Dünya tarımında 100 yıllık bir geçmişe sahip maviyemiş Türkiye’de henüz yeni yeni tanınsa da, yüksek pazar payıyla üreticiler için önemli bir alternatif sunuyor.
Yüzyıllar boyunca kendisini doğadan toplayanların yakından bildiği maviyemiş, bundan yalnızca 100 yıl önce kültüre alınarak ticari üretime konu olmaya başladı. ABD başta olmak üzere farklı ılıman coğrafyalarda lezzetiyle tüketicilere kendini beğendiren maviyemiş artık Türkiye’de de üreticilerin radarına girmiş durumda. İklim ve toprak istekleri Karadeniz bölgesinin şartlarıyla denk düşen bu sevimli meyve, üreticisine sağladığı kazanç ile bölgede adını duyuruyor.
Üretimi Artvin’den İstanbul’a kadar ulaştı
2000’li yılların başına kadar Türkiye’de bulunmayan meyvenin dikimi zaman içinde yaygınlaştı. 2012’ye gelindiğinde kurulan maviyemiş bahçelerinin büyüklüğü bin 500 dekara ulaştı. Bahçeler, iklim ve toprak özellikleri nedeniyle ağırlıklı olarak Artvin’den Ordu’ya kadar Doğu Karadeniz’de nüfusunu arttırdı. Türkiye’de en çok kültürü yapılan tür olan yüksek boylu maviyemişin (blueberry-vac-cinium corymbosum) üretimi geçtiğimiz yıllar içinde İstanbul’a kadar ulaştı.
Fındığa alternatif oldu
Maviyemişin potansiyelini fark eden ve bu yolda yürümeye karar verenlerden biri de eski bir fındık üretici olan Turgut Likos. Trabzon’un Yomra ilçesinde bundan 3 yıl önce maviyemiş dikimine başlayan Likos, bu yıl devlet desteği de alarak 5 dekarlık arazisindeki fide sayısını bin 600’e kadar çıkarmış. Fındığa alternatif ürün arayışına girdikten sonra, üretim süreci ve ekonomik getirisini değerlendirdiği maviyemişte karar kılmış.
Güneş yanıklığına ve yabancı ota dikkat
Maviyemiş yetiştiriciliğinin fındığa oranla daha zahmetsiz olduğunu söyleyen Likos, “Toplama, kurutma, serme, çuvallama, harmanlama gibi işlemlere gerek duymuyor. Sadece müşteriyi bulunca dalından toplanıp pazara sunulması yetiyor” diyor. Buna karşın yabancı ot kontrolüne dikkat etmek gerektiğini belirten Likos, “Sulamanın temmuz-eylül aylarında sulamaya ve güneş yanıklığı hastalığına karşı da dikkatli olmak lazım” diye ekliyor.
Kilogram başına 50-100 TL
“Üründe iyi kalibre yakalanırsa ve İyi Tarım sertifikası da alınarak kg başına 50-100 TL arasında farklı satış fiyatlarına ulaşılabiliyor” diyen Likos’a göre serbest piyasa olması nedeniyle sabit bir ücret olmaması da ürünün ekonomik getirisini arttırıyor. Ürünün pazarlamasını kendi imkanlarıyla yapan Likos, bölgedeki turizm ve gıda firmalarının satış anlamında üreticilere seçenek sunduğunu söylüyor.