Hububatta ithalat vergisi düşürüleli tam 3 ay oldu. Tarımda alçalan gümrük duvarları oyunun bir kuralı ise, duvarın ardındaki üretici kitlesinin güçlü olması gerekiyor.
Dün itibariyle hububatta gümrük vergilerinin düşürülmesinden bu yana tam 3 ay geçti. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba’nın yeni açıklamaları da aynı güne denk geldi. Türkiye’nin buğday üretiminin 20,6 milyon ton olduğunu söyleyen Fakıbaba, “Üretimimiz iç tüketimimizi rahatlıkla karşılıyor” dedi.
27 Haziran’da ithalatta yüzde 130 olarak uygulanan vergi oranlarının adi buğday, kızıl buğday ve mahlutta yüzde 45’e, beyaz ve maltlık arpada yüzde 35’e, cin mısırda ise yüzde 25’e düşürülmesi büyük yankı bulmuştu.
Hububat ithal etmek cazip değil
Aslında buğday, arpa, mısır gibi stratejik ürünler de dahil olmak üzere gümrük duvarlarının yüksekliğinin geçici olarak indirilmesi yeni bir uygulama değil. Ancak bu kez farklı olan, kararın tam da hasat döneminde alınmış olması. Üreticiden tüccara kadar pek çok kesimi kaygılandıran da buydu.
Bu yıl yağışların da etkisiyle tarla bitkilerinde verimli bir sezon geçirildiğini belirten Ulusal Hububat Konseyi Yönetim Kurulu Başkanı Özkan Taşpınar, tarlasera’ya yaptığı açıklamada “Düşürülen vergi oranları ile yurtdışından hububat getirmek şu ortamda zaten cazip değil” yorumunu yapıyor.
TMO’nun güçlendirilmesi gerek
Buğday ithalatının bir önceki yıla oranda yüzde 10 düştüğünü hatırlatan Taşpınar’a göre gümrük duvarlarının indirilmesinin en önemli koşulu üreticilerin küresel rekabete hazır hale getirilmesi. “Fiyat gelişmelerine göre, bunu daha dinamik şekilde ve üretici lehine kullanabilmek için Toprak Mahsulleri Ofisi’nin yapısı güçlendirilmeli” diyen Taşpınar, tarım ve gıda sektörünün de aynen sanayi sektörü gibi küresel rekabete ayak uydurması gerektiğini söylüyor.
Destekler girdi bazında belirlenmeli
“Dünyanın hiçbir yerinde hem üretime destek verilip hem de müdahil fiyat verilmiyor. Fiyatlar alıcı ile satıcının buluştuğu serbest piyasalarda, borsalarda oluşuyor” diyen Taşpınar’a göre tarla bitkilerinde devletin üretimi desteklerken fiyat spekülasyonlarına karşı da tedbir alması gerekli. Bunun için de üretim planlaması, maliyet hesaplaması ve üretici desteklerinin girdi bazında belirlenmesi gerekiyor.
Kural kuraldır, ama oyun adilse!
Tarım stratejik konumu gereği korumacı politikalara en çok konu olan üretim alanlarından biri. Ancak o da uluslararası ticaretin ve küresel rekabetin giderek daha ayrılmaz bir parçası olma yolunda. İhracat gibi ithalat da tarım için bu yüzden bir tabu değil.
Gümrük uygulamaları ve ithalat rejimindeki değişiklikler bu anlamda aslında “oyunun bir kuralı.” Ancak elbette oyun eşit şartlarda ve “kitabına göre” oynanıyorsa… Türkiye’nin bu zorlu oyunu daha açık oynamak için öncelikle elini, yani tarımsal üretim sistemini güçlendirmesi gerekli. Bu da, yüksekliği zamanla aşınan gümrük duvarlarının ardında güçlü bir üretici kitlesi olmasına bağlı.