Gübretaş Genel Müdürü İbrahim Yumaklı: "Kimyevi gübrede Türkiye tamamen ithalata bağımlı. Bu durum, üreticilere en az girdi ile en yüksek verim ve kaliteyi alabilme sorumluluğunu yüklüyor.”
Önce KDV’nin kaldırılması, ardından nitratlı gübrelere getirilen yasaklar ve son olarak Gübre Takip Sistemi’nin devreye sokulmasıyla bitki besleme sektörü son 2 yılı çok yoğun ve değişken bir düzlemde geçirdi. “Üreticiler tarla, bahçe ve serasını işletme gibi yönetebilirse verim ve kaliteyi elde edebilir” diyen Gübretaş Genel Müdürü İbrahim Yumaklı, Türkiye’nin gübre sektöründeki değişimleri ve yakın geleceği tarlasera için değerlendirdi.
Bitki besleme sektörü 2017 nasıl bir yıl oldu?
Üretim miktarları, 2017 yılının bereketli bir yıl olduğunu gösteriyor. Tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerde bu yıl artış yaşandı. Önemli tarımsal ürünlerden buğdayın geçen yıla göre yaklaşık yüzde 6 ve tarımsal desteği arttırılan pamuk üretiminin yaklaşık yüzde 12 artması memnuniyet verici. Tarımsal üretimdeki bu olumlu gelişmeler sektörümüze de yansıdı. Önceki yıl sonundaki KDV beklentisinden kaynaklı talep kaymasıyla 6,7 milyon tonla olağandışı tüketim miktarına ulaşılan 2016 yılını hariç tutarsak, Türkiye’de son 10 yılın verilerine göre ortalama 5,5 milyon ton gübre tüketiliyor. Sulanabilir arazi miktarındaki artış, üreticilerin satın alma gücündeki iyileşme, tüketicilerin gübre fiyatlarıyla ilgili algısı, tarımsal desteklemelerdeki artış gibi nedenlere bağlı olarak önümüzdeki birkaç yılda tüketimin 6 milyon tonlara oturacağını öngörüyoruz.
Gübrede değişen KDV oranları ve gübre denetimine yönelik yeni düzenlemeler sektör için nasıl bir anlam taşıyor?
2015 sonbaharında gündeme gelip 2016 başında gerçekleşen kimyevi gübrede KDV’nin kaldırılması, geçen yılki tüketim taleplerini arttırmış ve ilk kez tüketim miktarı 6 milyon tonun üzerinde gerçekleşmişti. 2016 ortasında bazı nitratlı ürünlerin satışının durdurulması ise, özellikle azotlu ürünlerde alternatif gübre çeşitlerine yönelmeyle dengelendi. Güvenlik kaynaklı denetim sistemi kurulması için altyapı çalışmaları ilgili kurumlar tarafından yürütülüyor. Ocak 2018’den itibaren devreye alınması hedeflenen yeni süreçle operasyon yükümüz artabilir. Sistem tam olarak işlemeye başladığında sektörümüze yansımalarıyla ilgili daha net yorumlar yapabiliriz.
Peki 2018 yılından beklentileriniz neler? Bitki besleme alanında yeni gelişmelerin kapıda olduğunu söyleyebilir miyiz?
Türkiye sonbaharda yeterli miktarda yağış aldı, kışlık ekimler bütün bölgelerde sorunsuz bir şekilde gerçekleştirildi. Kış ve bahar şartları da tarıma elverişli bir şekilde seyrederse üretim açısından bereketli bir dönem yaşarız. Bitki besleme ürünlerinin tüketimi tamamen suya bağlı. Kurak tarım yapılan araziler yeterli miktarda ve zamanında yağış alırsa bitki besleme ürünlerinin tüketiminde sorun yaşanmaz. Sulu tarım yapılan arazilerde daha fazla ve daha çeşitli bitki besin maddesi kullanılıyor. Zaten Türkiye’nin sulu tarım arazilerindeki dekar başına verim ortalaması, birçok üründe dünya ortalamasının çok üzerinde.
Bitki beslemede dünyadaki gelişmelere ayak uydurma noktasında Türkiye’nin performansını nasıl değerlendirirsiniz?
Tüketim açısından baktığımızda Türkiye büyük bir pazar değil. Bitki besin maddesi bazında dünya tüketiminden sadece yüzde 1,5 civarında pay alıyoruz. Birim alanda dünya ortalaması kadar gübre kullanıyoruz. Bu miktar, bitki besin maddesi olarak 11,6 kg/da. Gelişmiş ülkelerin tüketimi 20 kg/da civarında. Sektör üre gübresi haricinde iç pazarın ihtiyacını karşılayacak üretim kapasitesine sahip. Ancak doğalgaz, fosfat ve potasyum kayası gibi kimyevi gübre üretiminde girdi olarak kullanılan hammaddelere sahip olmadığımız için üretimde de dışa bağımlı bir yapı var. Yerli üreticilerin kararları üzerinde hammadde kaynaklarına sahip ülkelerin üretim ve fiyat politikaları belirleyici rol oynuyor. Aynı kısıttan dolayı ihracat rakamları da düşük. Bitki besleme alanında teknoloji geliştiren bir ülke değiliz. Genelde ürün bazında dünyadaki yenilikleri takip ediyor, uygulanabilir olanları da ithal ediyoruz.
Türkiye tarımında bitki beslemenin diğer alanlara kıyasla çok daha göz önünde olmasının sebepleri sizce nelerdir?
Çok göz önünde olmamız, sektörün ekonomik büyüklüğünden kaynaklanıyor. Fakat tarımsal üretimin tek bir noktasını alıp onun üzerinden sonuca varmayı çok doğru bulmuyorum. Yüksek verim ve üstün kaliteli ürünler yetiştirmek için üretimin her aşaması ve kullanılan her girdi önemli. Bu zincirin, bilinçli tarımdan iklim şartlarına kadar birçok halkası var. Üreticiler bilginin gücünü de kullanarak tarla, bahçe ve serasını işletme gibi yönetebilirse verim ve kaliteyi elde ederek, gelirlerini arttırabilir. Bunun için aylara yayılan bir süreçte toprağı usulüne uygun işlemesi, ekimi zamanında ve usulüne uygun yapması, bitki besleme programını toprak analizin göre oluşturması, hastalık ve zararlılarla zamanında ve etkin mücadele etmesi, hasadı zamanında ve uygun ekipmanla yapması ve ürünlerini uygun depo şartlarında muhafaza etmesi gerek. Diğer önemli konusu ise girdi maliyetleri. Ana girdilerden olan kimyevi gübre, zirai ilaç ve akaryakıtta Türkiye tamamen ithalata bağımlı. Bu durum, üreticilere “En az girdi kullanarak en yüksek verim ve kaliteyi nasıl alabilirim” sorumluluğunu yüklüyor. Bu nedenle üreticilere gübre kullanmadan önce mutlaka toprak analizi yaptırmalarını öneriyoruz.