Türkiye’nin mekanizasyonda modern çağı yaşayan ülkeler ile eski teknolojileri kullanan ülkeler arasındaki geçiş kuşağında yer aldığını söyleyen TürkTraktör Satış Direktörü Rehda Cem Akyüz, “Yüzümüzü daha fazla mekanizasyona ve akıllı tarıma dönmeliyiz” diyor.
Türkiye’de 1954 yılından bu yana tarım makineleri sektörünün bir parçası olan TürkTraktör, şu anda ülkenin toplam traktör üretiminin yüzde 68’ini, ihracatının ise yüzde 88’ini gerçekleştiriyor. TürkTraktör Satış Direktörü Rehda Cem Akyüz, tarım makineleri sektöründe yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgını sürecinin etkilerini, mekanizasyonda Türkiye’nin küresel ölçekteki konumunu ve üreticilere yönelik önerilerini tarlasera ile paylaşıyor.
Sizce ülkelerin kapılarını kapatmasının ve döviz kurunda yaşanan dalgalanmanın sektöre yansıması nasıl oldu?
Gıda milliyetçiliği, başka bir ifadeyle gıdada kendi kendine yetebilme konusu ön plana çıktı. Örneğin tarımda Türkiye, Rusya ile partner ülkedir. Ama Rusya pandeminin ilk günlerinden itibaren üç ay boyunca ihracat sınırlaması getirdi. Bu da insanlara, maddi imkanları yeterli olsa dahi bazı durumlarda yurtdışından ürün temin edemeyeceğini gösterdi. Dolaylı olarak da tarımda kendi kendine yetebilirliğin önemi ortaya çıktı. Gıdada dışa bağımlı ülkeler zorluğu daha fazla yaşadılar.
Üreticiler de söz konusu süreçte alım yapmaya devam etti. Üstelik 3 ay gibi uzun bir bekleme sürecini göze alarak. Bunun diğer nedenleri üreticilere sunulan destekler olabilir mi?
O konuda pek çok etkiden bahsetmek mümkün. Kendi adımıza sadece üretim değil, ürüne erişim tarafında da üreticilerimize destekler sunduk. Bunun dışında, Toprak Mahsulleri Ofisi’nin açıkladığı gıda fiyatları da üreticiyi memnun etti. 2019 yılındaki 17 milyar liraya karşılık 2020 yılında 22 milyar lira olarak açıklanan bir de destek bütçesi var. Aynı zamanda 2020 başında daha stabil döviz kurlarının etkisiyle mazot, gübre ve zirai ilaçta 2018 ve 2019’un başındaki çalkantılı dönemden sonra daha dengeli bir atmosfer yaşandı. Yağış rejimi mevsim normallerinin altında gerçekleşse de, sezona bakıldığında ürünlerde majör olumsuz etki pek fazla yok.
Üreticiler tarım makinelerinde ikinci el pazarına yönelirken nelere dikkat etmeli?
Pandemi sürecinde büyüme sınırlı kalsa da pazardaki hareketlilik her halukarda devam ediyor. Fiyatlandırma konusunda üreticiye sadece listede gördüğü rakam üzerinden değerlendirme yapmamasını öneriyoruz. Toplam edinim maliyetine de bakılması gerekiyor. Yani ikinci el traktörlerin ne kadar satıldığında, değerini ne kadar koruduğuna bakmak lazım. Bir de kullanım süresi boyunca sarf malzemeleri kabul edilen yakıt maliyeti gibi değişken maliyetleri de göz önünde bulundurmak gerekir. Özetle sadece traktör alımındaki rakam değil, toplam süreç değerlendirmeye alınmalı.
Avrupa ülkeleri ve ABD’deki mekanizasyon tercihleri ile kıyasladığında Türkiye pazarı ne durumda?
Aslında burada hem otomotivin beşiği hem de tarımın modern tekniklerle yapıldığı ülkelerden bahsediyoruz. Bu açıdan gidilecek çok yolumuzun olduğunu söyleyebilirim. Türkiye’nin traktör parkı, TÜİK verilerine göre şu anda 1,9 milyon adetlik bir hacme sahip. Bu traktörlerin yarısından fazlası 20 yaşını doldurmuş, bakım maliyeti yüksek, çevreyi kirleten, emisyon normlarından yoksun ve hepsinden mühimi, önemli güvenlik donanımları da olmayan, yakıt sarfiyatı yüksek traktörlerden oluşuyor.
Peki tarım makineleri üretiminde dünya nereye evriliyor ve biz bu teknolojinin neresindeyiz?
Özellikle Afrika, Uzak Doğu, Asya gibi bölgelerde çok eski teknolojiler kullanılıyor. Kuzey Amerika ve Avrupa'da ise hassas ve akıllı tarım uygulamalarının yapıldığını görüyoruz. Türkiye tam bir geçiş kuşağında. Yapılan yatırım ve desteklerde gelişmekte olan diğer ülkelere nazaran görece iyi durumdayız. Tarım ülkesi olma noktasında dünyanın yedinci ülkesiyiz. Ama traktör pazarında dünyanın en büyük dördüncü pazarıyız. Pandemi bir kez daha gösterdi ki gıda olmazsa insanlık yok, tarım olmazsa gıda yok. Yönümüzü daha fazla mekanizasyona, akıllı tarıma ve daha bilinçli üreticiye vermeliyiz.