Bitki hastalıklarıyla mücadele stratejilerimiz ne olmalıdır?
Prof. Dr. Yeşim Aysan
Üreticiler tarafından fazla önemsenmeyen kültürel önlemler, hastalık yönetiminde kilit rol oynayabiliyor. Bu nedenle üreticinin bitkiyi korumak adına ilk tercihi kimyasal mücadele olmamalı; entegre hastalık yönetimi ile birkaç mücadele tekniğini birlikte kullanmalıdır.
Eylül ayında tarlasera dergimizin 5. yaşını kutluyoruz. İyi ki doğdun, iyi ki varsın tarlasera, ne güzel bilgiler okuduk bu süreçte. Heyecanla her ay postanın gelmesini bekledik, dergiyi alır almaz, merakla sayfalarını karıştırdık. Fakültede ben ve lisansüstü öğrencilerim, evde eşim her ay zevkle okuduk dergimizi. Bu süreçte dergimizin iki sayfası bize, yani bitki korumacılara ayrılmıştı. Ülkemiz için önemli hastalık ve zararlılara değindik. Ayrıca yeni görülen ve yayılan hastalıklara dikkat çekmeye çalıştık. Yaptığımız bilimsel projelerden elde edilen bulguları sizlerle paylaştık. Ana hedefimiz bunları üreticilerimize ve meslektaşlarımıza tanıtarak bu konulara dikkat çekmek oldu. Geleneksel ve organik üretimlerde mücadele yöntemlerinin neler olabileceğini anlattık. Ancak halen ülkemizde pek çok üreticimizin ilk tercihinin kimyasal mücadele olması bizi üzmektedir. Bu konuda değişimin olması gerektiği açıktır. Bitki hastalık ve zararlılarıyla tek bir yöntemle mücadele etmek çoğu zaman başarı getirmemektedir. Bu nedenle entegre hastalık yönetimini yani çevreye dost, insana toksik olmayan bir kaç mücadele tekniğini birlikte kullanmak bizim ana hedefimiz olmalıdır.
Pestisite karşı yasal düzenleme
Yoğun pestisit kullanımının çevreye, insan sağlığına olan olumsuz etkileri de açıktır. Yurt dışına ihraç edilen ürünlerdeki pestisit kalıntısı haberlerinin medyada yer alması, tüketicilerin farkındalığını ve bu konuya duyarlılığını artırmıştır. Ayrıca Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının da bu konuya duyarlı olması ve yaptığı yasal düzenlemeler sevindiricidir. Son yıllarda tüketicinin bilinçlenmesi, ihraç ürünlerinde pestisit kalıntı analizlerinin yapılma zorunluluğu üreticilerin daha özenli olmalarını sağlamıştır. Üreticiler pestisit kullanırken uygulama şekline, zamanına, dozuna, bekleme süresine daha dikkat etmeye başlamıştır. Dergimizin bir sayısında pestisit kullanırken uyulması gereken kurallara değindik. Bunlar hem ürticinin sağlığını korurken, çevreye verilecek zararı önlemeye yönelik uygulamalardır. İlaçlamalarda kullanılan pülverizatörlerin dolumu-karışımı-temizliğinin uygun olmayan yerlerde gerçekleştirilmesi ve kullanılmış tarım ilacı ambalaj ve kutularının çevreye gelişigüzel bırakılmaları pestisit kirliliğinin artmasına neden olmaktadır. Bu kirliliği en aza indirgemek amacıyla gelişmiş ülkelerdeki gibi biobed sisteminin ülkemizde yaygınlaştırılması ve kullanımının zorunlu hale getirilmesi gerekmektedir. Bu uygulamalar insan sağlığının, doğal hayatın ve çevrenin korunması açısından önemlidir.
Pestisitte doğru doz kullanımı önemli
Pestisitler gereksiz ve yanlış kullanıldıklarında bitkilerin yüzeyindeki faydalı doğal mikrofloraya da zarar vermektedir. Bölümüzde yapılan bir yüksek lisans çalışmasında, turunçgillerde yaygın olarak kullanılan fungisitlerin yaprak yüzeylerindeki faydalı popülasyonu 50 kat azalttığı saptanmıştır. Bu kimyasalların, özellikle çinko ve fosfor içeren yaprak gübreleriyle karışım halinde uygulanması bu olumsuz etkiyi azaltabilmektedir. Sonuç olarak bu kimyasalların gereksiz kullanımından kaçınılmalıdır. Pestisitlerin tavsiye edilen dozdan farklı ve uzun süre kullanımı sonucu hastalık etmenleri bir süre sonra kimyasallara dayanıklılık kazanabilmektedir. Ruhsatlı olan bu pestisitler artık hastalık mücadelesinde kullanılamaz hale gelmektedir. Bu nedenle pestisit uygulamalarında doğru doz kullanımı son derece önemlidir.
