Covid-19 aşısı için çalışmalar tüm hızla sürerken, bir yandan da hastalığa karşı daha etkili bir tedavinin yolları aranıyor. Kimi uzmanlar “pelin otu” olarak bilinen Artemisia bitkisi üzerinde duruyor. Ancak umudun gerçeğe dönüşmesi için klinik deneylerin tamamlanması gerek.
Yeni tip koronavirüs (Covid-19) ortaya çıkışının sekizinci ayında yayılım hızını arttırmaya devam ediyor. Özellikle güney yarımküre ülkelerinde salgın büyük bir süratle yayılırken, ABD başta olmak üzere kimi ülkeler de önlemlerden erken vazgeçmenin bedelini yeni “pik”lere ulaşarak ödüyor. Tüm bu riskler Türkiye de dahil olmak üzere her ülke için hala geçerli. Bu yüzden “en zorlu günler”in geride kaldığı algısıyla rehavete kapılmamak gerekiyor.
Covid-19’a karşı mücadele hem kişisel hem de toplumsal önlemlerle sürerken, insanlığın bu ortak düşmanına karşı nihai bir başarı için ise mücadele tıp bilimi cephesinde devam ediyor. Bunun için tüm umutlar etkili ve yaygın olarak uygulanabilecek bir aşının keşfedilmesinde! Diğer grip virüslerinde olduğu gibi Covid-19’un da belini bükebilecek bir aşı geliştirebilmek için tüm imkanlar seferber ediliyor.
Tedavide de kesin çözüm bulunmuş değil
Tıbbi alandaki çalışmaların bir yönünü ise yeni tip koronavirüsün yol açtığı hastalığın etkin bir şekilde tedavi edilmesi üzerine yoğunlaşmış durumda. Geçtiğimiz aylar içinde bu konuda pek çok görüş ortaya atıldı ve farklı ilaçlarla tedaviler denendi. Fakat henüz bunların hiçbiri Covid-19 hastaları için “kesin çözüm” olacak bir başarı onanına ulaşamadı. Ancak bu, güçlü bir tedavi geliştirme konusunda uzmanların umudunu kırmış değil.
Bir umut da pelin otunda gizli!
Pek çok noktada tıp bilimine katkı sağlayan bitkisel kaynaklar da Covid-19 tedavisi için değerlendirilen ihtimaller arasında. Bu konuda Almanya’da bulunan Max Planck Enstitüsü’nün üzerinde durduğu Artemisia bitkisi üzerine çalışmalar son günlerde ön plana çıktı. Bitkinin özünden elde edilen kimyasalların hastalığı karşı etkili olabileceği ihtimali üzerinde duruluyor.
Sıtma tedavisindeki başarısıyla biliniyor
Türkiye’de “pelin otu” olarak bilinen Artemisia absinthium bitkisinin bir türevi halihazırda sıtma tedavisinde kullanılıyor. Anadolu coğrafyası da dahil olmak üzere, yetiştiği bölgelerde yıllardan beri “tıbbi bitki” olarak kabul edilen pelin otunun yapısında bulunan anti-viral özellikler, bu kanıların haklılık payını olduğunu çoktan kanıtlamış durumda.
Peki aynı özellikler Covid-19’a karşı bir ilaç geliştirme konusunda da tıp bilimine yardım edebilecek mi? Araştırmanın ortak yürütücülerinden Peter Seeberger’e göre bu dikkate alınması gereken bir olasılık. Uzun yıllardır farklı pelin otu türlerinin kombinasyonları üzerine çalıştığını söyleyen Seeberger, “Bu bitkinin, virüs kaynaklı olanlar dahil olmak üzere pek çok hastalığa karşı şaşırtıcı etkileri olduğunu biliyorum” diyor.
Devlet başkanından bilimsel olmayan çıkış
Pelin otunun adı bu salgın sürecinde bir kez daha gündeme gelmişti. Nisan ayında Madagaskar Devlet Başkanı Andry Rajoelina, Artemisia türlerinden üretilen bir “bitkisel karışım”ın Covid-19’e karşı tedavi edici olduğunu iddia etmişti. Ancak bilimsel olarak tescillenmemiş bu ürünün ilaç olarak lanse edilmesi bilim çevrelerinin tepkisine yol açmıştı.
“Artemisia bazlı bitki materyallerinin Covid-19’a karşı koruyucu ya da tedavi edici olduğuna dair bir kanıt bulunmuyor” açıklamasını yapan Dünya Sağlık Örgütü de, klinik deneylere tabi tutulmamış bu tip ürünlere karşı dikkatli olunması uyarısını yapmıştı. Seeberger de piyasada mevcut benzeri ürünler üzerine bilimsel çalışma bulunmadığının altını çiziyor.
Kaşifine Nobel Ödülü getiren madde!
Pelin otundan elde edilen artemisinin maddesinin sıtma tedavisinde elde ettiği başarı ise bu konudaki en güvenilir bilimsel veriyi oluşturuyor. Bu maddeyi 1972 yılında keşfeden Çinli bilim insanı Tu Youyou, milyonlarca sıtma vakasının tedavi edilmesini sağlayan buluşu sayesinde 2015 yılında Nobel Ödülü’ne layık görülmüştü.
Uzun bir deney süreci gerekli
Şimdi bu alanda çalışan araştırmacıların en büyük umudu, aynı maddenin benzer bir başarıyı Covid-19’a karşı da yakalayabilmesi. Ancak bunun için uzun bir deney süreci gerekiyor. ABD’deki Kentucky Üniversitesi’nin de bu alanda klinik deneylere başladığını söyleyen Seeberger, öte yandan özellikle sıtmanın yaygın olduğu ülkelerde maddeye karşı direnç geliştiğine dikkat çekiyor ve “Bu bölgelerde pelin otu kaynaklı çözümlerin çok dikkatle değerlendirilmesi gerekiyor” diyor.