130 yıl önce bugün hayata gözlerini yuman ABD’li şair Emily Dickinson, yaşadığı dönemde sanatından çok bahçecilikteki ustalığıyla biliniyordu.
“Çiçeğimde gizliyorum kendimi.
Vazonda soldukça,
Benim yerime hissediyorsun, kuşku duymadan
Neredeyse bir kimsesizliği.”
Gelmiş geçmiş en önemli kadın şairlerden olan Emily Elizabeth Dickinson bundan tam 130 yıl önce bugün, 55 yaşında yaşama veda etti. Dickinson, yaşadığı dönemde yalnızca 10’u yayınlansa da, ardında birbirinden değerli bin 800’e yakın şiir bıraktı.
Dickinson ABD’nin Massachusetts eyaletinde ailesiyle birlikte yaşadığı evde, içine kapanık bir yaşam sümüştü. Onu yaşadığı eve, bu evden de yaşama bağlayan en önemli şey ise gözü gibi baktığı bahçesiydi. Elma, armut, erik ve kiraz ağaçlarının yanında renk renk çiçekler yetiştirdiği bu bahçe, şairin evinin ziyaretçilerini ve komşularını büyüleyen bir güzelliğe sahipti. “Emily Dickinson’ın Bahçesi” kitabının yazarı Judith Farr, Dickinson’ın bu ilgisini “Yaşamı boyunca şairliğinden ziyade bahçıvanlığı ile tanınıyordu” sözleriyle açıklıyor.
400 tür içeren bitki koleksiyonu
“Mantar bitkilerin yaramaz çocuğudur.”
Ailesine ait olan ve “The Homestead” (Çiftlik Evi) olarak bilinen evin bahçesindeki bitkilerle büyüyen Dickinson, henüz çocuk yaşta buradaki ağaç ve çiçekleri beslemeyi, bakımını yapmayı, hasat etmeyi ve yeni bitkiler dikmeyi öğrendi. Bu konuda en önemli yardımcısı ise annesiydi.
Okulda da 9 yaşından itibaren botanik dersleri almaya başlayan Dickinson, edebiyat ve tarih derslerinde olduğu kadar botanikte de dikkat çekici bir başarı gösteriyordu. Dickinson’ın okul döneminde oluşturduğu ve 400’den fazla tür içeren kurutulmuş bitki koleksiyonu bugün Harvard Üniversitesi kütüphanesinde bulunuyor.
Çiçek ve meyvelerle örülü dizeler
“Bir damla yağmur düştü elma ağacına,
Bir başka damlayla buluştu çatı;
Derken yarım düzinesi öpüştü saçaklarla,
Güldürdü yan duvarları.”
Bitkilerle olan bu ilişkisi şairin eserlerine de daha çok yansımaya başladı. Güller, leylaklar, elmalar, mantarlar, şakayıklar ve gelinciklere kadar bitkilerin dünyası bu duygulu şiirlerin her yanına yayıldı. Doğanın saflığına olan özlem, bitkilerin ve insanın mevsimlere göre yaşadığı dönüşümler, Dickinson’ın şiirlerinin ayırt edici karakterini oluşturdu.
Bahçe müzede yeniden oluşturuldu
Dickinson’ın gözü gibi baktığı bahçe, şairin ölümünden sonra çiftlikte ikamet eden kuşaklar tarafından gitgide küçültüldü ve sonunda tamamen yok oldu. Ancak 2003 yılında Emily Dickinson Müzesi olarak ziyaretçilere açılan Çiftlik Evi’nde bu yıl şairin anısına Dickinson ailesi tarafından saklanan hatıra tohumları ekildi ve küçük bir elma ve armut bahçesi oluşturuldu.
Dickinson’ın şiir ve mektupları kadar o satırları bezeyen bitkiler ve bitkilere olan sevgisi de kuşakları etkilemeye devam ediyor.
“Geçen yıl tam bu zamanlar ölmüştüm.
Duyduğumu hatırlıyorum mısır seslerini;
Beni o tarlalardan taşımışlardı,
Ve mısırların püskülleri üzerindeydi.”