Rotam Türkiye ve Ortadoğu Ülkelerinden Sorumlu Ticaret ve Pazarlama Müdürü Murat Dobooğlu, bitki koruma sektörünün dünya ve Türkiye’deki değişimini Aylık Tarım ve Kültür Dergisi tarlasera’ya yorumladı.
Bitki koruma ürünleri bilimin ve teknolojinin etkisiyle her geçen gün gelişmeye ve çeşitlenmeye devam ediyor. Bu gelişimin odağında ise üç büyük trend var: Biyolojik mücadele, biyostimülantlar ve robotlar, drone’lar ve uydu sistemleriyle uzaktan algılama yönteminin kullanıldığı teknolojiler. Rotam Türkiye ve Ortadoğu Ülkelerinden Sorumlu Ticaret ve Pazarlama Müdürü Murat Dobooğlu; sektörün dünya ve Türkiye’deki değişimini tarlasera’ya yorumladı.
Türkiye bitki koruma sektörü 2019 yılını nasıl geçiriyor? 2018’in ikinci yarısı itibariyle yaşanan süreç sektöre nasıl yansıdı?
iğer ülkelere kıyasla Türkiye’nin 2019 yılına iyi başladığını söyleyebiliriz. Özellikle Avrupa ülkelerinde kuraklık ile ilgili çok ciddi sorunlar yaşanırken sezon erken başlamış durumda, Türkiye bu konuda oldukça şanslıydı. 2019 başından bu yana iklim, özellikle yağışlar açısından oldukça elverişli seyrediyor. Ancak 2018’den gelen birtakım problemlerin olduğu da bir diğer gerçek. Bunlardan birincisi; 2018 yılının başından bu yana dünyanın en büyük tarım ilaçları tedarikçisi olan Çin’in çevresel değerlendirmelerden dolayı aldığı kararlar sonrası yaklaşık 10 bin fabrikayı kapatması oldu. Çünkü bu fabrikaların yaklaşık 2 bin 500’ü tarım ilaçları üreten fabrikalardı. Bu durum sonucunda tüm dünyada ve Türkiye’de maliyet artışları, belli ürünlerde de birtakım tedarik zorlukları yaşandı.
2018’in ikinci yarısına geldiğimizde, ekonomide özellikle de döviz kurlarında çok büyük dalgalanmalar meydana geldi. Tam 10 gün içerisinde yaklaşık yüzde 60’lık döviz artışı yaşandı. Türkiye’de özellikle tarım büyük ölçüde ithalata dayalı bir sektör olduğu için kur dalgalanmasından ciddi ölçüde etkilendi. Girdi maliyetlerinin yükselmesinden dolayı üreticiler gelir elde edemeyecekleri korkusuyla bazı ürünlerin ekimini azalttı. Örneğin buğdayda ülke genelinde ekim miktarının yüzde 10 oranında azaldığını gözlemliyoruz.
Sizce Türkiye’de üreticiler doğru bitki koruma ürününü, doğru şekilde uygulayabiliyor mu?
Açıkçası bunun iki ayağı var. Birincisi, üreticinin eğitilmesi ve bilinçlendirilmesi; ikincisi ise otoritenin kontrolü. Bu iki noktayı başarı ile yaptığımız sürece, kalıntı konusu kontrol edilebilir hale gelecektir. Her ay düzenli olarak bu konuda hazırlanmış raporları kontrol ediyoruz. Gördüğümüz sonuçlar, 15-20 yıl önceye kıyasla azalmasına rağmen, hala bu konuda daha da kontrollü olmamız gerektiği gerçeği… Bitki koruma ürünlerinin doğru ve etkin şekilde kullanımıyla ilgili üreticinin bilinçlendirilmesi için Bakanlık, bitki koruma ürünü satan firmalar gibi sektör oyuncularına büyük görev düşüyor. İkinci olarak da otoritenin, yani Tarım ve Orman Bakanlığı’nın, üreticinin eğitiminden başlayıp daha sonra düzgün bir kontrol takip sistemi daha aktif olarak yürütmesi gerekiyor.
Ürün çeşitliliğinin çok hızlı arttığı bitki korumada en son trendler neler?
Biyolojik olarak adlandırılan ve İyi Tarıma uygun bitki koruma ürünlerini kullanmak tüm dünyada trend haline geldi. Küresel pazarda 2-3 sene öncesine kadar yaklaşık 3-5 milyar dolarlık rakamlarda bahsederken, bugün 7-8 milyar dolarlık biyolojik bitki koruma ürünleri pazarı söz konusu. Hem doğaya hem insana ve hem de ürüne olan kimyasal etkinin azaltılması da son yıllarda çokça önemseniyor. Dolayısıyla bu trend gelecek yıllarda da giderek artmaya devam edecek.
İçerisinde aminoasitler gibi birtakım alt konuları içeren biyostimülantlar ise tarım ürünlerinin hastalık ve zararlılara karşı direncini arttırırken, bitkinin hem kendi potansiyelini stimüle eden hem de verim potansiyelini en üst seviyeye çıkaran destekleyici ürünler. Aşırı derecede gerçekleşen sıcaklık, soğuk, güneş ya da yağmur gibi dış stres faktörlerinin bitkiye etkisini azaltarak verimliliğini arttırıyor. Türkiye’de son 8-10 yıldır bu trendde çok ciddi bir artış var. 2021 yılında global biyostimülant pazarının yaklaşık 5 milyar dolara ulaşması bekleniyor.
Üçüncü trend ise hayatımızın her alanında var olan teknoloji. Bugün fabrikalardaki robotlardan tutun da uzaktan algılama ve yönetim sistemlerinin daha iyi bir tarımsal üretim yapmasına varıncaya kadar teknoloji her alanda hayatımıza temas ediyor. Günümüzde drone’larla, kızılötesi ışınlarla ve uydu sistemleri kullanılarak uzaktan algılama yöntemleriyle tarlaya gitmeden çok rahat bir şekilde hastalık ve bitki besin eksikliği teşhisi yapabiliyorsunuz.
Türkiye bitki korumadaki bu teknolojik dönüşümün neresinde yer alıyor?
Teknolojik gelişmeler dünyayla başa baş olarak takip ediliyor, ancak buradaki tarım işletmelerinde var olan çok parçalı ve bölünmüş yapı teknolojik uygulamaların yerleşmesinde sorun teşkil ediyor. Ortalama tarla ve sera büyüklüğümüz çok azken, üretici sayımız çok fazla Bugün 3 milyondan fazla üreticiyi yönetme gerçekten çok zor bir iş. Tarımsal yapı, arazi büyüklükleri ve üretici sayısı bu denli orantısız olunca, globalde geliştirdiğimiz her teknolojiyi Türkiye’de uygulamaya geçirmek kolay olmuyor. Çünkü bu teknolojilerin bir altyapı gereksinimi ve bedeli var. Bu yüzden Türkiye’ye yeni teknolojik uygulamaların girmesinde zaman zaman gecikmeler yaşanabiliyor.