Pandemiyle birlikte başlayan gıda korumacılığı Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin ardından “gıda milliyetçiliğine” doğru eviriliyor. Birçok ülke stratejik olarak gördüğü ürünlerin ihracatına kısıtlamalar veya yasaklamalar getirirken, halihazırda artan gıda ihtiyacı, tarımsal üretimin yaşadığı sorunlar ve olumsuz iklim koşulları gıda savaşlarını körükleyebilir.
Gıda ve su, insanlığın vazgeçemeyeceği iki ana unsur. Sırf bu yüzden tarih boyunca göçler yaşanmış, medeniyetler bu unsurlara rahatlıkla ulaşılabilecek konumlara kurulmuş hatta bunları elde edebilmek için savaşlar yaşanmış. Gelişen, ulaşımı ve transferi kolaylaştıran dünyanın bir noktadan sonra gıda ve suya ulaşması çok da zor olmadı. Bu durum yüzyıllardır sömürülen, gıda ve su gibi kaynaklara ulaşması sınırlı olan bazı ülkeler için geçerli değil elbette.
Gıda savaşlarının fragmanı
Günümüz dünyasını siyasi ve fiziki olarak şekillendiren iki dünya savaşından bahsetmek mümkün. Ancak bu savaşların çıkış noktası gıda ve su değil, enerji, politik çıkmazlar veya güç odağı olma isteği oldu. Uzun süren bir gerilimin ardından şubat ayında başlayan Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, tarafların ardındaki güç dengeleri 3. Dünya Savaşı çıkar mı sorusunu sıklıkla sordurdu. Bu durumun yaşanması her zaman ihtimal dahilinde ancak bazı uzmanlara göre 3. Dünya Savaşı’nın en önemli dinamiği gıda olacak. Gıda savaşlarının başlaması hâlihazırda kötüye giden iklim şartlarına, azalan gıda üretimine, artan dünya nüfusuna, tükenen su kaynaklarına baktıkça oldukça mümkün görünüyor. Tabii küresel bir savaşa dönüşüp dönüşmeyeceği meçhul. Ancak Ukrayna’daki savaş neden gıda savaşları teorisinin ortaya atıldığının bir fragmanı oldu adeta.
Gıda fiyatları rekora koşuyor
Dünyanın buğday ve ayçiçeği ambarı sayılabilecek ülkelerden olan Ukrayna’daki işgalin etkisi ilk olarak Chicago Ticaret Borsası’nda hissedildi ve buğday fiyatları fırladı. Ardından Türkiye’de ayçiçeği krizinin yaşanmasına ve istenmeyen görüntülerin ortaya çıkmasına neden oldu. Gıda özelinde bakıldığında bu yaşananlar sadece savaşın ilk 15-20 günü içinde gerçekleşti. İşgalin uzaması ile birlikte dünya genelinde gıda fiyatlarındaki rakamlar da netleşmeye başladı. Örneğin, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerine göre, mart ayında dolar bazlı küresel gıda fiyatları endeksi, aylık bazda yüzde 12,6 artışla rekor düzeyde yükseldi. FAO'nun gıda fiyatları endeksinde yıllık artış oranı, yüzde 33,6'ya ulaştı. Tahıllar ve bitkisel yağlardaki artışlar ise oldukça dikkat çekiyor. Buğday fiyatlarında aylık artış yüzde 19,7 olurken, yıllık bazda yüzde 37,3 artış yaşandı. Diğer tahıl ürünlerinde aylık bazda fiyatlar arpada yüzde 27,1, mısırda yüzde 19,1, sorgumda yüzde 17,3 oranında artış gösterdi. Bitkisel yağ fiyatları da savaşın etkisiyle aylık yüzde 23,2, yıllık yüzde 56,1 artış kaydetti. Özellikle Karadeniz bölgesinden ayçiçeği yağı ihracatında yaşanan sorunlar ve fiyat artışlarıyla birlikte diğer yağlarda talep ve fiyat arttı.
Gıda korumacılığı yaygınlaşıyor
Pandemiyle birlikte birçok ülke tedarik zincirinde kırılmalar yaşarken, bu durum ister istemez gıda korumacılığını tetikledi. Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte ise gıda korumacılığının çok daha fazla arttığı görülüyor. Bunun da en önemli gerekçesi emtia fiyatlarında görülen sert yükselişler ve gıda arzına ilişkin endişeler. Ülkelerin gıda korumacılığını çok daha sıkı bir şekilde yapması “gıda milliyetçiliğinin” yayılması ve güçlenmesi anlamı taşıyor. Bazı ülkelerin iç piyasalarını korumak için stratejik olarak gördükleri bazı gıda ürünlerinin ihracatını durdurma ya da kısıtlama yoluna gitmesi buna en önemli örnek. Çok daha uzun veya tarafların çoğaldığı bir savaşın neler getireceğini kestirmek oldukça güç. Fakat dünya üzerinde gıda ve su gerilimi devam ettikçe gıda savaşları teorisinin sadece teoride kalmayacağı da açık.
Türkiye tarımı ciddi ölçüde yaralandı
tarlasera Nisan sayısı Kapak Konusu sayfalarında Rusya-Ukrayna savaşının Türkiye tarımına yansımalarını aktarmaya çalıştık. Ayçiçek yağı arzında yaşanan “şimdilik kısa süreli”sorun ve fiyat artışlarının yanı sıra en büyük darbeyi de tarımsal ürün ihracatının aldığı görülüyor. Batı Akdeniz İhracatçılar Birliği'nin (BAİB) verileri, 24 Şubat günü Rusya'nın Ukrayna'ya karşı başlattığı işgal sonrası Antalya'nın en önemli ihracat pazarlarından olan bu iki ülkeye yapılan ihracatın ciddi oranda düştüğünü gösteriyor. Geçen yıl 24 Şubat- 6 Nisan arasında Ukrayna'dan 13 milyon 17 bin dolar olan ihracat geliri elde edilirken, bu yıl yüzde 65,3'lük düşüşle 4 milyon 522 bin dolar gelir elde edildi. Aradaki kaybın 8 milyon 495 bin dolar olduğu belirtiliyor. İşgal sürecinde Rusya'ya yapılan ihracatta da kayıpların olduğu görülüyor. Geçen yıl aynı tarihlerde Rusya’ya yapılan ihracat 23 milyon 441 bin dolar iken, bu yıl yüzde 48 düşüşle 12 milyon 185 bin dolara geriledi ve arada 11 milyon 256 bin dolar kayıp oluştu.
Savaşın tarımsal üretim stratejisine müdahale etmeyi zorunlu kıldığı ortada. Bunu ayçiçeği üretiminin yeni 4 ilde desteklenmesiyle de görmüş olduk. Elbette bu eylemler günü kurtarmaya yönelik ancak tarafı olmadığı bir savaşta kaybeden olmamak için ciddi değişimlerin yaşanması gerekiyor.