Türkiye’de üretici nüfusu son 10 yılda dramatik bir şekilde azaldı. Tarımsal nüfusun gelir ve eğitim düzeyi ise Türkiye’nin rekabet ettiği ülkelerin çok gerisinde kalmış durumda.
Bugün 14 Mayıs; dünyanın en kalabalık meslek grubunun, toplam 2 milyar kişinin özel günü! İnsanlık tarihinin en kadim uğraşlarından biri olan tarımın mimarı olan üreticiler, on binlerce yıldır olduğu gibi bugün de emekleriyle ve ürettikleriyle bu mavi gezegenin sakinlerini doyurmaya devam ediyor.
Ancak bu yıl da üreticiler 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’ne hem dünya genelinde hem de her bölgenin ve ülkenin yereline özgü sorunlarla birlikte girdi. Dünyanın en büyük 7 tarım ekonomisinden birine sahip olan Türkiye’de de üreticiler mesleklerini tarım sektörünün kronik sorunların gölgesinde sürdürüyor.
10 yılda yüzde 38 kayıp
İstatistikler Türkiye’de Dünya Çiftçiler Günü’nün öznesi olan nüfusun hızla azaldığını gösteriyor. Bundan yalnızca 10 yıl önce 1 milyon 127 bin olan kayıtlı üretici sayısı 2018 itibariyle yüzde 38 oranında azalıp 697 bine kadar azalmış durumda.
Sanayinin kentleşmenin artıyor olması bu azalmanın “olumlu” bir gerekçesi olmaktan uzak. Burada 2000’li yıllarda dünya genelinde tarımla uğraşan nüfusun yüzde 2 arttığını belirtmek gerekiyor. Bu durum sağlıklı bir ekonomik ve sektörel dönüşümden ziyade tarımdan tehlikeli bir uzaklaşma yaşandığının göstergesi.
Gelir düzeyinde kuraklık yaşanıyor
Bu gerilemenin en önemli sebebi ise üreticilerin gelir düzeyindeki “kuraklık”. Türkiye’de üretici başına düşen tarımsal katma değer 7 bin ABD doları düzeyinde. Bu miktar Fransa’da 75, ABD’de 63, İngiltere’de 28, Yunanistan’da ise 13 bin dolar. Türkiye’de üreticilerin ekonomik güç itibariyle Avrupa Birliği ülkelerindeki meslektaşlarından daha avantajlı olduğu yalnızca iki ülke var: Polonya ve Romanya.
Genç ve eğitimli nüfusa ihtiyaç var
Tarımdan kitlesel kopuş aynı zamanda bitkisel üretime katılan genç nüfusun da tarımdan uzaklaşmasına paralel. 39 yaş altı nüfusun genele oranı yüzde 57 olan Türkiye bu anlamda Avrupa’nın en genç ülkesi. Buna karşın tarımsal üretime katılan 39 yaş altı nüfus yüzde 36’da kalıyor. Tarım sektöründeki yaş ortalamasının hızla artmakta olduğunu da göz önüne almak gerekiyor.
Tarımdaki en köklü, ancak o denli de göz ardından kalan sorun olan eğitime ise verilerin en endişe verici olduğu alan. Türkiye tarımında eğitim düzeyi ilköğretimle sınırlı nüfus yüzde 90’ı, ortaöğretim düzeyindeki nüfus ise yüzde 7’yi oluşturuyor. Buna karşın Avrupa genelinde ortaöğretim düzeyindeki üreticilerin ortalaması yaklaşık yüzde 45.
Kadın üreticilerin “görünmeyen” emeği
Türkiye’de üreticilerin önemli bir bölümünün aileleriyle birlikte tarımsal üretime katıldığı bir gerçek. Bu da geçimini tarımdan sağlayan nüfusun resmi istatistiklerdekinden çok daha yüksek olduğu anlamına geliyor. Kayıtlı olmayan bu nüfusun önemli bir bölümünü kadın üreticiler oluşturuyor. Araştırmalara göre tarımda kayıt dışı çalışma oranı kadınlarda yüzde 95’i buluyor.
Türkiye’de kadınlar çalışan nüfusun yüzde 30’unu oluştururken, tarım yapan nüfusun ise yüzde 48’si kadın. Bu yönüyle Türkiye Avrupa’da ikinci oranın ilkinin üzerinde olduğu tek ülke konumunda. Emek-yoğun işlerde yoğunlaşan kadın üreticilerin kayıt dışı konumu gelir düzeyi ve sosyal haklar konusunda büyük bir eşitsizlik yaratıyor.