Deprem felaketinin büyük yıkımlara yol açtığı 10 ilde yaklaşık 3.7 milyon hektar tarım arazisinin ve 270 bin üreticinin etkilendiği düşünülüyor. Ziraat Mühendisleri Odası, yıkıcı etkilerin azaltılması, üreticilerin sağlığı, gıda güvenliği ve gıda güvencesine dair açıklama yaptı.
Tüm Türkiye 6 Şubat tarihinde gözünü kara bir güne açtı. İlk olarak saat 4.17’de Kahramanmaraş Pazarcık merkezli 7.7 büyüklüğünde ve saat 13.24`te Kahramanmaraş Elbistan merkezli 7.6 büyüklüğünde iki ardışık deprem meydana geldi. Deprem felaketinin 9. günü geride kalırken Kahramanmaraş, Hatay, Malatya, Osmaniye, Gaziantep, Şanlıurfa, Kilis, Diyarbakır, Adıyaman ve Adana illerini depremlerde, resmi açıklamalara göre şu anda 31 bin 643 insan hayatını kaybetti. 80 binden fazla kişi ise yaralandı. Enkazlarda kurtarma çalışmaları devam ederken kayıpların daha fazla artacağı tahmin ediliyor. Depremin büyük bir yıkım yarattığı bir diğer ülke ise Suriye. Yine resmi rakamlara göre Suriye’de de en az 4 bin 500 kişinin yaşamını yitirdiği belirtiliyor.
Yaşanan can kayıpları için taziye mesajlarını ileten Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO), depremin Türkiye tarımında yaratacağı etkiye dair de açıklama yaptı. Depremin yaşandığı illerde çok sayıda ziraat mühendisini kaybettiklerini belirten ZMO, yaşamını yitiren tüm yurttaşlara rahmet, ailelerine başsağlığı ve sabır, yaralılara acil şifalar diledi. Ayrıca ağır kış koşullarına rağmen fedakarca uğraşan yerli ve yabancı tüm kurtarma ekiplerine, gönüllülere, yardımları ile dayanışmayı büyüten herkese de teşekkürlerini sundu.
Kırsal alanlardaki hasarlar henüz belirlenemedi
Depremlerin dünyanın her coğrafyasında hep olduğunu ve hep olacağını vurgulayan ZMO, açıklamasına şöyle devam etti: “Deprem kuşağında yaşayan ülkeler her an depreme hazırlıklı olmak zorundadırlar. Deprem, insanlığın geleceğine ilişkin çok ciddi bir uyarıdır. Tarım toprakları ile depremlerin verdikleri zararlar arasında doğrusal bir ilişki bulunuyor. Tarım yapılan topraklar, özellikle alüvyal ovalar, yumuşak zemine sahip oldukları için inşaata uygun olmayıp yapılaşmaya açılmamalı. Kahramanmaraş depremleri tarım alanlarının rant ve çıkar uğruna betonlaşmasının ağır faturasının ciddi can ve mal kayıpları olduğunu bir kez daha gösterdi.”
Açıklamanın devamında Kahramanmaraş depremlerinde iklim koşulları, ulaşımdaki aksamalar ve organizasyon yetersizliği nedeniyle arama kurtarma ve ilk yardım ekiplerinin deprem bölgesine ulaşmasında geç kalınan bir ortamda, önceliğin kentlere verildiğini belirten ZMO, kırsal alanlara uzun süre erişilemediğini vurguladı: “Depremin her alandaki yıkıcı etkileri ülkemizin tarımsal hammadde ve gıda ürünleri tedariğini sağlayan tarım sektörünü de etkiledi. Kırsal alanlarda yaşayan vatandaşlarımız bir yandan depremin yıkıcı etkileriyle uğraşırken bir yandan da hayvanlarının hayatlarını kurtarma çabasında. İçinde bulunduğumuz koşullar altında depremin kırsal alanları nasıl ve ne şekilde etkilediği henüz tam anlamı ile belirlenemedi.”
