15 Temmuz darbe girişimi ve onu izleyen süreç Türkiye tarımını çok yönlü etkiliyor. Başlıca konular kamu kuruluşlarındaki operasyonlar, OHAL kararları ve ekonomik göstergeler.
15 Temmuz darbe girişiminin ardından tam 6 hafta geçti. Yüzlerce cana mal olan o korkunç gecenin ardından Türkiye hem umudu hem de endişeyi içinde barındıran yeni bir döneme girdi. Umut; çünkü o gün ülke için olası bir dehşet senaryosu alışılmadık bir şekilde karalanabildi. Endişe; çünkü uzunca bir süredir hem Türkiye’de hem coğrafyamızda hissedilen boğucu atmosfer ve şiddet iklimi ne yazık ki dağılmış değil.
Neler yaşandı?
15 Temmuz ve ardından yaşanan süreç tarımda da etkisini hissettiriyor. Kamu kurumları ve özel sektörde sürdürülen, başta Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı olmak üzere ülke tarımına yön veren kuruluşları kapsayan soruşturmalar ile bu etki en belirgin şekilde hissedildi.
Darbe girişiminin ardından ilan edilen Olağanüstü Hal ise işin diğer boyutu. Bu kapsamda, tarım arazilerinin korunması konusunda kilit rol oynayan ÇED raporlarıyla ilgili yasal düzenlemeler yapılması gündemde. Yine OHAL sürecinde kabul edilen “torba yasa”nın 75. maddesi çevre politikalarıyla ilgili tartışmaları beraberinde getiriyor.
Yaşanan sürecin ekonomiye olan etkileri de belirginleşmeye başladı. Bu etki elbette tarım sektörüne de yansıyor. Dış politikadaki dönüşümler ise başta Rusya ile olan ilişkiler noktasında tarımı doğrudan ilgilendiriyor.
15 Temmuz sonrası tarımda yaşanan gelişmeleri özetlemekte fayda var:
Tarım kuruluşlarında operasyon dalgaları
Darbe girişiminin ardından başlatılan FETÖ soruşturmaları kapsamında Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nda (GTHB) açığa alınan, sözleşmesi feshedilen veya memuriyetten uzaklaştırılan personel sayısı son verilere göre bin 500’ü geçti. Çok sayıda gözaltı ve tutuklamanın da yaşandığı operasyonlar Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu (TKDK), Tarım Kredi Kooperatifleri, Toprak Mahsulleri Ofisi, Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu ve son olarak Kayseri Şeker Fabrikası ve bazı zirai ilaç bayileri ile birlikte özel sektöre de sıçradı.
Tarım alanında FETÖ-Cemaat yapılanmasıyla ilgili TKDK’da ortaya çıkan “IELTS sahtekarlığı” konusu da yeniden gündeme geldi. Geçtiğimiz Nisan ayında TKDK personel alımlarında yabancı dil yeterliliği için baz alınan IELTS sınavındaki başarısı şüpheli olan kişiler görevden alınmıştı. 15 Temmuz sonrası TKDK’da IELTS soruşturması da genişletildi. Ayrıca OHAL kapsamında kapatılan Güvenilir Gıdalar Vakfı ve bu kurumun verdiği “Helal Gıda Sertifikası” çerçevesinde haksız rekabet ve kazanç sağlandığı konusu da tartışmaya açıldı.
Tarımın “olağanüstü hal”i
OHAL ilanının hemen ardından Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, “Yatırımcıların önünü açmak için ÇED süreçlerinin hızlandırılacağı”nı açıkladı. Bu açıklamadan bir hafta sonra İzmir’de mermer ocağı, kalker ocağı ve atık depolama tesislerini de içeren 9 farklı proje için “ÇED Raporu gerekli değildir” kararı verilmesi çevre ve tarım arazileri ile ilgili kaygıları arttırdı. Bu arada, geçtiğimiz hafta Aydın’da 12 jeotermal saha ihalesine karşı düzenlenen Çevre Nöbeti’ne OHAL gerekçesiyle izin verilmedi.
