Dünya, biyodizel üretiminde umutlarını tek hücreli canlılar olan alglere (yosun) bağlarken, Türkiye'de TÜBİTAK MAM, Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Ege Üniversitesi ve KTAE Enerji Tarımı Araştırma Merkezi'nin ortaklaşa hazırladığı proje ile Türkiye'deki alg türlerinin belirlenmesi için araştırma çalışması başlatılıyor.
Bilindiği üzere, Enerji Piyasası Denetleme Kurumu'nun (EPDK) 2011 yılında aldığı ve akaryakıt sektörünü baştan aşağıya etkileyecek karar gereği 2016 yılında mazotta yüzde 3 oranında biyodizel kullanma zorunluluğu getirildi. Türkiye'de kullanılan yağın 1 milyon tonu yağlı tohum veya ham yağ olarak ithal ediyor. Kararla birlikte bu ürünlerin ithalat oranının 1 milyon 480 bin tona çıkacağı ön görülüyor.
KTAE Enerji Tarımı Araştırma Merkezi Bölüm Başkanı Mustafa Acar, "Ayçiçeği, soya, aspir, kolza, zeytinyağı gibi yağlar insan gıdası olarak kullanılıyor. Bizim zaten bu yağlarla ilgili açımız var, kendi ihtiyacımızı karşılayamıyoruz. Birde tutup bunları biyodizele yönlendirmek gibi bir politikayı benimsemiyoruz. Öncelikle beslenme için ihtiyacımız olan yağı karşılayalım, ondan sonra biyodizele yönelim, ya da insan ve hayvan gıdası olarak kullanılmayan değişik alternatif yağ kaynakları bulalım. Bununla ilgili çalışmalarımız devam ediyor” diyor.
Acar “Bu proje kapsamında bildiğimiz su algleri (yosun), tek hücreli canlılarla ilgili bir çalışma yürüteceğiz. Alglerin Türkiye'deki türlerini belirleyeceğiz. Bence Türkiye'nin biyodizel anlamında geleceği hatta dünyanın biyodizel anlamında geleceği alglerde. Bir kolza yüzde 40 yağ içerir, iyi şartlarda 1 dekardan 500 kilogram verim alırsınız. Dekara 200 kilogram yağ alırsınız. Bu 200 kilogram yağdan 200 litre biyodizel elde edersiniz. Dünyada üretilen biyodizelin yüzde 86'sı direk kolzadan elde edilir. Ancak alglere bakıldığı zaman dekardan alabileceğiniz yağ miktarı 4 ton ile 14 ton arasında değişebiliyor. Bununla ilgili araştırma çalışmalarını yürüteceğiz. Bu algler tanklarda, havuzlar içinde, torbalar içinde üretilebiliyor. Tatlı su, tuzlu su, kirli suda da yetişebiliyor. Şehrin kanalizasyon suyu denize deşarj ediliyor. Kanalizasyonun döküldüğü noktada alg yetiştirirseniz yetişmesi için gereken azot ve fosforu oradan temin ediyor ve aynı zamanda orayı temizleyerek doğal bir rafinerasyon görevi görüyor. Hem de daha ucuza mal edilmiş oluyor. Dolayısıyla çok yönlü faydaları olan bir ürün, bununla ilgili bir araştırma çalışması için hazırlıklarımızı yapıyoruz. Benim şahsi kanaatim biyodizel ile ilgili olarak geleceğin alglerde olduğunu düşünüyorum" şeklinde konuştu.
Görünen o ki biyodizel kullanımının artması ile birlikte biyodizel üretimini mümkün kılan ürünler arasında da rekabet artacak. Önümüzdeki yıllarda Türkiye’de de kolza ve ya soya tarlalarının yerini yosun havuzları alacak mı; bunu yürütülen proje sonuçları ve yatırımcıların ilgisi belirleyecek.