Binlerce üretici depremden etkilendi
TÜİK’in 2022 yılı verilerine göre depremden doğrudan etkilenen 10 ilin nüfusu yaklaşık 13.5 milyon. Bu da toplam ülke nüfusun yüz 15.7’sine karşılık geliyor. Açıklamada kırsal alanlara dair tabloya da değinen ZMO: “Kırsal alan tanımının belirsizliğini koruduğu günümüzde Büyükşehir Yasası sonrası deprem bölgesindeki 4923 mahalle/kırsal mahalle/köy/belde nüfusu yaklaşık 2.6 milyon. Adıyaman, Diyarbakır, Gaziantep, Şanlıurfa ve Kilis illerimiz Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) kapsamında, son derece verimli tarım arazilerine ve önemli tarımsal üretim potansiyeline sahip iller arasında. TÜİK’in 2022 yılı verilerine göre depremden etkilenen 10 ilde 2 milyondan fazla büyükbaş ve 9 milyondan fazla küçükbaş hayvan bulunuyor. Bu sayılar Türkiye`deki toplam hayvan varlığının yüzde 15`ine denk geliyor. Deprem bölgesindeki tarım arazisi miktarı yaklaşık 3.7 milyon hektar, kayıtlı üretici sayısı ise yaklaşık 270 bin. Bu kadar büyük bir nüfusu ve coğrafyayı etkileyen depremin yaralarının bir an önce sarılması çok önemli. Tarım alanlarında depremin yarattığı en önemli etki, bitkisel üretime yönelik makine ve ekipman hasarları dışında, ağırlıklı olarak hayvancılık alanında görülüyor. Hayvan barınaklarının, kümeslerin ve canlı hayvanların depremden nasıl etkilendiğinin belirlenmesi önümüzdeki günler için gıda güvenliği ve güvencesi açısından son derece önemli görünüyor.”
Tarımdaki yıkıcı etkiyi azaltmak gerekiyor
Tarım ve Orman Bakanlığı yaptığı açıklamalarda üreticiler tarafından karşılanması mümkün olmayan çadır ve yem ihtiyacına yönelik tespitlerin yapıldığı ve yardımlara başlandığı, süt toplama ve kesilmesi gereken hayvanların satın alınması işlemlerinin Et ve Süt Kurumu (ESK) tarafından koordine edildiği, bölgeyi terk etmek zorunda kalan depremzedelere ait olan veya bakacak kimsesi olmaması sebebiyle ortada kalan büyükbaş ve küçükbaş hayvanların, TİGEM tarafından korumaya alındığını ve bunların her türlü ihtiyaçlarının karşılandığını belirtiyor. Yaptığı açıklamada bu çalışmaları önemsediklerini belirten ZMO, gönüllü üyeleriyle birlikte bölgedeki çalışmalara destek olmaya hazır olduklarını vurguluyor ve Mart ayıyla birlikte bitkisel üretim faaliyetlerinin yoğunlaşacağı düşünüldüğünde, tarım sektörü için depremin yıkıcı etkilerinin azaltılması amacıyla önümüzdeki günlerde ivedilikle yapılması gerekenleri kamuoyu ile paylaşıyor:
- Kentler yanında kırsal alanda yaşayan depremzedelerin barınma, ısınma, beslenme gereksinimleri hızla karşılanmalı.
- Hayvan kayıpları ile yıkılan ahır, ağıl ve kümeslerin tespitlerine hızla devam edilmeli. Hayvanların barınabilmesi için uygun nitelikli yeterli çadır ihtiyacı hızla karşılanmalı. Hayvan yemi ihtiyacının karşılanması çalışmaları artarak devam etmeli. Yaralı hayvanların tedavilerine öncelik verilmeli. Kurtarılan hayvanların elden çıkarılmasında fırsatçılığa izin verilmemesi için sıkı tedbirler alınmalı. Süt hayvanlarından toplanan sütlerin değerlendirilmesine yönelik tedbirlere devam edilmeli.
