TSWV kısaltmasıyla da bilinen domates lekeli solgunluk virüsü, kültür bitkilerinde en fazla zarar oluşturan ilk 10 virüs arasında yer alıyor. Başta domates, biber, patlıcan ve kabak olmak üzere 1000’den fazla bitki türünü etkileyen bu virüse bulaşık bitkiler için günümüzde herhangi bir tedavi yöntemi ise bulunmuyor.
İlk olarak 1915’te Avustralya’da tanımlanan ve 1930’da viral etiyolojiye sahip olduğu belirlenen domates lekeli solgunluk virüsü, dünyanın ılıman ve subtropikal bölgelerinde yetişen birçok farklı mahsulde önemli bir hastalığa yol açıyor. Kendi başına benzersiz bir virüs olarak tanımlanan TSWV için konukçu aralığı, bitki virüsleri içerisinde karşılaşılan en geniş aralıklardan biri sayılıyor. Hem monokotiledonlar hem de dikotiledonlar dahil olmak üzere, 85 farklı familyada yer alan bitki türünü enfekte edebilme özelliğine sahip bu virüs, tarımsal üretimde önemli ekonomik kayıplar yaşatıyor.
Semptomlar konukçuya göre değişiyor
Çeşitli konukçu bitki türlerini enfekte ederek mahsuller üzerinde küresel ekonomik etki yaratan TSWV’nin konukçu yelpazesi arasında, domates ve tütün gibi tarımsal açıdan önemli ürünler yer alıyor. Konukçular arası farklılık gösteren TSWV’nin belirtileri, bitkinin yaşı, beslenmesi ve bulunduğu çevre koşulları nedeniyle de değişkenlik gösteriyor. Çok sayıda ve çeşitli semptomu bulunan domates lekeli solgunluk virüsünün yol açtığı hastalığın adlandırıldığı yaygın iki semptom bulunuyor. Virüs ilk olarak, genç yaprakların bronzlaşması ve ardından çok sayıda küçük, koyu lekelerin oluşmasına neden olurken, bir diğer semptom olarak yaprakların solgunluk benzeri bir görünüme sahip olmasını sağlıyor. Tek taraflı bir büyüme alışkanlığı geliştiren veya tamamen bodur kalabilen bitkiler, eğer ki büyüme mevsiminin başlarında virüs tarafından enfekte ediliyor ise genellikle meyve veremez hâle geliyor.
Virüs vektör aracılığıyla iletiliyor
Dünyanın ekonomik açıdan en yıkıcı bitki virüslerinden biri sayılan TSWV’nin dolaşım yoluyla yayılımlı iletimi, en az on farklı thrips türü tarafından gerçekleştiriliyor. En yaygın bulunan thrips türünün ise özellikle seralarda yoğun bir şekilde domates lekeli solgunluk virüsünü taşıyan Frankliniella occidentalis olduğu biliniyor. Tripslerin sahip olduğu gelişim ve üreme hızları sayesinde yayılmaları da hızla gerçekleşen TSWV’nin, vektörler tarafından alınması ve bitkiye transfer edilmesi için gereken süre, vektör türüne göre değişiklik gösterebiliyor. Yalnızca larva evresindeki tripsler tarafından alındığında bulaşması gerçekleşen bu virüsün ise orta bağırsak bariyerlerinin enfeksiyonu başarıyla önlemesinden dolayı, yetişkin tripsler tarafından bulaşması gerçekleştirilemiyor.
Geliştirdikleri direnç mücadeleyi zorluyor
Çok yıllık süs bitkilerinin ve yabancı otların da dahil olduğu geniş konukçu yelpazesi ile virüsün konukçuları arasında başarılı bir şekilde taşınıyor olması, hastalığın kontrolünü oldukça zorlaştırıyor. Ek olarak, tarım alanlarında karşılaşılan vektörleri kontrol etme çabaları, trips popülasyonlarının uçabiliyor olması nedeniyle de TSWV üzerinde etkisiz kalıyor. Tripsleri kontrol etmek sera koşullarında biraz daha etkili olabiliyorken, üreticilerin vektörlere karşı kullanmış oldukları insektisitleri tekrar tekrar kullanmaktan kaçınması gerekiyor. Yaygın olarak kullanılan insektisitlere karşı kısa sürede direnç geliştirebilen tripslerin kontrolü için en iyi yaklaşım, insektisit sınıfını sürekli değiştirmek oluyor. Her ne kadar bu hastalığı ortadan kaldırmak mümkün olmasa da arı bitki materyalinin kullanılması ve enfekte olmuş tüm bitkilerin uzaklaştırılması gibi kültürel önlemlerle TSWV’nin görülme sıklığı azalıyor.