Tarım Dergisi tarlasera
tarlasera SATIN AL
Kapat

12.06.2022

Avrupalı Yeşil Mutabakat ve Ortak Tarım Politikası

AB’nin kurucu ülkeleri tarafından hazırlanan OTP, sadece Avrupalı üreticilerin ve tüketicilerin refah seviyesine değil, tarımsal eğitime ve araştırma geliştirme çalışmalarına da önemli katkılar sağlamış durumda. Ocak 2023’te yürürlüğe girecek yeni OTP’nin Yeşil Mutabakat ile Çiftlikten Çatala stratejisi hedeflerine uygun olup olmadığı değerlendiriliyor.

Bilim, Akıl ve Teknoloji” başlıklı yazımda Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle tüm dünyada enerji ve gıda fiyatlarının yükselmesine bağlı olarak gıda arz güvencesinin endişe verici bir hâl aldığını farklı örneklerle anlatmış ve yazıyı “Özetle insanlığın yarattığı uygarlığı ve yaşamımızın yegâne kaynağı dünyamızı yine insanlara karşı korumak ancak aydınlanma çağıyla hayat bulan akıl, bilim ve bilgelikle olur; dogmalara ve safsatalara dayanan algı yönetimiyle değil” diyerek tamamlamıştım. Aslında Covid-19 pandemisi başladığında da benzer şekilde AB Yeşil Mutabakatı’nın ana direği sayılan ve Ortak Tarım Politikası’yla birlikte ele alınan Çiftlikten Çatala (F2F) stratejisinin uygulamaya geçirilmesiyle tarımsal üretimde karşılaşılacak sıkıntılardan kısaca bahsetmiştim. Mevcut AB Komisyonu’nun pek önemsediği Yeşil Mutabakat’a karşın üretici temsilcisi grupların ve bilim insanlarının Çiftlikten Çatala stratejisine pek sıcak bakmadığını da tekrar belirteyim. Yeşil Mutabakat ve Çiftlikten Çatala stratejisi ile ilgili yazılarımı okumayalar için bunları ana başlıklarıyla bir kez daha hatırlattıktan sonra asıl AB’nin meşhur Ortak Tarım Politikası’nı geçmişten bugüne ele almakta yarar var. “Bize plan değil, pilav lâzım diyenler” veya daha güncel hâliyle üreticiye üretimdeki girdi maliyetlerini karşılayacak fiyatı vermek yerine ithalatla terbiye etmeye kalkanlar belki bundan bir sonuç çıkarırlar.

OTP üreticiler kadar tüketicilere de katkı sağladı

 O zamanki adı Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) olan AB’nin altı kurucu ülkesinin 1962’de hazırlayıp imzaladığı ilk ortak politika belgesi olan Ortak Tarım Politikası (OTP) geçtiğimiz 60 yılda Avrupalı üreticiler kadar tüketicilerin refahına da önemli katkılar sağlamış bulunuyor. OTP’nin katkılarıyla yirminci yüz yılın ilk yarısında iki dünya savaşının neden olduğu tahribatın onarılması ve sıkça rastlanan kıtlıkların önüne geçilmesi yanında AB, 2020 yılı itibariyle gıda ve tarım ürünleri ihracatında yılda 184 milyar Euro ile dünya birincisi. Bu birincilik tabii ki katma değeri yüksek tarımsal üretimle mümkün olup buğday ve hayvan yemi gibi pek çok tarımsal ürün ithalatında da AB dünya birinciliğini koruyor. Burada ilk OTP amaçlarının ve desteklerinin 1957 Roma Antlaşmasında belirlenen temel ilkeler çerçevesinde, tarımsal üretim desteği ve ortak pazarın organize edilmesi politikası ve kırsal kalkınma politikası gibi iki ana unsurdan oluştuğunu belirtmekte yarar var. Bu sayede topluluk genelinde elde edilecek yararlar da şöyle sıralanıyor:

 - İşçilik dâhil tüm üretim araçlarının optimize edilmesi ve teknolojik gelişmelerin teşvikiyle tarımsal üretkenliğin artırılması

 - Tarımla uğraşan kırsal nüfusun adil refah standartlarına kavuşturulması,

 - Tüketicilere sağlıklı ve uygun fiyatlı gıda sağlanması,

 - Tarımsal ürün ve gıda pazarının istikrarının sağlanması,

 - Gıda ve girdi tedarik zincirinin sürekliliğinin sağlanması.

