Bitkilerin En Güzel Tarihi kitabının yazarı Prof. Dr. Marcel Mazoyer, "Tüm insanlığı doyurabilecek ve sürdürülebilir verim anlayışıyla dünyayı güzelleştiren bir tarım modelinin hayali kuruyorum” diyor.
Avrupa’nın en önemli bitki ve tarım uzmanlarından biri olan Prof. Dr. Marcel Mazoyer, Türkiye’de de geçtiğimiz yıllarda Türkiye İş Bankası yayınlarından çıkan Bitkilerin En Güzel Tarihi kitabı ile biliniyor. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (WHO) Programı Komitesi Başkanlığı’nda da bulunan ve halen Paris AgroTech Üniversitesi’nde yeni nesilleri eğitmeye devam eden Mazoyer ile Türkiye’den yalnızca tarlasera görüştü.
Bitkilerin En Güzel Tarihi’ni yazarken hangi bitkilerden ilham aldınız? Tarihi ile sizi en çok etkileyen bitki hangisiydi?
Muhtemelen gülün tarihinden etkilendim çünkü daha önce bunun için hiç çalışma yapmamıştım. Bu yüzden gül bahçe ve fidanlıklarını ziyaret ettim. Okumalar yaptım, üreticilerine sorular sordum ve gülle ilgilenen bir aydından, gülün olaylı tarihini öğrendim: Güzelliği, kokusu, tıpta ve mutfakta kullanımıyla gül ve gül ağaçları, antik dönemde bile önemli bir ticari üründü. Orta Çağ’da, gül sevenler deney amacıyla farklı gül çeşitlerini seçerek en farklı tatlarla tanıştı. Modern dönemde ise farklı kaynaklardan gelen gül türlerinden birçok melez tür üretilmesiyle binlerce çeşit elde edildi.
Tarih boyunca en çok değişime uğrayan bitkiler hangileri? Bunlar arasında anavatanı Anadolu olanlar var mı? Amerika kaynaklı bitkilerden (mısır, patates, fasulye, domates, pamuk vb.) Eski Dünya’ya tanıtılanlar ve sonrasında Eski Dünya’dan (buğday, pirinç, bezelye, lahana, şeker kamışı ve keten) Amerika’ya tanıtılan ürünler en uzun yolu kat edenlerdi. Ama süs bitkilerinin tarihi, gıda ve lif ekinlerine göre daha az bilinse de daha heyecan verici. Zeytin, erik, kiraz, elma ve ayva gibi birçok ağaç ve İskenderiye üçgülü ile nohut gibi bazı diğer bitkilerin anavatanı da Anadolu.
Kitabınızda bitkilerin kendi aralarında iletişim kurabildiğini belirtiyorsunuz. Bu iletişim nasıl gerçekleşiyor?
Bitkiler hareketsiz ve sessizler ama şekilleri, renkleri, kokuları, yararları ve zararları onları sevilen veya nefret edilen canlılar haline getiriyor. Bazıları tüm mekanik ve kimyasal işlemlere karşı direnç gösterirken bazıları ekilip biçilmeye, evcilleştirilmeye ve seçilmeye rıza bile gösteriyor.
Bitkilerin tarihine bakıp geleceğe dair neler söyleyebiliriz? Sizce gelecekte bizi nasıl bir tarım bekliyor?
Kâr amaçlı, işsizliğe neden olan ve çevreye zararlı bir üreticilik anlayışı yerine; yeryüzü, bitki ve hayvanlar için faydalı, tüm insanlığı doyurabilecek, arttırılabilir ve sürdürülebilir verim anlayışıyla dünyayı güzelleştiren, bilgili insanların gerçekleştirdiği bir tarım modelinin hayalini kuruyorum.