- Bitkisel ve hayvansal üretimin devam edilebilmesi için ek bütçe ile hâlen yetersiz olan toplam tarımsal destekleme bütçesi artırılmalı ve bölgedeki üreticilere gerekli maddi destek bir an önce sağlanmalı. Bitkisel üretim için gübre, mazot, zirai ilaç, tohum dahil somut girdi desteği verilmeli. Üreticilerin elektrik ve sulama borçları ertelenmeli. Ziraat Bankası, Tarım Kredi Kooperatifleri ve özel bankalardan kredi kullanan üreticilerimizin kredi borçları faizsiz yapılandırılmalı. Üreticilerimizin Bağkur ve SSK prim ve ödemeleri ötelenmelidir.
- Yaşamını yitiren ve yaralanan, çalışma ortamları enkaz altında kalan ya da hasar gören, aralarında çok sayıda meslektaşımızın bulunduğu tarımsal girdi satan bayilere yönelik gerekli kolaylıklar hızla sağlanmalı.
- Bölgedeki salgın riskine karşı gerekli önlemler hızla alınmalıdır.
- Gıda yardımları hızla bölgeye ulaştırılırken sağlıksız gıdalar ayıklanmalı, yardım paketlerinden çıkarılmalı. Bölgede uzun süreli sıcak yemek dağıtım noktalarında gıda güvenliğine yönelik planlamalar yapılmalı.
- Yıkılan kent ve köylerin yeniden inşasında arazi kullanım planlaması çerçevesinde uygun yer seçimi ilkelerine uyulmalı, tarım alanları üzerinde yeni yapılaşmalara izin verilmemeli.
- Kırdan kente, kentten kıra göç süreci iyi planlanmalı, kırsal alanların yaşam koşulları iyileştirilerek tekrar cazibe merkezleri olmaları sağlanmalı.
- Bölgedeki baraj ve göletlerin sağlamlığı sürekli ve düzenli olarak kontrol edilmeli, hasar gören sulama kanalları onarılmalı.
- Ranta yönelik yeni yatırımlar yerine gerekli mali kaynak ve kurumsal altyapı ile GAP Projesi hızla tamamlanmalı, tarımsal üretim ile gıda sanayi bütünleşmesi sağlanmalı.
- Deprem sonrasında bitkisel ve hayvansal üretim konusunda kısa ve orta vadeli onarıcı bütüncül somut planlar bir an önce yapılmalı ve uygulanmalı.
“Gün, dayanışma günü”
ZMO, açıklamasını yetkili kurum ve kuruluşlara gerekse kamuoyuna seslenerek bitiriyor: “Ülkemizde geçmişten geleceğe depremler coğrafyasında yaşıyoruz, çok acılar çektik. Bilimsel uyarıları önemsemedik. Bilime uygun politikalara ve uygulamalara kulak verilmemesi nedeniyle deprem değil, ihmal öldürmüştür. Tarım arazileri insanı ve insanlığı doyurur, öldürmez. Tarım arazilerimizi öldürerek geleceğimiz yok etmeyelim, aç kalmayalım, göz göre göre depremlerde ölmeyelim. Israrla sürdürülen kişisel ve çıkarcı yanlış politikalarla daha çok acılar yaşamaya gebeyiz. Mutluluk, beton yığınları arasında yaşamakla değil, doğaya dönüş ve toprağa saygı ile mümkün. Ülkemizde yıllardır uygulanan yanlı ve yanlış tarım politikaları, derinleşen ekonomik kriz, girdi ve ürünlerde dışa bağımlılık, yaşanan iklim olaylarının tarımsal üretime olumsuz etkileri nedenleriyle yaşanan gıda krizi ve yüksek gıda enflasyonuna depremin etkilerinin eklenmemesi somut kamucu tarım ve kırsal kalkınma politikalarıyla aşılabilir. Çaresiz değiliz, çare biziz. Gün, dayanışma günüdür. Hep birlikte dayanışma ile yaşadığımız ağır acıları aşma umuduyla.”