Roma Antlaşması’nın önemli bir rolü bulunuyor

 Bundan 60 yıl önceki koşullara baktığımızda Fransa’nın yüzde 25 olan kırsal nüfusu destekleyerek tarımsal ürün fazlalığını değerlendirme ve o zamanki adıyla Batı Almanya’nın endüstriyel ürünlerini Fransa’ya satma hedeflerinin bu amaçlar ortaya konulurken önemli bir rol oynadığı göz ardı edilemez. Nitekim yukarıdaki tarım ve kırsal kalkınma amaçlarının açık olarak Roma Antlaşması’na dâhil edilmesi Fransa’nın ısrarıyla oldu. Uzun yıllar AB toplam bütçesinin yarısından fazlası OTP tarımsal üretim ve kırsal kalkınma desteklerine ayrıldı. Bu oranın 1984’te yüzde 75 iken 2017’de yüzde 37’ye indiğini görüyoruz. Desteklerden en büyük payı yüzde 22 ile Fransa aldı. İspanya ve Almanya yüzde 13’er payla ikinci, İtalya yüzde 11 ile üçüncü sırada yer alırken diğer ortak pazar ülkeleri tarımsal nüfuslarına göre değişen oranlarda OTP kaynaklarından yararlanıyorlar. OTP’ye ayrılan bütçenin büyüklüğünde şüphesiz politikacıların bilinçli tercihlerinin yanında üreticileri temsil eden lobi gruplarının ağırlığı yadsınamaz. Tarımsal üretimin gıda güvencesinin temeli olduğu gerçeği onu ekonomi içerisinde ayrıcalıklı bir konuma yerleştiriyor, ayrıca kırsal nüfusu yerinde tutarak kırsal yaşam tarzının da devamlılığını sağlıyor. Başından beri farklı ürün gruplarının ayrı ayrı ele alınmasına, gelişmiş ve az gelişmiş ülkeler ya da bölgeler arasındaki farkın kapatılmasına özen gösterildi. Öyle ki tarımsal mesleki eğitime, tarımsal araştırmaların desteklenmesine ve tarımsal bilginin yayımına kadar pek çok detay Roma Antlaşması’na dâhil edildi. Aksi hâlde gıda endüstrisi ve tarım sektöründe istihdamın AB genelinde nüfusun ancak yüzde 7’si ve Gayri Safi Milli Hasıla’ya katkısının da yüzde 6 olduğu göz önünde bulundurulduğunda OTP’ye bu kadar büyük kaynak aktarılması basit bir hesapla açıklanamaz.

green-deal-hedefleri.PNG

Dengesiz üretim radikal değişiklik önerilerine itti

Yukarıda da belirttiğim gibi OTP destekleri son yıllara kadar iki ana grup altında veriliyordu. Bunlardan biri tarımsal üretimi doğrudan veya dolaylı olarak destekleyen fonlar, diğeri de yerel veya bölgesel kırsal kalkınma projelerine ayrılan kaynaklar. Burada AB üreticilerini diğer ülkelerden yapılacak ithalata karşı korumak için ortak pazarın oluşturulması yanında, gerektiğinde ithalata uygulanan yüksek vergiler ve diğer fiyat destekleme/ dengeleme mekanizmaları üretimin artırılması yanında bazen tereyağı dağlarının ve şarap göllerinin oluşması gibi olumsuzluklara da neden oluyordu. Bunlar da zaman içerisinde OTP’nin eleştirilmesine yol açtı. Tabii bir de ortak pazarın sağladığı bu avantajların diğer ülke üreticilerini olumsuz etkilemesi de eleştiriler arasında sayılabilir. Gerçi AB’nin çoğu eski sömürgeleri olan bazı gelişmekte olan ülkelerle ikili ticaret anlaşmaları yaparak kendi koyduğu gümrük duvarlarını bir ölçüde indirdiğini söyleyebiliriz. Bazı ürünlerin dengesiz biçimde fazla üretilmesi ilk aşamadaki pazar ve fiyat desteklerinin pek de sağlıklı işlemediğini ortaya koyunca ekilen arazilerin daraltılması hatta beş milyon üreticinin üreticilikten vazgeçmesi gibi radikal değişiklik önerileri üretici kesimden aşırı tepki alarak rafa kaldırıldı. Ancak 1980’lerden itibaren OTP’nin ciddi biçimde değiştirilmesi tekrar gündeme alınabildi. Bunda neoliberal politikalar, üretici birliklerinin gücünün görece olarak azalması ve çevreci örgütlerin giderek daha güçlenmesi önemli etkenler olarak sıralanabilir:

YEŞİL MUTABAKATIN KALBİNİ OLUŞTURAN ÇİFTLİKTEN ÇATALA HEDEFLERİ

  • Tarımsal üretimde kullanılan pestisit miktarının 2030 yılı itibariyle yüzde 50 azaltılması.
  • Üretimde kullanılan kimyasal gübre miktarının 2030 yılı itibariyle yüzde 20 azaltılması.
  • Kimyasal gübre yıkanmalarının toprak verimliliğini düşürmeden yüzde 50 azaltılması.
  • Hayvancılık ve kültür balıkçılığında kullanılan antibiyotiklerin miktarının yüzde 50 azaltılması.
  • Tarımsal alanların en az yüzde 25’inin organik tarıma ayrılması.
  • Perakende zinciri ve tüketici seviyesindeki gıda kayıplarının kişi başına yüzde 50 azaltılması.
  • Bunlara yardımcı olacak araştırma ve yenilik projeleri için 10 milyar Euro destek verilmesi.

OTP üzerindeki asıl önemli değişikliklerin 1990’larda başladığını görüyoruz. Öncelikle buğday ve et üretiminde desteklerin azaltılarak üretimin düşürülmesi, pazarın serbestleştirilmesi, toprağını boş bırakan ya da hayvan sayısını azaltanlara destek verilmesi, üreticilere erken emeklilik ve ağaçlandırmaya verilen destekler ilk uygulamaya konan değişiklikler. Bu değişiklikler ile doğrudan gelir desteği ile üretime verilen destek de birbirlerinden net olarak ayrılmaya başladı.

 

green-deal-makale.jpg

Küçük üretici desteklerden yeterince yararlanamıyor

 AB’nin daha güçlenmesini ve Doğu Avrupa ülkelerini de içine alacak şekilde genişlenmesini hedefleyen “Ajanda 2000” OTP desteklerini de net olarak tarımsal üretim ve kırsal kalkınma olarak iki grupta ele alıyor. Böylece üretim için verilen destekler daha da azalırken kırsal kalkınmaya ayrılan kaynaklar artırılıyor; kırsal bölgelerin çeşitlendirilmesi, üretici birliklerinin kurulması ve genç üreticilerin öncelikle desteklenmesi gündeme alınıyor. Ülkelerin çevresel etkileri değerlendirip gerekli önlemleri almaları zorunlu hâle getiriliyor. Yukarıda da belirttiğim tereyağı dağlarını eritmek için süt ve süt ürünlerine, sığır ve et ürünlerine, tahıllara verilen destekler aşamalı olarak düşürülüyor. 2000’li yılların başından beri sadece OTP desteklerinin nasıl dağıtılacağı değil, aynı zamanda AB bütçesinden OTP’ye ayrılan büyük payın da tartışmaya açıldığını görüyoruz. Hazırlanan raporlar ve yürütülen pazarlıklar neticesinde ürün teşvikleri yerine arazi miktarı başına verilen desteklerin ağırlık kazanması dikkat çekiyor. Bu da üreticilerin gönüllü ve göreceli olarak üretimden çekilmelerine yardımcı oluyor. Tabii bazı ülkeler kendi ulusal koşullarını dikkate alarak çevresel duyarlılıkları daha fazla gözetirken bazılarının bundan imtina ettikleri de dikkati çekiyor. Büyük arazi sahibi şirket veya kişilere birim arazi başına verilen desteklerin büyük olduğu ve küçük üreticilerin bu OTP desteklerinden yeterince yararlanamadığı eleştirilerini de unutmamak gerek. Bu tek çiftlik desteklerinin çevre, gıda güvenliği hayvan refahı gibi koşullara bağlanması üreticileri pek memnun etmese de aslında bunlar çoğu üreticinin zaten uydukları iyi tarım uygulamalarının bir parçası olarak kabul edilebilir.

