Ayçiçek yağındaki önlenemez fiyat artışı da, bu artışın nedenleri de aslında yeni değil. Sorunun temelinde ithalata bağımlılık var. Süreci tersine döndürmenin tek yolu yüzü üretime ve üretenlere dönmek.
Türkiye’de tüketiciler uzunca bir süredir her market ya da pazar alışverişinde tarım ürünlerinde biraz daha yüksek fiyatlarla karşılaşmaya alışır oldu. Ancak bir ürün var ki son günlerde onun fiyatını görenler artık şaşkınlığını gizleyemiyor. Ayçiçeği yağında rekor seviyeye ulaşan fiyatlar son birkaç gündür sosyal medyanın da etkisiyle ülke gündeminin merkezine oturmuş durumda.
Aslında uzun bir sürece ve birden çok nedene dayanan bu artış karşısında artık “Ne oluyor bu ayçiçeğine?” sorusu böylece herkesin diline düşmüş oldu. Öyle ki, durum karşısında alışılmadık bir hamle geldi ve dün itibariyle ayçiçeği başta olmak üzere belli ürünlerin Posta ve Telgraf Teşkilatı (PTT) tarafından satışına başlanılacağı bildirildi.
Söz konusu satışlara dair ayrıntılar henüz resmi bir açıklamayla netleşmiş değil. Ancak hali hazırda Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO), Tarım Kredi Kooperatifleri, Atatürk Orman Çiftliği, Fiskobirlik ve Çaykur gibi kurumların ürettiği kooperatif ürünlerinin PTT’nin çevrimiçi alışveriş sistemi üzerinden ucuz fiyata tüketicilere sunulacağı belirtiliyor.
Hırsızların hedefi ayçiçek yağı!
Bugün itibariyle 5 litrelik ayçiçek yağının ortalama fiyatı 65 TL’ye kadar ulaşmış durumda. Ayçiçeğinin içinde bulunduğu durumu acı bir şekilde özetleyen ilginç olaylar da yaşanmaya başladı. Gaziantep’in Nizip ilçesinde geçtiğimiz gün bir ihbar üzerine yapılan incelemede bir grup hırsızın bir evden 4 teneke ayçiçek yağı bidonu çaldığı ortaya çıktı.
Bir yıl önce…
Peki “ayçiçek hırsızları”nın ortaya çıkmasına neden olan, ya da PTT’nin sürece dahil olmasına kadar varan bu tablo nasıl oluştu? 2020 yılına kilogram fiyatı 10,5 TL civarında giren ayçiçek yağı, yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgınının tüm dünya ile birlikte Türkiye’yi de etkisi altına aldığı süreçte zamlanmaya başladı ve Mayıs ayı itibariyle bu fiyat 12 TL’ye ulaştı.
Kimi ülkelerin temel tarımsal ürünlerinin ihracatında kısıtlama kararı aldığı bu dönemde uluslararası pazarda pek çok üründe yaşanan dalgalanmalar bu artışın çok dikkat çekmemesini sağladı. Türkiye ise Nisan ayında ayçiçeği yağı ithalatında uygulanan gümrük vergisini önce yüzde 36’dan yüzde 30’a, iki hafta sonra ise yüzde 18’e düşürdü.
Bir yıl sonra…
Ayçiçeğinde ithalatı geçici olarak kolaylaştırmak için alınan bu karar etkisini bir süreliğine gösterdi ve iç piyasada fiyatlar Ağustos ayına kadar 12 TL/kg düzeyinde kaldı. Ancak bu tarihten sonra bu kez hızlı bir tırmanışa geçerek Ekim ayında 14 TL’ye ulaştı. Kasım ayında tohum ithalatında gümrük vergisinin sıfırlanması, yağ ithalatında ise yüzde 36’dan bu kez yüzde 3’e kadar düşürülmesi ise bu ateşi dindirmedi ve yıl sonunda fiyatlar 16 TL’yi buldu.
