Bilimsel ve teknolojik gelişmeler, doğal kaynakların kullanımında yeni çözümler üretmeye devam ediyor. Bu doğal kaynaklar arasında tarımsal üretim ile enerji kaynakları ilk bakışta zıt kutuplar gibi görünse de, aslında birbirini besleyen kilit endüstriler olarak kader birliği içinde.
Özellikle son 20 yıldır yapılan çalışmalar, sanayiye “biyoyakıt” denilen yepyeni bir kavramı kazandırmış durumda. Bir enerji kaynağı olarak doğadaki nüfusunu giderek kaybetmekte olan petrolü ikame etmesi amacıyla ele alınan yağ zengini bitkisel maddeler, biyoyakıtların hammaddesini oluşturuyor. Biyoyakıt teknolojisinin 'yeni bir enerji kaynağı' olmasının yanında olumlu veya olumsuz değerlendirilen başka özellikleri de bulunuyor. Olumlu yaklaşımlar, bitkisel yakıtların petrolün aksine çevre için risk oluşturmamasına dikkat çekiyor. Olumsuz görüştekiler ise, besin kaynaklarının enerjiye dönüşmesini gıda güvenliğine karşı bir tehdit olarak görüyorlar.
Bu ikilemi bir noktada bağdaştırabilecek alternatifi ise bitkisel atıklar oluşturuyor. Bu yaklaşıma göre çeşitli tahıl kabukları, buğday samanı, üzüm posası gibi gıda kısmı tüketilmiş bitkilerin atıkları, ya da kenevir gibi çoğu coğrafyada tüketimine izin verilmeyen bitkiler potansiyel enerji kaynaklarını oluşturuyor.
Samsun’da kurulan Enerji Tarımı Araştırma Merkezi, Türkiye’nin yıllık 1,5 milyon ton olarak hesaplanan tarımsal atıklarından yakıt üretilmesi için biyoyakıt firmalarına yol haritası çizmeyi planlıyor. 2013 yılından itibaren benzinin yüzde 2, mazotun ise yüzde 1 oranında biyoyakıt içermesi yönündeki Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun kararını dikkate alan Merkez; şeker, nişasta ve selüloz içeren atıkların biyoyakıta dönüştürülerek enerji tasarrufu sağlanmasını hedefliyor.
Bitkisel yağlar, bugün itibariyle dünya çapında petrole kıyasla enerji kaynaklarının küçük bir dilimini oluşturuyor. Atık niteliğindeki kaynaklar ise “enerji tarımı”nın kapsadığı bu küçük alanı ne kadar doldurabilecek veya daha da genişletebilecek mi; bu soruların cevapları henüz net değil. Ancak enerji ihtiyacının gıda güvenliği ve çevre sorunlarıyla iç içe geçtiği bir dünyada bütün alternatiflerin değerlendirilmesi gerektiği tartışma götürmüyor.