek bir çatı altında toplayan hassas tarım.
Hassas tarım, üretim süreci boyunca hemen her aşamada en gelişkin teknolojilerden yararlanarak, en iyi kalitede ürünü ortaya çıkarmayı sağlayan sistemler bütününü ifade ediyor. Daha planlama aşamasından itibaren göreve başlayan teknolojiler, tohumdan hasada dek her ayrıntının göz önünde tutulmasına yardımcı oluyor.
Hangi teknolojiler kullanılıyor?
Uydu takip sistemleri, uzaktan algılama sensörleri, toprak sensörleri, elektronik ölçüm ve kontrol sistemlerinin tümü üreticilerin bitkilerle iletişimini güçlendirme amacına hizmet ediyor. Tarlaların tanıdık yüzü traktör ve mibzer gibi tarım makineleri de bu amaca uygun olarak evrim geçiriyor. Tüm bu sistemler aracılığıyla toplanan veriler analiz ediliyor ve üretimde kullanılmak üzere üreticiye aktarılıyor.
Hassas tarımda temel alınan başlıca teknolojiler Küresel Konumlama Sistemi (GPS), Değişken Oranlı Teknolojiler (VRT), Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS), Uzaktan Algılama Teknolojileri (UAT), Verim Haritalama Sistemleri (VHS), otomatik dümenleme ve kontrollü tarla trafiği teknolojileri, elektronik ölçüm ve kontrol sistemleri. Son dönemde insansız hava araçları, optik ve radar uydu teknolojileri ve akıllı sensörlerin yanı sıra tablet ve mobil telefonlar da bu bilgi bazlı üretim zincirini tamamlıyor.
Yakıt kullanımını 5’te 1 düşürüyor
Tüm bu teknikler uyum içinde çalıştığında yüksek verim ve ürün kalitesi, bitki koruma ve beslemede optimum fayda, su ve enerji tasarrufu ile toprak ve su kaynaklarının korunması için gereken tüm koşullar oluşmuş oluyor. Mevcut veriler hassas tarım traktörleriyle tohum kullanımının yüzde 2,5, gübrelemede kullanılan akıllı kamera sistemleriyle kimyasal kullanımı hektar başına 6 kg azaldığını gösterirken, dijital teknolojilerden destek alan üreticiler, geçmiş dönemlere kıyasla yüzde 10 daha az herbisit ve yüzde 20 daha az yakıt kullanıyor.
İlaçta yüzde 80, gübrede yüzde 30 tasarruf
Hassas tarım uygulamalarının üretim aşamasında en önemli artısının toprak içeriğinin homojen hale getirilmesi olduğunu söyleyen Graftek Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Alporal, “Bu homojenliği toprağı işlerken, gübreleyerek ve diğer birçok önlemler alarak sağladığınız an eşit ve yüksek verim elde etmeye başlarsınız” diyor ve bu sayede ilaç kullanımında yüzde 80, gübre maliyetinde yüzde 25-35 tasarruf sağlanabileceğini, hatta yüzde 10-15 daha fazla ekim yeri kazanılabileceğini söylüyor.
Türkiye’de tekil örnekler düzeyinde
1980’li yıllarda hassas tarım konseptinin ilk çıktığı ülke olan ABD bu alanda şu an için lider konumda. Hassas tarım tekniklerini en yaygın şekilde kullanan diğer ülkeler ise Kanada, Avustralya, İngiltere, Fransa ve Almanya. 1998 yılında Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Makinaları Bölümü’nün yaptığı ilk verim haritalandırması ile Türkiye’de ilk adımı atılan hassas tarım, bugün için henüz belli Adana, Şanlıurfa, İzmir ve Manisa gibi illerde tekil örnekler düzeyinde ilerliyor.
Üreticiler henüz tek yönlü uygulama yapıyor
Türkiye’de üreticilerin henüz hassas tarımın sadece otomatik dümenleme kısmını tercih ettiğini söyleyen Alporal, “Ancak esas fayda bundan sonraki otomatik gübreleme ve ilaçlama optimizasyonları gibi uygulamalarda. Üreticilerin bu konudaki bilinç düzeyinin arttırılması, çeşitli desteklerle hassas tarımın teşvik edilmesi gerekli. Bugün bu sistemleri ve faydalarını anlatmak bizim gibi firmalara düşüyor. Devletin de bu konularda eğitilmesi ve sonra da eğitme görevlerini etkin halde gerçekleştirmesi şart” diye konuşuyor.