Özer Çolpan
Üretici / Eskişehir
Geçtiğimiz yıl ürün fiyatlarında hayal kırıklığı yaşayan üreticiler ürettikleri ürünün fiyatı hakkında söz sahibi olmayı istiyor. Üreticilerin kazancını, maliyetlerini bilerek ve hesaplayarak üretim yaptığı günlere ihtiyacı var. Aksi takdirde düzenin sürdürülebilir olması mümkün görünmüyor.
Acısıyla tatlısıyla bir yılı daha bitirdik. Biz üreticiler için kuraklıkla başlayan ardından gelen yağmurlarla yüzümüzün güldüğü fakat yazın çok sıcak geçen dönemle birlikte yüreklerimizin kavrulduğu bir sezonu daha geride bıraktık. Geçen yılın ve sezonun ardından yeni umutlarla yeni bir yıla, yeni bir sezona başlıyoruz. tarlasera'nın Ocak sayısını elime aldığımda Kapak Konusunu görünce aklıma bu yazıyı yazmak geldi.
Geçen sezonu hayal kırıklığı yaratan fiyatlarla bitirdik
“Tarım Takvimi” evet, tarım takvimi iklim değişiklikleriyle değişmeye başladı ancak biz üreticiler için daha farklı hesapların olduğu “yeni bir başlangıcın” başındayız. Nasıl diye sorarsanız üreticiler olarak çok önemli bir karar noktasına geldik: “Bu sezon ne üreteceğiz?” Aslında ne ekeceğiz sorusunun altında yatan esas konu ne ekersek para kazanırız düşüncesinden başka bir şey değil tabii ki. Geçen sezonu kısaca özetlersek ürün fiyatlarında dünya fiyatlarına endeksli bir sezon geçirdik ancak döviz kurunun enflasyon oranında yükselmemesi dünya fiyatlarının Türkiye şartlarında üreticiyi memnun etmediği bir atmosfer oluşturdu. Çünkü üretici, tamamen bir önceki yıldaki ürünlerin Türk Lirası cinsinden fiyatlarının enflasyon oranında artırılarak belirlendiği bir beklentiyle sezona başladı. Ama maalesef dünya piyasaları ve bizim ekonomimizde olan gelişmeler bunun önüne geçerek birçok üründe hayal kırıklığı yaratan fiyatlarla sezonu bitirmemizde neden oldu.
Fiyatlar neye göre belirlenecek?
Peki bu sezonda bizi neler bekliyor, hesaplamalarımızı neye göre yapacağız ya da yapmalıyız? Geçen sezon açıklanan fiyatların üzerine enflasyon oranını ekleyerek ortaya çıkacak olan rakamlara göre mi hesap yapmalıyız? Yoksa dünya fiyatları ile döviz kurlarının ortaya çıkardığı bir fiyata odaklı mı hareket etmeliyiz? Yoksa ikisinin ortasında bir yol mu bizi bekliyor… Şimdi bu noktada geçen sene açıklanan fiyatlardan yola çıkarak bir hesaplama yaparsak 8 bin 250 lira olan buğday (prim desteksiz), 6 bin lira olan dane mısır fiyatları ne olmalı? Birinci seçenekte, enflasyon oranını hasat döneminden hasat dönemine kadar düşünerek yüzde 50 kabul edersek, buğdayda 12 bin 375 lira, dane mısırda 9 bin lira fiyat ile hasada başlamalıyız. Dünya fiyatlarından yola çıktığımızda ise dünyadaki şartların aynı olduğunu düşünerek ve Temmuz-Eylül ayları kur beklentileri ile (buğday 250 dolar olursa Temmuz kur beklentisi dolar için 37 lira olduğu durumda) buğday 9 bin 250 lira, (mısır fiyatları 200 dolar olursa ve Ağustos kur beklentisi dolar için 38 lira olduğu durumda) mısır 7 bin 600 lira olmalı.
Kazancımızı bilerek üretmeye ihtiyacımız var
Üreticilerimizin yaşamındaki enflasyon devam ederken maalesef aynı şeyi ürettikleri ürünler için söylememiz pek mümkün gibi gözükmüyor. Bu hesabı bütün üretim kalemleri için yapabiliriz ancak dönüp dolaşıp şu gerçekle karşılaşacağız: Biz ürettiğimiz ürünün fiyatı hakkında söz sahibi olmadığımız sürece bizim için bütün umutlar bir sonraki sezona kalacak. Hiçbir ticari işletme kazancını, maliyetlerini bilmeden, hesaplamadan yola çıkmaz. Dolayısıyla biz üreticilerin de kazancını, maliyetlerini bilerek ve hesaplayarak üretimimizi yaptığımız günlere ihtiyacımız var. Çünkü bu düzen aksi takdirde sürdürülebilir değil. Hele Tarım ve Orman Bakanlığımızın hedefinde olan üretim planlaması sisteminde buna çok daha fazla ihtiyacımız var.
Unutmayalım ki biz üreticiler de yüksek enflasyon karşısında ayakta kalmaya çalışıyoruz. Ama kârlılık düştüğü sürece bizim de ayakta kalmamız çok mümkün olmayacak. Ayrıca biz üreticiler sistemlerimizin ayakta kalmasını istiyorsak kazancımızı, masraflarımızı, tasarruflarımızı bilerek hareket etmeli, buna göre üretmeli, buna göre yaşamalıyız.