Yıllar önce bir “şaka” ile başlayan, ardından bir gizem bulutuna dönüşen ekin daireleri, bugün ise sanatçıları, üreticileri, girişimcileri ve tarıma ya da görsel sanatlara meraklı pek çok insanı bir araya getiren bir kültür öğesi olarak arazileri süslemeye devam ediyor.
Mevcut bilgisiyle açıklayamadığı olayları esrarengiz güçlere bağlamak insanlığın en eski huylarından biri… Bunun 20. yüzyıldaki en ilginç örneklerinden biri de “crop circles”, yani “ekin daireleri” ya da “ekin çemberleri”. Yaklaşık 40 yıl önce kimi tarım arazilerinde belirmeye başlayan ve muntazam şekli belli bir yükseklikten bakıldığında fark edilen bu daireler uzun süre hem kamuoyunun hem de bilim insanlarının gündemini meşgul etmişti.
Her şey bir sabah İngiltere’de başladı
İlk örnekleri 70’li yılların sonunda İngiltere’nin kırsal alanlarında gözlemlenen ekin çemberlerinin sırrını çözmek için söz konusu tarlalara gidenlerin şaşkınlığı daha da artıyordu. Görülen manzara, arazide yetişen buğday ya da arpa gibi tahılların bir kısmının dev birer çember oluşturacak şekilde yere yatmış olduğuydu. İlerleyen yıllarda farklı bölgelerdeki tarım arazilerinde de ortaya çıkmaya başlayan bu şekillerin nasıl oluştuğu ise herkesin aklında soru işaretiydi.
Hiçbir teori açıklamaya yetmiyor
Kısa süre sonra medyanın da dikkatini çeken ekin daireleriyle ilgili ortaya farklı teoriler atılmaya başladı. Konuya bilimsel yöntemlerle yaklaşanlar, tutarlı bir kanıta ulaşamasalar da şekillerin oluşumunu meteorolojik olaylara bağlamaya çalışıyor, kimi komple teorisyenleri ise bunların dünyayı ziyaret ederken tarlalara iniş yapan UFO’ların bıraktığı izler olduğunu iddia ediyordu! Ancak bir türlü gerçekçi bir açıklama ortaya konulamıyordu.
Yoğun ilgi yerel turizme dönüşüyor
Tüm bunlar olurken 80’li yılların ortalarında bu gizemli daire ya da çemberlerin sayısı yüzleri bulmaya başladı. Bir sabah uyandığında tarlasındaki bitkilerin metrelerce geniş çapa sahip şekiller oluşturacak şekilde yere yatmış olduğunu gören kimi üreticiler karşı karşıya kaldıkları hasardan şikayet ederken, kimileri ise ekin dairelerinin yarattığı yoğun ilgiden fayda sağlamaya yöneldi.
Çünkü ekin dairelerinin ortaya çıktığı bölgeler yalnızca bu fenomenin kaynağını araştıran bilim insanlarının değil çok sayıda meraklı kişinin de akınına uğramaya başlamıştı. Tarlaların üzerinde düzenlenen helikopter turlarından ekin dairelerin resmedildiği tişört ya da benzeri ticari ürünlere kadar pek çok girişim bu fenomeni bir yerel turizm unsuruna çevirmeyi başardı!
Sır perdesi aralanıyor…
Ancak her gizem gibi, ekin dairelerinin gizemi de eninde sonunda aydınlanmaya mahkumdu… Neredeyse 15 yıl boyunca kapalı kalan bu sır perdesi ise çok ilginç bir şekilde aralandı. Çünkü tarlalarda oluşan bu geometrik şekiller, araştırmacıların dikkatlerini yönelttiği gibi doğa olayları ya da “sözdebilim”cilerin iddia ettiği dünya dışı ziyaretlerden kaynaklıydı. Aslında hepsi birer insan ürünüydü!
Ve iki kafadan ortaya çıkıyor!
Tarihler 1991’i gösterdiğinde İngiltere’de Doug Bower ve Dave Chorley adındaki iki kişi, 70’li yılların ikinci yarısından itibaren yüzlerce ekin dairesini kendilerinin oluşturduğunu itiraf etti. Avustralya-Queensland’de Tully isimli bir kasabada bir tarım arazisinde, yine komplo teorilerine konu olan meşhur dairesel şekilden ilham aldıklarını söyleyen Bower ve Chorley, son derece basit bir ekipmanla tarım arazilerinde kusursuz biçimli dev çemberler oluşturabileceklerini fark etmişti.
Nasıl yapmışlardı?
Gece saatlerinde etrafta kimselerin olmadığı arazileri seçen bu iki “şakacı”, ekin dairelerinin yaratıcısı olduklarını kanıtlamak için pek çok gazetecinin katıldığı bir “tatbikat” ile işin sırrını tüm kamuoyuyla paylaştı. Bower ve Chorley’nin tek yaptığı, arazinin ortasına diktikleri bir direğe bağladıkları ipleri başlarındaki beyzbol şapkasına takarak olabilecek en uzak noktaya geçmek, ardından da direğin etrafında ellerindeki tahta bloklarla bitkileri yere yatırarak dönmekti!
Gizemin sonu yeni bir sanatın başlangıcı oldu
Bower ve Chorley’nin itirafı aslında bir gizemin sonunu, ancak alışılmadık bir sanat biçiminin de doğuşunu işaret ediyordu. Kısa bir süre sonra Rod Dickinson ve John Lundberg isimli iki sanatçının kurduğu Circlemakers (“Daire yapıcılar) kolektifi, tarım arazilerinde bir “ekin sanatı”nın öncülüğünü yapmaya başladı. 1992 yılında ise İngiltere’de ilk ekin çemberi tasarım yarışması düzenlendi.
Sponsorlar aracılığıyla ticari bir boyut da kazanan bu sanat, aralarında tarımsal şirketlerin de olduğu pek çok kuruluş için reklam ve tanıtım yöntemi olarak da değerlendirilmeye başladı. Bu sürede, ticari olsun ya da olmasın, tarlalarda oluşturulan şekiller de basit çember ve daireler olmaktan çıkıp hem yaratıcılık hem de ustalık isteyen çeşitli figürlere dönüştü.
Yeni teknolojiler ve çevre bilinci devreye giriyor
Bugün karmaşık desenlerden şirket logolarına kadar çok farklı tasarımlar ekin sanatının konusu olabiliyor. Pek çok sanatçı tasarımların nerede ya da ne şekilde uygulanacağını saptarken GPS ve benzeri teknolojilerden de faydalanıyor. Tüm bunları yaparken, arazilerin tarımsal anlamda zarar görmemesi ve yetişen ürünlerin israf edilmemesi için de farklı yollar deneniyor ve araştırılıyor.
Sözün kısası; yıllar önce bir şaka olarak başlayan, ardından bir gizem bulutuna dönüşen ekin çemberleri, 2000’li yıllarla birlikte artık profesyonel ya da amatör sanatçıları, üreticileri, girişimcileri ve tarıma ya da görsel sanatlara meraklı tüm insanları bir araya getiren bir kültür öğesi olarak arazileri süslemeye devam ediyor!