Birkaç yıldır ünlülerin favorisi olarak adından söz ettiren kale bitkisi Türkiye’de henüz yeni yeni duyuluyor. Oysa kalenin bu coğrafyada sanılandan uzun bir geçmişi var.
Görüşünü karalahana ile marul arasında, tadı ise tıpkı ismi gibi kendine özgü. Özellikle ünlülerin diyet listelerinde adının geçmesiyle popülerlik kazanan kale, son yıllarda tüm dünyada daha çok üretilir hale gelmeye başladı. Kale bitkisi geçmişi itibariyle “kıvırcık lahana” olarak bilindiği Türkiye coğrafyasına da aslında hiç yabancı değil.
İlk olarak Orta Asya ve Doğu Akdeniz’de yetişip daha sonra İngiliz göçmenler aracılığıyla 17. yüzyılda Amerika kıtasına getirildiği düşünülen kale günümüzde Çin, Tayvan ve Vietnam gibi Uzak Doğu ülkelerinde de oldukça yaygın. Türkiye pazarında kendini yeni yeni göstermeye başlasa da Karadeniz’de yetişen karalahanaya benzerliği nedeniyle meraklı tüketicinin ilgisine mazhar oluyor.
Üç farklı türü bulunuyor
Yeşil yapraklarının tüm yıl görselliğini koruduğu kalenin kendine özgü tadına ise sonbahar ve kış döneminde kavuşuyor. Lahanagiller ailesinin bir üyesi olan bitkinin pazarda “kıvırcık”, “dinozor” ve “süslü” olarak adlandırılan 3 farklı türü bulunuyor. Bu türler arasında yoğun tadı ve maviye çalan rengiyle dinozor türü tüketicinin en çok tercih ettiği seçenek.
Nasıl tüketilir?
Eski Yunan ve Roma’dan bu yana acımsı ve baharatlı tadıyla et ve sebze yemeklerinde sıkça kullanılan kaleyi çiğ olarak tüketmek de ya da kaynatarak suyundan yararlanmak da mümkün. Kale yaygın olarak tüketildiği ABD ve Avrupa’da ise daha çok garnitür olarak veya makarnaların yanında servis ediliyor.
Besin değerleri göz dolduruyor
Yemeğin içindeki yağların emilimini azaltan kale besin içeriği açısından da yüksek değerlere sahip. 100 gramı yaklaşık 30 kaloriye denk gelen bitki yaprakları ayrıca çok düşük miktarda karbonhidrat içeriyor. Diyet lifi içeriğinin ve bitkisel protein açısından diğer sebzelere göre yüksek olması, kalenin değerini arttıran özelliklerin arasında öne çıkıyor.