Tüm dünyanın gözü kulağı şüphesiz Rusya ve Ukrayna arasında patlak veren savaşta. Bu savaşın dünyadaki gıda fiyatlarını etkileyeceği aşikâr. Ancak tarıma dayalı ticari ilişkilere dair veriler, Türkiye üreticisinin önemli ölçüde etkilenebileceğini gösteriyor.
Bir süredir Rusya ve Ukrayna arasında devam eden gerginlik Şubat ayı sonlarında bir savaşa dönüştü. Bütün dünyanın ise gözü kulağı buraya çevrildi. Bu durum bir dünya savaşının habercisi mi olacak bilinmez ancak her şeyin artık eskisi gibi olamayacağı aşikâr. Politikadan ekonomiye kadar birçok konunun gözden geçirileceği kesin. En küçük sallantıda bile etkilenen tarımın buna ayak uydurmaması olası bile değil. Tabii bu savaşın ilk anından itibaren tüm dünyayla birlikte Türkiye’deki hemen herkes başını deyim yerindeyse cepheye doğru çevirdi. Çünkü her iki ülke de uzun yıllardır Türkiye’nin döviz girdisini sağlayan aktörler. Döviz girdisinin ana unsurları olarak da bir yanda turizm diğer yanda ise tarım bulunuyor. Türkiye tarım sektörünün bu savaşın derinleşmesi hâlinde oldukça sarsılacağı kesin.
Tarımda dış alım ve satımın aktörleri
Tarıma dayalı ticari ilişkilere dair ortaya çıkan bazı veriler, Türkiye’nin tarafı olmadığı bir savaşta neden daha fazla etkileneceğini ortaya koyabilir. TÜİK verilerine göre 2021'de Türkiye'nin toplam buğday ve buğday ürünleri ithalatında Rusya'nın payı yüzde 66, Ukrayna'nın payı ise yüzde 18,5 düzeyinde gerçekleşti. Ancak Türkiye'nin sadece ithalatında değil, domates ve narenciye başta olmak üzere tarımsal ürünler ihracatındaki en önemli pazarı Rusya. Akdeniz Yaş Meyve ve Sebze İhracatçı Birlikleri verilerine göre 2021 yılında Rusya'ya yapılan toplam 1,4 milyon ton yaş sebze ve meyve ihracatı karşılığında Türkiye’ye 1 milyar 13 milyon dolar döviz girdisi sağlandı. Tarım ve Orman Bakanlığı Tarımsal Ekonomiyi Araştırma Enstitüsü raporları ise 2020-21 sezonunda Türkiye limon ihracatının yüzde 25'inin Rusya'ya, yüzde 8'inin Ukrayna'ya gerçekleştirildiğini gösteriyor. Taze kayısı ihracatının yüzde 50'si Rusya'ya yapılırken, yaş üzüm ihracatının yüzde 55'i Rusya'ya yüzde 17'si Ukrayna'ya gerçekleştiriliyor.
Üreticinin gözü kulağı savaşta
Bu rakamlardan yola çıkarak Türkiye üreticisinin gözü bu savaşta demek yanlış olmayacak. Fakat geçmişten günümüze tarımda bir türlü yapılamayan planlama, üreticiyi koruyamayan politikalar, oluşturulamayan yeni pazarlar, dünyanın en stratejik ürünü olan buğdaydaki dışa bağımlılık, tarafı olmadığı bir savaşta Türkiye’yi kaybeden taraf yapabilir. Her iki ülkede yaşanacak gelişmeler tüm Türkiye tarafından endişeyle takip edilmeye devam edecek.
Gıda fiyatları zirveyi görecek
Bu savaş Türkiye tarımını büyük ölçüde etkilediği kadar dünyada buğday başta olmak üzere tarımsal ürünlerin ihracatına da darbe vuracak. Rusya’nın yaptırımlarla dünyadan izole edilmesi ve Ukrayna’nın çatışmalar nedeniyle buğday ihracatı yapamaması gıda fiyatlarındaki artışlar giderek arttıracağı düşünülüyor. Chicago Borsası'nda vadeli buğday satışlarında fiyatların 28 Şubat'ta yüzde 8 artması buna önemli bir örnek. Bu son 10 yılın en yüksek artışı olarak kayda geçerken, buğdayın tonu 2020 yılında ortalama 232 dolar, 2021 yılında ortalama 293 dolardı. Gelinen noktada ise savaşla birlikte hızlı bir yükseliş gösteren buğday fiyatı 343,6 dolara ulaştı. Dünya Ticaret Örgütü de (DTÖ), savaşın dünyadaki olumsuz etkilerine de dikkati çekerken, özellikle tarım ve gıda ürünleri ticareti ve enerji fiyatlarındaki artışın dünya halklarını ciddi oranda etkileyeceğini vurguluyor.
Böylesine kötü senaryolara gebe bir tablo apaçık ortadayken savaşın tarafı olmak veya desteklemek akıl alır gibi değil. Bizzat savaşı yaşayan halkların yaşadığı trajedi ise bambaşka bir boyut. Ancak bu savaşta net olan şey kaybedenin sadece bir ülke değil, bütün dünyanın kaybedecek olması.
“Dağlar, insanlar ve hatta ölüm bile yorulduysa, şimdi en güzel şiir, barıştır” demişti büyük usta Yaşar Kemal. Tüm dünya için barış dolu günler dileriz!