Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi (EFSA), Bitkilerin ve tarım alanlarına konuk olan zararlıların genetik yapısında dönüşümü mümkün kılan gen düzenleme teknolojilerinin güvenli olduğuna dair rapor yayımladı.
Bundan bin yıllar önce tarımsal faaliyetin başladığı gün, aynı zamanda insanlığın doğaya köklü müdahalesinin de başladığı tarihe denk geliyor. Her zaman daha verimli bitkileri ve tohum çeşitlerine yönelerek ve onları yeniden üretime tabi tutarak kendi besinini yaratmayı başaran insanlık, bu tercihlerle birlikte zaman içinde söz konusu bitkilerin de dönüşümünü sağlamış oldu.
Tarıma konu olan tahıl, sebze ve meyvelerin yabani hallerinin bugün onları bildiğimiz biçimlerden çok farklı olması tarihe yayılan bu tarımsal faaliyetin bir ürünü. Aynı şekilde, bitkilerin yapısına dair bilgilerini arttırdıkça onların nasıl daha verimli hale getirilebileceğini araştıran tarım bilimi de bu dönüşümün itici gücü olageldi.
Şüpheler gücünü korurken…
Tüm bu bilgi birikiminin sonucu olan ve bugün bitki ıslahı olarak bilinen teknikler dünya tarımı için yol gösterici olmaya devam ediyor. Özellikle son yüzyıldaki bilimsel gelişmeler bitki ıslahında iki büyük dönüşüm yaşanmasını sağladı. Bunlardan ilki 1940-70’ler arasında üretimde büyük bir artış sağlayan Yeşil Devrim, diğeri ise 90’lı yıllarla birlikte tarımın gündemine giren genetik bilimi oldu.
Ancak sahip olduğu tüm potansiyele karşın, bitki genetiğine müdahale ve bu çalışmaların sonucu elde edilen genetiği değiştirilmiş (GD) ürünler, nam-ı diğer GDO’lara karşı henüz ne bilim çevrelerinde ne de kamuoyunda bir uzlaşma sağlanabilmiş değil. Bugüne kadar GDO’ların insan sağlığına dair risk taşıdığını kanıtlayan herhangi bir bilimsel çalışma mevcut olmasa da şüphe ve itirazlar gücünü koruyor.
GDO’lardan ayrı tutuluyor
Kuraklık ya da zararlı gibi etmenlere karşı dayanıklı genlerin aktarılması prensibine dayanan GDO’lar, yani transgenetik ürünler üzerine bu tartışmalar devam ededursun, biyoteknoloji alanında keşifler hız kesmiyor. Bu yeni aşamanın en önemli ayağını, gen aktarımına ihtiyaç duymaksızın, doğrudan gen düzenlenmesine dayanan CRISPR/Cas9 teknolojisi oluşturuyor.
Gen düzenleme uygulamaları yalnız bitkileri değil, tarım alanlarında dramatik kayıplara yol açan zararlıları da konu ediniyor. Bu yolla elde edilen ve henüz araştırma aşamasında bitki dahil tüm canlılar GDO’lardan ayrı tutuluyor. Pratikte uygulanabilir hale gelmesi için halen uzun erimli bir çalışmaya ihtiyaç duyulan bu teknoloji, modern tarımın geleceği için yeni bir umut niteliğinde.
Uzmanlar ne diyor?
Avrupa Birliği’nde tarım ve gıda bilimleri adına bilimsel referans noktasını oluşturan Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi (EFSA), geçtiğimiz günlerde söz konusu genom düzenleme tekniklerine dair bir risk değerlendirme raporu yayımladı. Raporda, yeni gen teknolojilerinin en az geleneksel ıslah yöntemleri kadar güvenilir olduğu belirtiliyor.
EFSA raporu, “gen sürümü” (gene-drive) adı verilen teknolojiye konu olan tarım zararlılarının yanı sıra sivrisinek ve sağlık açısından risk yaratan diğer yayılmacı böcek türleri üzerine yapılan çalışmaların risk değerlendirmesini içeriyor. Bu çalışmalar aynı şekilde, soyu tükenme riski ile karşı karşıya olan böcek türlerini de kapsıyor.
Ekosisteme dair risklere dikkat
Birleşmiş Milletler nezdinde genetiği değiştirilmiş organizmaların biyogüvenliliği yönünde AB önerilerini destekleyeceklerini dile getiren EFSA uzmanları, bitki ve insan sağlığı açısından halihazırda güvenli olsa da, bu en yeni biyoteknolojik yöntemlerin potansiyel risklerine de dikkat çekiyor. Uzmanlar, henüz geliştirilme aşamasında olan gen aktarım teknolojisinin mevcut ekosistemde geri dönülemez etkiler yaratacak bir biçime ulaşmaması yönünde araştırmacıları uyarıyor.