19 Ağustos’ta TBMM’ye gelen kanun değişiklikleri arasında Toprak Mahsulleri Ofisi, Atatürk Orman Çiftliği ve GAP Başkanlığı gibi çok sayıda tarımsal kurumu da içeren özelleştirme teklifi kabul edilmedi. Ancak aynı gün enerji bazlı projelere geniş imtiyazlar tanınmasını öngören ve çokça tartışılan 75. madde yasalaştı.
Enflasyonun odağında tarım ürünleri
Ağustos başında açıklanan enflasyon rakamlarına göre, Temmuz sürecinde fiyatı en çok artan 20 üründen 14’ü gıda ürünleri oldu. Gıda fiyatları yüzde 1,16 ile 2003’ten bu yana en yüksek artışı yaşarken, domates fiyatları yüzde 46 artış ile ikinci sırada yer aldı. TÜİK’e göre bu yıl yüzde 9 rekolte kaybı beklenen taze fasulyenin fiyatı ise yüzde 41 arttı.
Temmuz ayında üretici fiyatlarındaki artış yüzde 0,43 gerilerken, yıllık üretici enflasyonu ise yüzde 8,97 olarak açıklandı. Niğde Ziraat Odası’nın darbe girişimi sonrası patates fiyatlarının 40-50 kuruştan hızla 10-20 kuruşa düştüğü yönündeki açıklaması da bir diğer dikkat çekici gelişmeydi.
15 Temmuz sonrası süreçte Türkiye-Rusya ilişkilerinde başlayan normalleşme süreci ise tarım sektörü için en umut verici gelişme oldu. Ankara’da yapılan görüşmeler ve ardından Rusya’da gerçekleşen zirve sebze-meyve ürünlerindeki ambargonun kaldırılması yönünde beklentileri yükseltti. Ancak ihracat cephesinde henüz somut bir gelişme yaşanmış değil.
Cemaatlerin yerini evrensel değerler almalı
Bugün Türkiye’nin geleceğini görebilmeye belki de her zamankinden çok ihtiyacı var. Tarımın da öyle. Örneğin, 15 Temmuz ile birlikte kamusal alanda doruğa ulaşan çözülme nasıl tamir edilecek? Bugünlerde çokça konu edilen “liyakat sistemi” Türkiye tarımına yön veren kuruluşlarda geçerli mi? Değilse bundan sonra nasıl olacak?
Her durumda kesin olan bir şey var ki; Türkiye’nin tarım sisteminde cemaatlerin, çıkar ilişkilerinin, danışıklı dövüşlerin değil; bilgi, beceri, vizyon ve evrensel değerlerin kıstas alınması gerekiyor.
Zenginlikleri ve kazanımları korumak gerek
Öte yandan, bu yeni dönemi Türkiye’nin tarım arazileri, doğal zenginlikleri ve çevre mücadelesi üzerindeki tehditleri arttırmak değil, tam tersine azaltmak için bir fırsat olarak görmek gerekli. Aynı şekilde, Cumhuriyetin tarım alanındaki kazanımlarını gözden çıkarmak yerine yeni bir gözle ele almak için de önemli bir fırsat olmalı yaşananlar.
Cevap bekleyen bir diğer soru ise Türkiye’yi bekleyen ekonomik ve sosyal gelecekte gizli. İstikrarın, barışın, karşılıklı güvenin sarsıntıya uğradığı bu süreçte tarımı neler bekliyor? Acil ihtiyaçlar, öncelikli görevler neler? Üretmenin, ama sistemli, planlı ve yeni değerler yaratarak üretmenin maddi ve moral getirilerinin farkında mıyız?
tarlasera.com önümüzdeki günlerde Türkiye’nin tarımın bundan sonra hangi yönlere doğru ilerleyeceğine dair ipuçları verecek olan bu sorulara yanıt arayacak.