Tarımda çocuk işçiliği ile güvencesiz koşullarda çalışma sorunu, söz konusu kız çocukları olduğunda katlanarak artıyor.
Bugün 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü. Birleşmiş Milletler ülkeleri bu özel günü kız çocuklarına yönelik ayrımcılık ve şiddeti olmadığı bir dünya özlemiyle son 5 yıldır kutluyor. 11 Ekim aynı zamanda çocuklara yönelik suçların, çocuk istismarının ve çocuk işçiliğine karşı duyarlılık için de önemli bir gün.
Dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi Türkiye’de de çocuk işçiliği önemli bir sosyal ve insani sorun olarak masada duruyor. Çocuk işçiliğinin en yoğun olarak görüldüğü sektör ise tarım. Dünya genelinde toplam 100 milyon çocuk tarım sektöründe çalıştırılırken, Türkiye’de de bu nüfus 400 bini buluyor.
Güvencesizliğe bir de eşitsizlik ekleniyor
Soruna daha yakından bakıldığında ise yeni gerçeklikler ortaya çıkıyor. Tarım işçiliği yapan aileler ve bireyler söz konusu olduğunda, kadınlar ve kız çocukları için mevcut sorunların katlanarak arttığı görülüyor. Ekonomik gelir ve sosyal güvencenin yanı sıra gündelik yaşam açısından da önemli bir eşitsizlik durumu göze çarpıyor.
Gelir tanımı olmaksızın çalışıyorlar
Türkiye’de tarım alanında emek veren kadın nüfusun yüzde 95’i kayıtdışı çalışıyor. Erkek nüfusta ise bu oran yüzde 74 civarında. Yine kadın nüfusun yüzde 80’i ücretsiz aile işçisi olarak hizmet veriyor. Bir gelir tanımı olmaksızın ve güvencesiz olarak tarımda çalışan kadın nüfusun içinde çocuk ve genç yaşta da pek çok birey bulunuyor.
Kız çocukları arasında tarım işçiliği daha yaygın
Tarımda kız çocuklarının omzuna binen yük göçmen topluluklarda çok daha belirgin hale geliyor. En yakın örnek Türkiye’de tarım işçiliği yapan Suriyeli mülteciler. Kalkınma Atölyesi’nin tarım işçisi göçmenler üzerine yaptığı araştırma, tarım işçisi göçmenler arasında çocuk işçi çalıştıran çok çocuklu ailelerde kız çocuklarının arasında çalışma oranlarının daha yüksek olduğunu gösteriyor.
“Kadınların yeniden üretim faaliyetlerindeki iş yüklerini azaltmadan bir de üretim faaliyetlerine katılmaları çalışma sürelerini uzatıyor” denilen raporda, “Bu faaliyetlerin yükü ise orantısız bir biçimde kadınların, kız çocuklarının omuzlarına yükleniyor” ifadeleri yer alıyor.