AB’den ayrılma kararı alan Birleşik Krallık’ta ithal tarım ürünlerinin fiyatlarının artması beklenirken, ülke genelinde kurulmaya başlayan kent bostanları ise tarımda alternatif yaratmayı amaçlıyor.
Haziran ayında yapılan referandumla Avrupa Birliği’nden ayrılma kararı alan Birleşik Krallık’ta önümüzdeki süreç belirsizliğini koruyor. AB içindeki en büyük tarımsal ekonomilerden birine sahip olan ülkede ayrılık kararı tarım sektörüne endişe ile karşılanmıştı. Tarım Bakanlığı ise ayrılığı desteklemiş ve üreticilerin yaşam koşullarının bozulmayacağını açıklamıştı.
Tarımsal ticaret eskisi gibi olmayacak
Birleşik Krallık’ın toplam tarım gelirinin yarısından fazlasını AB’nin Ortak Tarım Politikası (CAP) kapsamındaki yardımlar oluşturuyor. Kesilecek olan CAP yardımlarının nasıl telafi edileceği merak konusu. Ayrıca AB ülkeleri arasında pek çok kısıtlamadan muaf olan tarımsal ticaretten görece kopuş da İngiltere’deki tarım zincirinin aktörlerini kara kara düşündürüyor.
Yerel gıdaya ihtiyaç artıyor
Öte yandan Brexit süreci Birleşik Krallık’ta yerel tarım ürünlerine giderek artan ilginin daha da belirginleşmesine neden oldu. Yıllar içinde kentleşme nedeniyle tarımsal ve ormanlık alanlarını çok büyük ölçüde kaybeden başkent Londra’da kurulmaya başlayan kent bostanları, yerel gıdaya olan ihtiyacın bir yansımasıydı.
2 yılda 100 kent bostanı!
Bahar aylarında “Britanya Çiçek Açsın” ismiyle başlatılan kampanya ise ülkenin farklı bölgelerinde meyve ağaçlarının sayısını arttırmayı amaçlıyor. Bu amaçla ilk olarak Leeds şehrinde yerel halkın katılımıyla farklı elma ve badem ağacı çeşitlerinden oluşan bir bostan kuruldu. Kampanyanın hedefi 2017’ye kadar ülke genelinde 100 adet “halk bostanı” yaratmak.
İskoçya’da meyve ve ekoloji bahçeleri
Brexit sonrası Birleşik Krallık’tan ayrılmayı gündeme getiren İskoçya’nın başkenti Glasgow’un yeşil alanlarından Alexandra Park’ta da yine gönüllülerin çabalarıyla meyve ağaçları dikilmeye başladı. Buranın ülkede son yıllarda dramatik bir şekilde düşen arı nüfusunun yeniden arttırılmasında da etkili olması amaçlanıyor.
Öğrenciler kent çiftliklerini ziyaret ediyor
Bu arada İngiltere’de varlığını sürdüren az sayıdaki tarımsal üretim tesisleri de koruma altına alınıyor. Bunların arasında en ünlüsü Londra’da bulunan Kentish Town City Farm. 1972 yılında üretime başlanan bu arazi şehrin tam merkezinde demiryolu kenarına kurulmuş bir çiftlik. Kasaba sakinlerinin taze gıda ihtiyacını karşılayan çiftlik, öğrenci toplulukları tarafından da eğitim amaçlı sık sık ziyaret ediliyor.
Kentsel tarım Türkiye için ne ifade ediyor?
İngiltere’ye kıyasla çok daha geniş üretim kapasitesi ve olanakları olan Türkiye’ye bakıldığında “yerel gıda” kavramı elbette ki farklı bir boyuta sahip. Ancak hızlı şehirleşme ve taze/güvenilir gıdaya olan beklentinin artması İngiltere örneğini Türkiye için de anlamlı kılıyor. Dahası, tüketicilerin tarımsal üretimle amatör veya yarı profesyonel düzeyde bağ kurması ülkenin tarım kültürünün gelişimi açısından sonsuz olanaklar sunuyor.
Tarihi bostanlar korunmalı
Tam da bu nedenle, özellikle son 5 yılda yoğun bir yapılaşma tehdidi altına giren tarihi-kentsel tarım arazilerine farklı bir gözle bakmak gerekiyor. 2013 yılından bu yana tarlasera’nın pek çok kez gündeme taşıdığı ve akıbeti halen belirsizliğini koruyan İstanbul’daki tarihi Yedikule bostanları bunun en belirgin örneği.
Orada bir köy var yakında!
Yine tarlasera’nın haberleştirdiği ve ülke basınında geniş yankı bulan İstanbul-Gümüşdere’deki tarım arazileri de bu anlamda büyük önem taşıyor. Avrupa, hatta dünya genelinde bile benzerine zor rastlanan bu bölgenin, Türkiye için tabir yerindeyse “ibretlik” değil “ilham verici” bir kentsel tarım öyküsüne dönüşmemesi için hiçbir neden yok.