Yalnızca üç tarım ürünü dünyanın nüfusunun kalori ihtiyacının yarısını karşılıyor: Buğday, mısır ve pirinç. Tahıllar arasında rakipsiz olan bu ürünlere bağımlılık gıda güvencesi açısından büyük risk. Kinoa ve teff gibi alternatiflere ihtiyaç artıyor.
Son yediğiniz tahıl ürünü neydi diye sorulsa ne dersiniz? Türkiye’de bu soruya verilecek cevapların ezici çoğunluğunu buğdayın oluşturacağı kesin. Farklı coğrafyalardan alınacak cevaplar ise yalnızca üç seçenek üstünde yoğunlaşacak. Bu şaşırtıcı değil. Çünkü dünya nüfusu tüm kalori ihtiyacının yarısını yalnızca şu üç tahılla karşılıyor: Buğday, mısır ve pirinç.
Dünya bu üç ürüne bağımlı
Buğday, mısır ve pirinç dünya tarım üreticilerinin uzmanlık alanı haline gelmiş durumda. Bu ürünlerde tarihte görülmemiş verimler elde edilerek geniş kitlelerin gıda ihtiyacı karşılanabiliyor. Gıda üreticilerinin yatırımları da büyük oranda bu üç temel tahıl üzerine.
Ancak tarımda yalnızca üç ürüne bağımlı olmak gıdanın geleceği adına oldukça riskli. İklim değişikliği, yaklaşan su krizi ve kuraklık yeni koşullara uygun farklı ürünlere olan ihtiyacı arttırıyor. Biyoçeşitliliğin korunması için de buğday-mısır-pirinç üçlemesine sıkışmış bir üretimden çıkmak şart.
En önemli alternatifler: Kinoa ve teff
Birleşmiş Milletler 2013 yılını “Kinoa Yılı” ilan etmişti. Kinoa bitkisine verilen bu önem yalnızca lezzetli ya da besleyici olmasından ileri gelmiyor. Biyolojik anlamıyla tam bir tahıl sayılmasa da, kinoa bitkisi mevcut tahıllara alternatif olabilecek en önemli ürünlerden biri.
Kinoanın en büyük rakibi ise teff. Kuraklığa dayanımı ile bilinen teff üstelik buğdaydan da daha besleyici bir ürün. Teff, diğer tahılları tehdit eden pek çok hastalığa karşı da tolerans gösterebiliyor.
Tilkikuyruğuna kuraklık işlemiyor
Dünyanın tahıl paletini renklendirmek için uzmanların dikkat çektiği diğer ürünler ise karabuğday, kabuksuz arpa, amaranth ve darı. Bunlardan karabuğday, klasik buğdaydan daha düşük verimli ama ondan çok daha dayanıklı. İngilizcede “millet” olarak geçen darı ise pirince alternatif olarak gösteriliyor.
Türkçede “cin darı” olarak bilinen tilkikuyruğu da kuraklığa karşı kurtarıcı gözüyle bakılıyor. Tilkikuyruğu, yılda yalnızca 4 cm yağış düşen yerlerde bile ürün verebilen yeryüzündeki tek bitki.
Saltanatın sonu mu?
Peki çoğunun ismini bile yeni duyduğunuz bu ürünler buğday, mısır ve pirincin saltanatını yıkabilecek mi? Bu hiç kolay değil. Chicago’da bulunan Gıda Teknolojisi Enstitüsü’nden Kantha Shelke’ye göre, büyük gıda şirketlerinin yeni tahıllara yönelmesi için öncelikle geniş ölçeklerde üretim gerek.
Her yeni tahıl kendine özgü bir şekilde işleniyor. Bu yüzden hepsi için ayrı bir altyapı yatırımı gerekiyor. Örneğin kinoanın içeriğinde bulunan saponin maddesi acı tadıyla tüketimi zorlaştırıyor. Bunun için saponin maddesini kinoadan ayıracak çok sayıda işleme tesisine ihtiyaç var.
Alışkanlıkları değiştirmek zor
Üretim bollaşıp altyapılar kurulduktan sonraki engel ise tüketim aşamasında. İnsanların beslenme alışkanlıklarını değiştirmek hiç kolay değil. Özellikle de tahıllarda. Alternatif tahılların besleyici özelliklere dikkat çekmek bu yüzden önemli.
Aslında teff unu, kinoa pilavı gibi yemekler sağlıklı beslenme menülerine çoktan giriş yaptı. Ama bilinirlik, damak tadı ve fiyat olarak hala özel ürünler kategorisindeler. Geniş kitleleri bu yeni lezzetlere aşina kılmak için henüz erken.
Gelecek ileri görüşlü üreticilerin elinde
Türkiye’de buğdayın sofradaki hakimiyeti bir süre daha devam edeceğe benziyor. Tıpkı pirincin Asya’da, mısırın da Amerika kıtasındaki hakimiyeti gibi. Ama önümüzdeki yıllar, pazardaki tahıl çeşitliliğinde ciddi bir artışa gebe. Dünya Gıda ve Tarım Örgütü, Dünya Sağlık Örgütü gibi uluslararası kuruluşların bu yönde ciddi çalışmaları var. Gerisi ise ileri görüşlü gıda ve tarım üreticilerine ve yeniliğe açık tüketicilere düşüyor.