Biyolojik mücadelenin önemi artıyor
Üreticimizin ana hedefi bitkiyi hastalıktan korumak ve sağlıklı yetiştirmek olmalıdır. Sağlıklı üretim materyali (fide, fidan, tohum vb) kullanımı bunun ilk adımıdır. Bu konuda ticari fide, fidan üreticilerine ve tohumculara da büyük görevler düşmektedir.
Hastalanan bitkiyi tedavi etmek çoğu zaman mümkün olmamaktadır. Hastalık uygun iklim koşullarında, üretim alanına hızla yayılır. Bunu önlemek için gerekli kültürel önlemler ve pestisit uygulamalarının doğru zamanda yapılması son derece önemlidir. Bu kritik ilaçlama dönemi kaçırıldığında pek çok bakteriyel ve fungal hastalık ekonomik olarak büyük kayıp verebilmektedir. Hastalık belirtilerini iyi tanımak, doğru teşhis etmek ve doğru mücadele yöntemlerini kullanmak üreticimizin kayıplarını önlemek için gereklidir.
Mücadelesi olmayan, zor olan veya bitkinin fenolojisine göre kimyasal kullanamadığımız dönemlerde hastalıkları engellemek veya baskı altına almak için faydalı mikroorganizmaları içeren biyolojik mücadele preparatlarından faydalanılmaktadır. Örneğin elma ve armutta ateş yanıklığı hastalığı ilk enfeksiyonlarını çiçek döneminde yapar. Bakırlı preparatların kullanılamayacağı bu fenolojik dönemde ateş yanıklığı enfeksiyonlarının önüne geçebilmek için tek yol biyolojik mücadele preparatlarından faydalanmaktır. Kimyasal mücadelesi bulunmayan bir hastalık da meyve ağaçlarındaki kök uru hastalığıdır. Bununla mücadelede sağlıklı fidanlar dikimden önce Agobacterium radiobacter biyolojik preparatla muamele edilmelidir. Ülkemizde tarla ve bahçe tarımı yanında, organik tarımın giderek itibar görmesi, biyolojik mücadelenin önemini daha da artırmaktadır.
Bitki aktivatörleri ürünü arttırıyor
Bitkilerin hastalıklara karşı dayanıklı olmalarında, hastalık-bitki besleme ilişkisi de son derece önemlidir. Dengeli beslenmiş bitkiler hastalıklara daha dayanıklıdırlar. Özellikle çinko içerikli mikro besin elementleriyle yapılan gübrelemenin pek çok fungal ve bakteriyel hastalığı azalttığı yaptığımız çalışmalarla ortaya konmuştur.
Kimyasal mücadelesi olmayan veya çok zor olan hastalıklarda, üreticimize önereceğimiz en etkili yol, bitkiyi hastalıklara karşı dayanıklı kılmaktır. Burada bitki besleme, biyolojik mücadele ve bitki aktivatörlerinin kullanımı gibi yöntemler ön plana çıkmaktadır. Bunlar hastalıklarla mücadelede bugüne kadar tercih edilen klasik mücadele yöntemleri dışında yer almakta ve bitki koruma için yeni bir strateji olarak değerlendirilmektedir. Bitki aktivatörlerinin içeriğinde yer alan çeşitli kimyasallar veya faydalı mikroorganizmalar, bitkinin dayanıklılık mekanizması uyararak hastalıklara dayanıklı olmasını sağlar. Bitki aktivatörlerinin düzenli olarak kullanılması ürün artışına sebep olmakta, çevre ve üretici dostu olması nedeniyle kullanımı günden güne artmaktadır.
Kültürel önlemler faydalı olabilir
Üreticiler tarafından fazla önemsenmeyen kültürel önlemler, hastalık yönetiminde kilit rol oynayabilirler. Örneğin domates bitkileri ıslakken üretim alanında dolaşılması sonucu bakteriler ve funguslar kolaylıkla üretim alanına yayılır. Budama, koltuk alma hatta hasat bile bitkiler ıslakken yapıldığında hastalıkların yayılmasına neden olan uygulamalar haline gelmektedir. Üreticimiz tarafından önemsenmeyen bir diğer konu da genel temizlik önlemleridir. Kültürel işlemlerde kullanılan alet ve ekipman dezenfeksiyonu hem aynı üretim alanı içinde hem de farklı üretim alanlarına hastalıkların yayılmasını engellemede önemlidir.
Sonuç olarak, hastalıklarla mücadelede ucuz, etkili, insan sağlığına ve çevreye daha az zararlı olan birden fazla mücadele yönteminin bir arada kullanıldığı entegre hastalık yönetimi stratejimiz olmalıdır.
|