Türkşeker şekere yüzde 25 oranında zam yapıldığını açıkladı. Piyasada oluşan fiyat farkını gidermeye yönelik bu kararı hem şeker hem de gıda fiyatlarını daha da arttıracak yeni hamleler takip edebilir.
Türkiye’de tarımsal üretim belli ürünler üzerinden özetlenemeyecek kadar çeşitli ve çok boyutlu. Ancak yine de bazı ürünler var ki çoğu zaman tartışılan konuya bağlı olarak ön plana hep o çıkıyor. Verimlilik, iklim ya da gıda güvencesi bağlamında referans noktasının “tahıl üretiminin lokomotifi” olarak anılan buğday olması bunun bir örneği. Ya da söz konusu ihracat olduğunda tarımsal ekonomide katma değer açısından sahip olduğu ağırlıkla domatesin vitrinde olması şaşırtıcı değil.
Ancak bazen de kimi ürünler kendi tartışma konusunu gündeme diğerlerine göre çok daha sık dayatabiliyor. Bunların başında da herhalde şekerpancarı geliyor! Şekerpancarının Türk tarımında tarihsel olarak üstlendiği rol ve ondan üretilen kristal şekerin kullanım alanlarındaki çeşitliliğin bunda önemli payı var. Bu yüzden de bu cephede şeker fabrikaları, üretici kooperatifleri, şeker piyasası, kota ya da özelleştirme gibi kurum ve kavramlar bağlamında yaşanan her gelişme gıda sektörünün bütününden siyasi arenaya kadar geniş bir alanda yankı buluyor.
Özelleştirmelerden şeker zammına giden yol
Bundan 3 yıl önce şeker fabrikalarında yaşanan özelleştirme dalgası ve onu takip eden gelişmelerin ardından nispeten durağan kalan bu sahnede yeni perde geçtiğimiz günlerde şekere yapılan zamla açıldı. Türkşeker tarafından fabrika çıkış fiyatı 3,93 TL olan 50 kg’lik kristal şekerin yeni fiyatı 5,3 TL olarak açıklandı.
Yüzde 25’lik bir artışa denk düşen bu zam aslında geçmiş gündemlerden bağımsız değil. 2018 yılından itibaren bünyesindeki 10 şeker fabrikası özelleştirilen ve bu kapsam dışındaki üretimiyle Varlık Fonu’na devredilen Türkşeker’in yeni statüsüyle hangi bakanlığa bağlı olacağı o tarihten bu yana belirsizliğini koruyordu. Şeker fiyatlarında değişiklik yapılmasını da geciktiren bu durum, zam kararından yalnızca birkaç gün önce kurumun Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlanmasıyla sona ermişti.
Kamu-özel sektör ayrımı fiyatlara yansımaya başladı
Yaklaşık 2 yıl alan bu süreçte özel sektörün uyguladığı fiyatlar ile Türkşeker’in piyasaya arz ettiği şekerin fiyatı arasındaki fark da belirgin hale gelmişti. Tarımsal girdi maliyetlerinin, dolayısıyla da tarım ürünlerinde enflasyonun büyük bir hızla arttığı bu dönemde Türkşeker kaynaklı şekerin fiyatının sabit kalması talebi buraya yoğunlaştırmıştı.
Piyasada “ucuz şeker-pahalı şeker” ayrımını giderek keskinleştiren bu durumun bir getirisi olarak son günlerde piyasada uygun fiyatlı şeker tedariki de zorlaşmaya başladı. Bu da, ülke genelinde son 2 sezondur şekerpancarı üretimi ve veriminde ciddi bir sorun olmamasına karşın tedarikçi ve tüketici cephesine arz sıkıntısı olarak yansıyan bir tablo ortaya çıkardı.
Üretim düşüşü ve yeni zamlar kapıda
Halen bünyesinde bulunan 15 fabrika ile şeker sektöründe belirleyici rolünü sürdüren Türkşeker’in de zararına satış yapmasına yol açan bu süreç yapılan zamla tamamen sona ermiş değil. Yüzde 25’lik bu artışın kamu ile özel sektörün ürettiği şeker arasındaki fiyat farkını ortadan kaldırmaması, ikinci bir zammın da yolda olması ihtimalini arttırıyor.
Benzer şekilde, özel sektöre ait fabrikaların da Türkşeker’in kararlarına aynı oranlarda zamlarla eşlik etmesi muhtemel. Bu yılki kuraklığın etkisiyle şekerpancarı üretiminde yaşanması beklenen yüzde 10-15 civarındaki düşüş de hesaba katıldığında, önümüzdeki günlerde şeker fiyatlarında yükseliş eğiliminin devam etmesi kaçınılmaz.
Gıda fiyatlarına bir darbe de şeker mi vuracak?
Bu durum yalnızca pancar tarımı ve şeker piyasasını değil, şekerin kritik bir hammadde olduğu tüm bir gıda sektörünü doğrudan ilgilendiriyor. Covid-19 salgınının yarattığı koşullar, kuraklık süreci ve döviz kurlarındaki önlenemeyen artışın etkisiyle gıda fiyatları 1 içinde yüzde 20 oranında artmış durumda. Şekerde yaşanabilecek sarsıntıların bu korkutucu tırmanışı daha da yüksek rakımlara çekeceğini hesaba katmak ve adımları buna göre atmak gerekiyor.