Araştırmacılar, küresel iklim değişikliğinin Türkiye’de fındık tarımını Batı Karadeniz’e ya da yüksek rakımlı bölgelere doğru kaymak zorunda bırakacağını söylüyor.
Tüm dünya bundan yalnızca 11 ay önce ortaya çıkan ve ortak düşmanı haline gelen yeni tip koronavirüse (Covid-19) karşı savaşına devam ediyor. Ne kadar bedeli ağır olsa da bu savaşın galibi yine bilim ve insanlığın ortak mücadelesi olacak. Ancak tüm bu süreç içinde geri planda kalsa da, hem nedenleri hem de etkileri çok daha uzun zamana yayılmış olan bir ortak düşman daha var: Küresel iklim değişikliği!
Eriyen buzullar ve tarım arazileri
Küresel iklim değişikliği Covid-19’dan farklı olarak doğrudan bireyler vasıtasıyla toplumu etkilemiyor. Ancak önce doğayı ve insanlık dahil olmak üzere o doğayı paylaşan tüm canlıların geleceğini tehdit ediyor. Bu risklerin en belirgin şekilde görüldüğü alanlardan biri de bitkisel üretim. Ve iklim değişikliğinin en erken göstergelerinden olan ve adeta onunla özdeşleşen buzulların erimesi gibi, tarımsal üretim sistemlerindeki değişimler de alarm vermeye başladı.
Tehlike çanları fındık bahçelerinde çalıyor
Dünya haritasındaki her bir noktada olduğu gibi Anadolu coğrafyası da bu risklerden bağımsız değil. Yapılan güncel çalışmalar küresel iklim değişikliğinin Türkiye’nin küresel pazardaki marka düzeyindeki en önemli tarımsal ürünü olan fındığın üretiminde dramatik dönüşümler yaratmaya gebe olduğunu ortaya koyuyor.
Ekologos Sürdürülebilirlik Araştırma Birimi tarafından hazırlanan rapora göre, yeni tip bitki hastalıkları ve zararlıların yaygınlaşmasını tetikleyen iklim değişikliği, gerekli önlemler alınmadığı takdirde fındıkta keskin verim düşüşlerini kaçınılmaz hale getirecek. “Fındık, İklim Değişikliği ve Çevresel Etkileri Türkiye” başlığıyla yayımlanan raporda fındık tarımının yüksek rakımlara ya da Doğu Karadeniz’den batıya kayacağı öngörülüyor.
Karadeniz büyük bir iklimsel değişim yaşıyor
Karadeniz bölgesinin iklimsel olarak ciddi bir değişim içine girdiğini söyleyen uzmanlar, kıyı şeridinden başlayarak sıcaklık artışları ve yağış rejimlerinde düzensizlikler yaşandığına dikkat çekiyor. Yağış miktarında değişim olmasa da, belli dönemlerde yaşanan ani yağışlar ve Haziran-Ağustos dönemlerinde kuraklığa kadar varan düşük yağışlar bu değişimin ilk işaretleri.
Bu durum da ilk elden hem Karadeniz bölgesi hem de Türkiye için büyük önemde olan fındık tarımına olumsuz yansıyor. İklim hassasiyeti oldukça yüksek bir ürün olan fındık, normal şartlarda en yüksek verim düzeylerini 250 metre yüksekliğe kadar olan bölgelerde yakalıyor. Ancak yakın gelecekte bu alanlar fındık için ideal alanlar olmaktan çıkabilir.
Tüm dünyada türler kuzeye göç ediyor
“İklim değişikliği nedeniyle tüm dünyada pek çok bitki, mantar ve hayvan türleri kuzeye doğru göç ediyor” diyen araştırmacılar, Karadeniz kıyılarında yetişen fındığın böyle bir şansı olmadığına vurgu yapıyor. Bu anlamda Türkiye’de üretilen fındık, tıpkı kuzey kutbunda yaşadıkları için daha kuzeye gidemeyen kutup ayıları ile aynı kaderi paylaştığı belirtiliyor.
Küllenme ve kahverengi kokarca tesadüf değil
Son yıllarda büyük sorunlara yol açmaya başlayan küllenme hastalığı ve kahverengi kokarca gibi zararlılar da bu dönüşümün bir diğer yanı. Verimin yanı sıra kalitede de daha beklenmedik düşüşler yaşanmaya başlayan fındığın çok yıllık bir bitki olması, onun kuraklığa ya da dona dayanıklı ürünlerle yıl bazında çeşitlendirilmesinin de önüne geçiyor.
Planlama olmazsa fındığın geleceği tehlikede
Bu durumda fındık tarımının devam etmesi için önünde iki seçenek bulunuyor: Daha yüksek rakımlı bölgelere ya da Batı Karadeniz’e göç etmek. Ancak böylesi köklü bir dönüşümün kendiliğinden ve sancısız gerçekleşmesi mümkün değil. Uzmanlar bu nedenle, fındığın geleceğini kurtarmak için uzun dönemli bir planlama, arazi yönetimi ve güçlü bir uyum programının şart olduğunu söylüyor.