Yoksunluktan özveriye, umutsuzluktan zafere… İşte 19 Mayıs 1919’ta başlayan bağımsızlık mücadelesinin en zorlu cephelerinden biri olan tarımsal üretimde yaşanan dönüm noktaları.
Mayıs 1919... Yunanistan’ın İzmir’e asker çıkarmasıyla birlikte artık Anadolu topraklarının dört bir yanı işgal altına girmiş durumda. Bundan yalnızca 4 gün sonra, Samsun’daki Tütün İskelesi’ne varan Bandırma vapuru, anayurdun yeniden özgürleşmesini sağlayacak olan ilk kıvılcımı yakıyor.
Mayıs 1919... Üst üste yaşanan savaş ve yıkımların ardından Türk tarımı adeta çökme noktasında. Ekilebilir toprakların yarısı boş. Ekilen alanlardan alınan ürün ise 1. Dünya Savaşı öncesi göre neredeyse yarı yarıya azalmış.
Ulusal direniş başlarken
Ocak 1920... Yerel ve birbirinden bağımsız gelişen Kuvâ-yi Milliye hareketi işgale karşı direnişi büyütüyor. Mustafa Kemal Paşa önderliğinde örgütlenen kongrelerle direnişin öncüleri tam bağımsızlık ve ulus egemenliğinde fikrinde birleşiyor.
Ocak 1920... Halk işgallere karşı ve ulusal mücadeleye desteğini arttırıyor. Ancak savaşların yorgunluğu ve yoksulluk da sürüyor. Öyle ki, bağımsız hareket eden bazı Kuvâ-yı Milliye liderlerinin kimi bölgelerde kendilerinden zorla yiyecek ve para toplamasına tepki duyuluyor.
Ne üretim ne ihracat...
Mayıs 1920... Anadolu’da atılan kıvılcım büyük bir ateşe dönüşmüş durumda. Bir ay önce kurulan Büyük Millet Meclisi düzenli orduya geçilmesi kararını alıyor. Ülke içlerine doğru ilerleyen Yunan birliklerine karşı ilk sert mücadeleler başlıyor.
Mayıs 1920... Büyük çoğunluğu köy ve kasabalarda yaşayan ve ana geçim kaynağı olan halk üretim yapamadığı gibi, bazı bölgelerde işgal nedeniyle topraklarını da terk etmeye zorlanıyor. Ticaretin merkezi olan Ege, Marmara ve Akdeniz’deki işgal fındık, tiftik ve yapağıdan oluşan tarımsal ihracatı da bitirmiş durumda.
Tarım ordusu kuruluyor
Ağustos 1921... Ulusal mücadelenin başarıya ulaşması için halk seferberliğe davet ediliyor. Tekâlif-i Milliye emirleri gereği halkın elindeki yiyecek ve giyecek maddelerinin yüzde 40’ına, binek hayvanları ve taşıtların yüzde 20’sine “sonradan geri verilmek üzere” el konuluyor.
Ağustos 1921... Ülkedeki erkek işgücünün neredeyse tamamının silah altına alınmasıyla tarımsal faaliyette tek emek kaynağı kadınlar, çocuklar ve yaşlılar kalıyor. Yalnızca tarım yükümlülüğüne tabi tutulanların askerlikleri erteleniyor. Böylece 100 dönüme bir üretici düşecek bir “tarım ordusu” kurulmuş oluyor.
Tahıl ekme zorunluluğu ve imece başlıyor
Ekim 1921... Sakarya Savaşı’ndaki zaferin ardından Büyük Taarruz hazırlıkları başlıyor. Kabul edilen Tarım Yükümlülüğü Kanunu ile 5 bin liradan fazla sermayesi olan tüm şirketlere en az 100 dönüm tahıl ekme ya da ektirme zorunluluğu getiriliyor.
Ekim 1921... Aynı kanun gereği, üretime devam edenler her çift hayvan başına en az 40 dönüm araziyi ekmekle yükümlü kılınıyor. Köy ve ihtiyar heyetleri, toprakların boş kalmaması için üretim yapan asker ailelerine ekim, hasat ve harman işlerinde haftada bir gün yardım etmeye başlıyor.
Ulaştırma görevi üretici kadınların omuzlarında
Aralık 1921... Büyük Millet Meclisi tüm yokluğa rağmen tarımda ithalat yerine yerli ürünlerin tercih edilmesini zorunlu kılıyor. Tüm kaynaklar ulusal bağımsızlık amacına yönlendiriliyor.
Taih Aralık 1921... Tarımda ulaşım giderleri üretim giderlerinin üzerine çıkıyor. “Kağnı komutanlığı”nın önderi olan üretici kadınlar ürünleri bin bir zorluk içinde cephelere ulaştırıyor. Silahlı bir mücadele olarak üç cephede başlayan Kurtuluş Savaşı’na artık aynı özveriyle mücadele yürütülen “ziraat cephesi” ekleniyor.
Zafere doğru
Ağustos 1922... Kurtuluş Savaşı’nı nihai zafere ulaştırmak için Büyük Taarruz emri veriliyor. Mareşal rütbesine yükselen Mustafa Kemal Paşa’nın komutasındaki ulusal ordu, işgal birliklerini üst üste yenilgiye uğratarak 30 Ağustos’ta zaferini ilan ediyor.
Ağustos 1922... Büyük Taarruz öncesi tarımsal kaynakların son kez zorlanmasıyla tüm gücünü askeri mücadeleye aktaran üretici halk, nihai zaferin kazanılmasıyla yaptığı fedakarlıkların karşılığı alıyor.
Ve 1923...
19 Mayıs 1919’da başlayan bağımsızlık mücadelesinin yalnızca askeri değil tüm alanlarda başarıya ulaşmasını sağlayacak olan yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuyla, Anadolu tarımında daha önce görülmemiş bir atılım dönemi de başlamış oluyor.