ECPA Halkla İlişkiler Direktörü Graeme Taylor: “Pestisitlerin her soruna çözüm olmadığının farkındayız. Ancak üreticilerin ürünlerini korumak ve verimlerini en üst düzeye çıkarmak için yapması gereken faaliyetler arasında önemli bir yer tuttuğunu da biliyoruz.”
Tarım ve özel olarak bitki koruma ürünleri 2017 yılında Avrupa Birliği’nin gündemini en çok meşgul eden konulardan biriydi. Halen dünyada en çok yaygın zirai ilaç kimyasalı olan glifosatın tartışmaların odağında olduğu süreç, ürünün kullanımına 5 yıl daha izin verilmesi kararıyla bir nebze durulsa da tartışmalar devam ediyor.
Avrupa’da bitki koruma sektörünün en önemli kuruluşu olan ECPA (Avrupa Bitki Koruma Birliği) ile görüşen tarlasera, AB ve Türkiye özelinde bitki korumaya dair mevzuat ve kamuoyunun yaklaşımını sordu. “Bitki koruma sektörünün sadece zirai ilaç kullanılan bir tarım modelinden yana olduğuna dair bir izlenim var. Halbuki bu gerçek değil” diyen ECPA Halkla İlişkiler Direktörü Graeme Taylor, “Pestisitlerin her soruna çözüm olmadığının farkındayız. Ancak üreticilerin ürünlerini korumak ve verimlerini en üst düzeye çıkarmak için yapması gereken faaliyetler arasında önemli bir yer tuttuğunu da biliyoruz” diyor.
AB’de 2017 boyunca yaşanan pestisit tartışmalarını ve ECPA’nın buradaki konumunu nasıl değerlendirirsiniz?
2017 yılına iki konu hakim oldu: Glifosatın yeniden onaylanması ve Avrupa Komisyonu’nun endokrin bozucu kimyasalları belirlemek için önerdiği kriterler. Bu iki tartışma, pestisit konusunun ne kadar duygusal olabileceğini açıkça ortaya koydu. Biz, bitki koruma ürünlerinin kullanımı konusunda toplumsal bir kaygı olduğunun çok net bir şekilde farkındayız ve bu endişeleri gidermek adına çok daha fazla çalışmaya gayret ediyoruz. Bu noktada tercih ettiğimiz başlıca yollardan biri; zirai ilaçlar ile tarımın ve gıdanın geleceği konusundaki kamusal tartışmalara açık bir şekilde katılmamız.
Avrupa’da bu tartışmalara kamuoyunun ilgisi ve etkisi nasıl?
Dünya nüfusu arttıkça ve nüfusun büyük çoğunluğu kent yaşamına yöneldikçe, gıdaların üretim süreci ile bağları da çoğu durumda tamamen kopuyor. Tarım konusundaki bu bilgi eksikliği ve anlayışsızlık, gıdaların üretim süreciyle ilgili korkuları gün yüzüne çıkarıyor. Avrupa’nın dünyadaki en güvenli gıdaya erişim imkanına sahip olduğunu gururla söyleyebiliriz. Ve eskisinden daha uzun, daha sağlıklı yaşamak için bunu göz ardı etmememiz gerek. Şimdilerde Avrupa Komisyonu Avrupa’daki pestisitlerin onaylanması için sistemi gözden geçiriyor, bu durum gelecek yılın da önemli konularından biri olacak. Bizler de Brüksel’deki savunuculuk girişimlerimizle tartışmalarda etkin bir oynayacağız. Ayrıca #WithOrWithout (#OnunlaYaDaOnsuz) kampanyamızın tanıtımı yoluyla da politikacılara pestisitlerin faydalarını ve onlar olmadan yetiştiricilik maliyetinin nasıl olacağını anlatmaya çalışacağız.
Kasım ayında belli konular karara bağlandı. Pestisitler ve ilgili mevzuat açısından bundan sonraki süreç nasıl işleyecek?
ECPA olarak bitki koruma alanında herhangi bir düzenlemeye gidilmesini istemediğimize dair bir algı söz konusu. Bundan daha da tehlikeli olanı; kamuoyunun bizim hiç düzenlemeye gitmediğimizi düşünmesi. Hiçbir algı gerçeklikten bu kadar uzak olamaz! Bitki koruma sektörü, dünyada en çok düzenlemeye gidilen sektörler arasında -ilk sırada olmasa da- ön sıralarda yer alıyor. Pazara sunulan tüm ürünler zorunlu olarak son derece titiz bilimsel işlemlerden geçerek yetkilendiriliyor. Firmaların başlıca kaygısı; üreticilerin, toplumun ve çevrenin güvenliğini sağlamak. Bu yüzden pazara her zamankinden daha güvenli ve yenilikçi ürünler sunmak için her yıl milyarlık yatırımlar yapıyoruz. İşletmelerin düzenlenmesi lazım fakat bu düzenlemelerin şeffaf olması, tutarlı ve öngörülebilir şekilde uygulanması gerektiğini düşünüyoruz. Bu bağlamda AB “Daha İyi Düzenleme” konusunda birtakım olumlu adımlar attı. Ancak her zaman yapabileceğimizden daha fazlası mutlaka vardır.
Pestisitlerin güvenli kullanımı bakımından Türkiye’nin performansını nasıl yorumluyorsunuz?
Türkiye dünya tarımı içerisinde önemli bir role sahip. Birlik olarak Türkiye de dahil olmak üzere Avrupa genelinde yönetim projelerine önemli ölçüde yatırım yaptık. Bu projelerden biri olan Kalıntı Yönetimi, üreticilere ve ziraat mühendislerine pestisitleri doğru ve güvenli şekilde kullanma konusunda yardımcı oldu. Antalya bölgesinde 300 ziraat mühendisi 957 üreticiyle birlikte eğitim aldı. Proje sonucunda bölgede kayda değer gelişme görüldüğünü söyleyebilirim.
Bitki koruma sektörünün geleceğine dair öngörüleriniz nelerdir?
Bir yanda büyük fırsatlar, öte yanda büyük riskler var. Kilit sorulardan biri, tüketicilerin nasıl bir üretim modeli istediği. Bitki koruma sektörü olarak sadece zirai ilaç kullanılan bir tarım modelinden yana olduğumuza dair bir izlenim var. Halbuki bu gerçek değil. Pestisitlerin her soruna çözüm olmadığının farkındayız. Ancak üreticilerin ürünlerini korumak ve verimlerini en üst düzeye çıkarmak için yapması gereken faaliyetler arasında önemli bir yer tuttuğunu da biliyoruz. Tarımsal üretim için seçilebilecek pek çok farklı model var; bunlardan ne hepsini ne de sadece bir tanesini seçmek zorundayız. Tüketicilerin en fazla değer verdiği şeylerden biri, onlara çok sayıda sebze-meyve çeşidinin sunuluyor olması. Ancak bunun da ötesinde ürünlerin güvenli, yeterli ve uygun fiyatlı olmasını istiyorlar. Biliyoruz ki tüketicilerin tercihleri tarımın geleceğini şekillendirecek. Bu yüzden onları dinliyoruz ve bu vizyona destek vermeye hazırız.