Türk şiirinin yenilikçi ustalarından İlhan Berk, yaşlılığında yerleştiği Bodrum'da ölümünden kısa bir süre önce "Şifalı Otlar Kitabı"nı kaleme alır. Kitap, çeşitli bitkilerin yalnızca iyileştirici özelliklerinden söz etmez, aynı zamanda her birine belli bir karakter yükler. Kitabın girişinde Berk, Lokman Hekim'den de 'pirimiz' şeklinde söz eder.
Gerçekten de, toplumlarda giderek yaygınlık kazanan bitkisel kökenli ilaçlar tıp ve eczacılık biliminin de önemli bir parçası olma yolunda. Uzunca bir süredir ecza raflarında da kendilerine yer bulmaya başlayan endemik bitkiler, hekimler tarafından da kimyasal ilaçları ve diğer tedavi yöntemlerini destekleyici ya da onlara alternatif olarak önerilebiliyor. Ancak artık bitkilerin şifalarından söz edebilmek için 'pir' olmak yetmiyor, 'yetkili' de olmak gerekiyor.
Bitkisel ilaçların hazırlanış ve satış süreçlerindeki kontrol eksikliği istenmeyen sonuçlar doğurabiliyor. Çeşitli sıhhi beklentilerle aktarlardan veya süpermarketlerden satın alınan ya da internetten sipariş edilen bazı ürünler, bilimsel olmayan yöntemlerle üretilmiş veya gayri hijyenik olabiliyor. Bu tip ünlerin kullanımında izlenecek yol ile ilgili bilgi yetersizliğinin tüketicinin sağlığını daha da kötüleştirebileceğine dikkat çekiliyor.
Ruhsatlandırma yetkilerini Tarım Bakanlığı'ndan Sağlık Bakanlığı'na geçiren 2010 yılı düzenlemeleriyle birlikte Antakya biberi, andız otu, ısırgan gibi endemik bitkilerin tıbbi nitelikleri kısmi olarak resmileşmişti. Yeni kabul edilecek uygulamayla birlikte ise bu tip ürünler tamamıyla hekim ve eczacıların kontrolünde reçetelendirilip kullanılacak.
Bu uygulamayla birlikte kullanımında belli riskler bulunan 500'e yakın bitki çeşidinin yalnızca eczane raflarında, prospektüsleriyle birlikte satışa sunulması bekleniyor. Tüketiciye de doktorunun yazdığı 'bitkisel reçeteyi' yanına alıp en yakın eczaneye koşmak düşüyor.