Sokaklarda yeniden özgürce dolaşacağımız, sevdiklerimize yeniden doya doya sarılacağımız günler mutlaka gelecek. Peki o günler geldiğinde, yüzümüzü geleceğe çevirdiğimize ne göreceğiz?
İçinden geçtiğimiz pandemi günlerinin ardından bizi nasıl bir dünya bekliyor? İşte Covid-19 ile mücadele sürerken bir yandan herkesin aklında bu soru yankılanıp duruyor. Ancak şu aşamada yakın geleceğe dair bile öngörüde bulunmak kolay değil. Mevcut cevaplar da bu yüzden çeşitli. En iyimser gözler, insanlığın artık hatalarının farkına varıp bir çeşit “Yeni Rönesans”a ilerleyeceğini söylüyor. En kötümserler ise küresel bir “buhran dönemi”nin yaklaştığını…
Tembel bir iyimserlik mi, felaket sözcülüğü mü?
Oysa böylesi bir dönemde ne tembel bir iyimserlik ya da felaket sözcülüğüne ihtiyacımız var. En çok ihtiyacımız olan şey ise rasyonel olabilmek ve buna göre hareket edebilmek. Peki bu işe nasıl koyulmalı? Göz ardı edilse de önemini koruyan, ve koronavirüsle birlikte artık yadsınamaz şekilde berraklaşan gerçekliklerle yüzleşerek.
Bu gerçekliklerden biri; tarımın vazgeçilmezliği. Yaşam dursa da üretimin devam etmek zorunda olduğu gerçeği herhalde semada bundan daha net şekilde yankılanamazdı! Kimileri “zaten buna itiraz eden yoktu ki” tepkisini verebilir. O halde tarım arazilerini feda etmek, biyoçeşitliliği hiçe saymak, modern tohum teknolojilerini “öcü” gibi göstermek, üreticilerin taleplerine kulak tıkamak neden?
Üretici somut ve kalıcı bir güvence istiyor
Aylık Tarım ve Kültür Dergisi tarlasera işte bu son hatadan dönülmesine katkı sunabilme umuduyla, üreticilerin salgın dönemine ve sonrasına dair acil taleplerini bu ay Kapak Konusu sayfalarına taşıdı. Üreticilerin çoğu tüm zorlu koşullara karşın üretime devam etmeye kararlı. Ancak bu yolu kendi imkanlarıyla ve yapayalnız yürümeleri mümkün değil. Kısacası, giderek artan finansal risklere karşı somut ve kalıcı bir devlet güvencesine gereksinimleri var.
Gerçeği anlamak için salgına ihtiyacımız yok!
Dr. Müfit Engiz engin birikimi ve vizyonuyla başta tohumculuk olmak üzere tarım sektörünün en değerli isimlerinden biri. Yazarlarımız arasından olmasından gurur duyduğumuz Engiz, tarlasera Mayıs sayısında “Başa geçen hükümetler tarafından tarım adına birçok iyileştirme yapılmış olsa da, yapılan sözde destek çalışmaları ve iflah olmayan işletme yapısı bugün bile devam ediyor. Yıllardır çözülemeyen bu sorunlar Türk üreticisini gittikçe çıkmaza sokuyor” diyor.
“Tarımsal üretim yüzde yüz kazanç garantili, sıfır ticari riskle inşa ettirilen ulaştırma, altyapı, hastane gibi yatırımlardan çok daha hayatidir. Karar verici otoritelerin bu gerçeği yeterince anlamaları için -Allah esirgesin- illaki salgın hastalıklarla, doğal afetlerle veya savaşlarla karşılaşmamız şart değil.” Müfit Engiz’in bu sözleri içinde bulunduğumuz durumu özetliyor.
Tarımın el üstünde olduğu bir gelecek
Umut ediyoruz ki çok yakında sokaklarda yeniden özgürce dolaşacağımız, uzak kaldığımız sevdiklerimize yeniden doya doya sarılacağımız günler gelecek. Ve bir gün Covid-19 yaşattığı tüm acılara karşın geçmişte kalmış olacak. Peki o gün, yüzümüzü geçmişe değil de geleceğe çevirdiğimize ne göreceğiz?
Bu yine bizlere bağlı. Eğer insanlığı gerçekten yeni bir Rönesans bekliyorsa, eminiz ki bu tarımsal üretimin el üstünde olduğu bir gelecek olacak. O halde onu yeniden yaşamımızın merkezine taşımamızın tam zamanı. İşte o zaman umutsuz olmak için bir sebep kalmayacak!