IFDC Başkanı J. Scott Angle: “Türkiye’nin gübre ile ilgili kararlarında bilimsel gerçekler ve uzman görüşleri temel alınmalı.”
40 yılı aşkın süredir faaliyet gösteren Uluslararası Bitki Besleme Geliştirme Merkezi’nin (IFDC), amacı dünya çapında tarımsal verimliliğin gelişmesine ön ayak olmak. Kuruluş, özellikle gelişmekte olan ülkelerin modern tarım yöntemlerine adapte olmasına yönelik çalışmalarıyla biliniyor.
Aylık Tarım ve Kültür Dergisi tarlasera IFDC Başkanı ve CEO’su J. Scott Angle ile çok özel bir söyleşi yaptı. Türkiye’deki gübre tartışmalarına değinen Angle, “Bitki beslemeyle ilgili kararların tepkilere göre değil bilimsel gerçeklere dayanarak verilmesi gerek” diyor.
Dünya tarımı bitki besleme açısından hangi ürünlere yöneliyor? Mevcut ürünler ihtiyaçları karşılayabiliyor mu?
Bitki besleme ürünlerinin bulunabilir olduğu durumlarda bile genellikle bu ürünler çevre ya da üretim sistemine uygun olmuyor. Bir gübrenin bulunabilir olması onun ihtiyacı karşıladığı anlamına gelmiyor. Tüccarlar bulabildikleri ürünleri satıyor, küçük çaplı üreticiler de tüccar ve bayilerin elinde olan ürünleri satın alıyor. Bunlar da genellikle basit NPK gübreleri oluyor. Örneğin, Sahraaltı Afrika’daki pazarda Asya’da olduğundan daha fazla ürün çeşitliliği var.
Devletlerin uyguladığı gübre desteklerinin buradaki rolü ne olmalı?
Kullanımı desteklenen gübreler küçük toprak sahibi üreticiler için daha cazip hale gelebiliyor. Çünkü bunların ön ödemeleri daha ekonomik. Tabii üre dünya azot tüketimine yön veriyor, çünkü azot bitki gelişimi için en gerekli tek besin. Ama bunun da öncesinde, toprak ve bitki sağlığını arttıracak ikincil ve mikro besin elementlerini içeren yeni gübreler geliştirmek ve tabii ki bu ürünleri doğru şekilde uygulamak için daha fazla eğitim vermek gerekiyor.
Türkiye’nin bitki besleme sektörüne dair gözlemleriniz nelerdir?
Türkiye şu anda ulusal sektörün geleceğini tartışıyor, özellikle de gübre satışlarının ulusal güvenlik amaçlarıyla yasaklanması gerekip gerekmediğini. Kimse ulusal güvenliğini tehlikeye atmak istemiyor, özellikle sınır ötesi ticarete bu kadar bağlı olan bir sektörde. Ancak kararların, tepkili seslere istediklerini vermek yerine bilimsel gerçeklere göre alınması gerekiyor. Herhangi bir terör tehlikesi olmayan ürünlerin yasaklanmasının etkileri çok büyük; daha az gıda üretimi, aç insanlar ve üreticilerin gelirlerinde azalma.
Bu konuda tarım ve bitki bilimcilerin inisiyatif alması gerekmez mi?
Elbette; Türkiye’de üniversitelerde, devletin araştırma laboratuvarlarında ve sektörde önde gelen birçok toprak bilimci var. Türkiye’nin liderlerinin bu kişilere ulaşarak, ülkeyi önemli derecede etkileyen gelecek kararları konusunda destek almalarını tavsiye ediyoruz.
Türkiye’de gübre sektörüne dair gözünüze çarpan en önemli sorun nedir?
Aslında sorunlar dünyanın herhangi bir ülkesinde gördüklerimizden farklı değil. Öncelikle, gübrelerin daha çevre dostu olması, özellikle hava ve suyu koruması gerekiyor. Gübreler atmosfere sera gazı salınmasına sebep olabiliyor. Toprakta daha fazla azotun olması hem iklime olan etkileri azaltıyor hem de ‘kazanılan’ azotun bitki tarafından daha etkili bir şekilde kullanılmasını sağlıyor. Fosforlu gübreler de akış yoluyla su kirliliğine sebep olabiliyor. Toprakta daha fazla azot ve fosfor tutmanın yollarını bulmak hem üretici hem de çevre için gerekli.
Gübre çeşitliliği açısından Türkiye ne düzeyde? Çeşitliliği arttırmak için neler yapmalı?
Türkiye, ayrıntılı toprak besin haritaları ve agronomik ihtiyaçların iyi bilinmesi bakımından şanslı. Bu bilgilerin bir araya getirilmesiyle gübre firmaları, maksimum verimi ve dolayısıyla üretici kazancını garantileyen gübreler geliştirebilir. Bunun için yerel tarıma uygun gübrelere de ağırlık vermek gerek. ‘Standart’ besin elementleri artık kabul edilebilir olarak görülmüyor. Çünkü ürün, toprak, yönetim ve iklim farklı besin elementlerini gerekli kılabiliyor.
Buna en önemli örnek ne olabilir?
Örneğin çoğu karışım gübresi azot, fosfor ve potasyum içeriyor. Fakat IFDC’nin yaptığı son araştırmaya göre; çinko, bor ve kükürdün toprakta az miktarda bulunması da verimin azalmasına yol açıyor. Türkiye bu faktörleri temel alarak farklı bölgeler için farklı karışımlar uygulamalı.