Aslında yaşanan bu artışlar Türkiye’ye özgü değil. Küresel salgının başladığı dönemden bu yana dünya genelinde bitkisel yağların fiyatları yükseliş eğiliminde. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) verilerine göre son 1 yıl içinde bitkisel yağların ortalama değeri yüzde 25 arttı. Ancak Türkiye ve ayçiçeği özelinde bakıldığında bu oranın yüzde 60 olduğu görülüyor.
Türkiye en çok ithalat yapan ülke
Söz konusu enflasyonun Türkiye’ye katlanarak yaşanmasında döviz kurlarındaki artışın önemli payı var. Tarımsal girdilerin artmasına neden olan bu durum pek çok tarım ürününün değerini az ya da çok, ama giderek yukarı çekiyor. Peki ayçiçeği bu enflasyon yarışında nasıl bu kadar hızlı koşuyor? Ya da bu soruna müdahale denildiğinde akla neden ilk olarak ithalatı arttırmak geliyor? Aslında iki sorunun da temel cevabı aynı. O da Türkiye’nin ayçiçeğinde dışa bağımlı olduğu gerçeği.
Geleneksel bölgesi Trakya’dan Konya ovasına kadar yayılan üretimine karşın, Türkiye bugün itibariyle dünyada en çok ayçiçeği tohumu ithal eden ülke. Geçtiğimiz yıl yapılan 1,1 milyon tonluk ithalat dünya pazarında yapılan toplam ithalatın yüzde 30’una denk geliyor. Avrupa Birliği ülkelerinin bu tablodaki toplam payı ise yüzde 19.
Tüketim ile üretim arasında uçurum var
Aslında Türkiye’nin ayçiçeğinde üretimin yanı sıra ihracat da yapıyor. Geçtiğimiz yıl toplam 1 milyon 104 bin ton ayçiçek yağı üretilirken, bunun 490 bin tonu ise ihracata gönderildi. Ancak ülkedeki tüketim miktarının 1 milyon 170 bin ton olduğu düşünülürse ortaya 500 bin tonu aşan bir açık çıkıyor. Bu açığı gidermek için yapılan ithalat da işte bu üretici ve ihracatçı kimlikleri gölgede bırakıyor.
Enflasyon geçici mi kalıcı mı?
Bir başka deyişle, Türkiye ayçiçeğinde kendi ihtiyacını karşılamaktan çok uzak. TÜİK verilerine göre ayçiçeğinde kendine yeterlilik oranı yüzde 66,4 düzeyinde. Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği Başkanı Tahir Büyükhelvacıgil ise bu oranın daha da düşük olduğunu ve toplam ihtiyacın yalnızca yüzde 30’unun yerli üretimle sağlanabildiğini söylüyor.
Rakamsal verilerin ya da yorumların en iyimserlerine bakıldığında dahi iç açıcı bir tablo ortaya çıkmıyor. Tüketim ile üretim arasında özellikle 2000’li yıllardan itibaren açılmaya başlayan bu fark üretim lehine kapanmadıkça geriye ithalattan başka seçenek kalmıyor. İthalata bağımlı olunan bu tabloda ise bugün yaşanan fiyat krizinin doğal bir sonuç halini alıyor.
Üreticinin eli güçlenmek zorunda
Satış yöntemleri ve satış aktörleri değişse de ayçiçeğindeki önlenemez yükseliş devam edeceğe benziyor. ABD Tarım Bakanlığı’nın (USDA) yayınladığı bir raporda, Türkiye’nin ayçiçek ithalat pazarındaki payının önümüzdeki süreçte yüzde 30’dan yüzde 37’e çıkacağı öngörülüyor. Yükselen fiyat ve artan ithalat arasındaki bu döngüden kurtulmak için tek çıkar yol daha fazla üretim için üreticinin elini güçlendirmekten geçiyor.