Lizbon Antlaşması OTP için önem taşıyor

 Doğrudan destek reformuyla hedeflenen başlıca amaçlar, çevreye ve biyoçeşitliliğe daha duyarlı tarımsal üretim, genç üreticilerin ve küçük çiftliklerin desteklenmesi olarak sıralanabilir. Ancak bunların uygulanmasında AB ve ulusal hükümetlerin mevzuatları büyük bir karmaşa yaratmakta ve desteklerin hemen her zaman gecikmesine yol açıyor. Onun için yasal düzenlemeler yapılarak mevzuatın daha kolay uygulanabilir hâle getirilmesi bu amaçlara ulaşmaya yardımcı olacak gibi gözüküyor. Bu reformlarla birlikte tarımsal ürün destekleri için 2003 yılında getirilen toplam AB ve ulusal bütçe sınırlamaları AB’nin OTP için ayırdığı payın da düşmesine yardımcı oldu. Bazı ülkelerin ise kendi bütçelerinden yaptıkları desteği 2012 yılına kadar devam ettirdiklerini görüyoruz. Bu arada, belki de OTP için en önemli reform hareketlerinden biri de 2009 Lizbon Antlaşmasıyla Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Konseyi’nin de tarımsal politika konularında Avrupa Komisyonu ile birlikte karar alma konumuna gelmiş olması.

Yeni OTP değerlendirmeye alınıyor

 OTP’nin etkilerini sadece tarımsal üretim artışıyla ya da kırsal kalkınma destekleriyle sınırlı görmemek gerek. Politika amaçlarını sıralarken belirttiğim gibi tarımsal eğitime ve araştırma geliştirme çalışmalarına da büyük önem verildiğinin ve Hollanda başta olmak üzere pek çok AB ülkesinin hem tarım eğitimi hem de yenilikçi araştırmalar bakımından büyük mesafeler aldığını unutmamak gerekir. Örneğin Hollanda sadece tarım ürünleri ve tarım teknolojileri değil, aynı zamanda üretici de ihraç ediyor. Yurt dışında yaptığım çiftlik ziyaretlerinde Danimarka, Macaristan ve Almanya gibi AB ülkelerinde Hollandalı üreticileri görmek beni artık şaşırtmaz oldu. Şimdilerde Ukrayna gibi eski Doğu bloğu ülkelerinde de Hollandalı üreticilerin yaygınlaştığını görüyoruz. Ocak 2023’te yürürlüğe girecek yeni OTP için 27 üye devletin her biri kendi ülke koşullarına uygun uygulama planlarını hazırlayıp komisyon görüşüne sunmuş bulunuyor. Komisyon bu OTP ulusal strateji planlarını inceleyip Yeşil Mutabakat ile Çiftlikten Çatala stratejisi hedeflerine uygun olup olmadıklarını değerlendirecek. İlk büyük eleştiriyi Fransa’nın stratejik planı almış görünüyor. Sanırım, diğer ülkelerin de Komisyonun yeşil hedeflerine birebir uymaları biraz zor olacak. OTP sayesinde yıllarca tarımsal üretimde büyük aktör olmayı başaran AB’de, Yeşil Mutabakat ve Çiftlikten Çatala stratejilerinin tarımsal üretim üzerinde beklenen etkilerini ise önümüzdeki yazıdan itibaren ele alacağız.

 

Sayfa ilk kez okundu.

En çok okunan makaleler

Yorumlar
    Bu yazı için henüz yorum yapılmamış. İlk yorum yapan siz olun.
Yorum Yaz

Yorumunuz Gönderildi