Tarım Dergisi tarlasera
tarlasera SATIN AL
Kapat

29.8.2017

Vavilov Bitki Endüstrisi Enstitüsü

vavilov-bitki-endustrisi-enstitusu.jpg

Rus genetikçi Vavilov’un Türkiye de dahil dünyanın tarımsal çeşitliliği üzerine yaptığı araştırmaların mirası bugün büyük bir özenle Vavilov Araştırma Enstitüsü’nde yaşatılıyor. Hem de yüzyıl boyunca yaşanan tüm olumsuzluklara karşın…

tarlasera Nisan sayısındaki “Rusya Tarımda Nasıl Kendine Yetecek?” başlıklı yazımın sonlarında dünyanın ilk tohum gen bankalarından olan Vavilov Araştırma Enstitüsü’ne yaptığım ziyaretten kısaca bahsetmiş ve detayları bilahare anlatacağımı belirtmiştim.

 Vavilov Araştırma Enstitüsü aslında 1894 yılında Çarlık Rusyası Devlet Mülkü ve Arazisi İşleme Bakanlığı bünyesinde Uygulamalı Botanik Bürosu olarak kuruluyor. Amaç, Rusya topraklarında yetiştirilen ürün bitkilerini toplayarak tanımlamak, tasnif etmek ve koruma altına almak. Bunlar Çarlık Rusyası’nda sıkça rastlanan kıtlıklara çözüm bulmaya yönelik çalışmalar olmanın yanında Rusya’nın Batılılaşma hedeflerinin de bir parçası.

Nitekim 1908 yılında ilk defa Uygulamalı Botanik Bürosu Bülteni yayımlanıyor. Bültende pek çok Batılı bilimcinin katkıları göze çarpıyor. Bitki koleksiyonunda 1914 yılı itibariyle başta 4 bin 100 buğday çeşidi olmak üzere toplam 14 bin ürün bitkisinin bulunduğu görülüyor. Büronun herbaryumu ise o zamanlar 10 bin bitki örneği barındırıyor.

Islahçıların esin kaynağı oldu

Bolşevik Devrimi’nin ardından 1920 yılında meşhur genetikçi Nikolai Vavilov, Uygulamalı Botanik ve Bitki Islahı Bölümü’nün başına getiriliyor. Burada da amaç Lenin’in yeni ekonomi politikalarının başarısı için tarımsal üretimin arttırılarak sıklıkla yaşanan kıtlığa ve açlığa çözüm bulmak. Gençliğinden beri tarımsal üretimi arttırıp açlığa çözüm bulma amacında olan Vavilov’un hayalindeki hedeflerden birisi de “Bilim Tapınağı” oluşturmak. Bunun için de kendisine Leningrad’da çarlık saraylarından birisi tahsis ediliyor.

Antik uygarlıklar ve ilk tarımsal üretim bölgeleri Vavilov’un özellikle ilgisini çekiyor. Vavilov, 1921-1934 yılları arasında dünyanın 5 kıtasında 100’ün üzerindeki ülkeye düzenlediği bitki toplama gezilerinden çoğuna bizzat katılıp; 52 ülkeyi gezerek coğrafi ve bitki zenginliği açısından inceliyor.

vavilov-bitki-endustrisi-enstitusu1.jpg

Vavilov’un 1926’da yazdığı “Origin and Cultivation of Cultivated Plants” şüphesiz dünyadaki tüm bitki ıslahçıları için önemli bir esin kaynağı oldu. Vavilov’un Leningrad’da başına geçtiği Enstitü de o zamanlar için sayısı 250 bine ulaşan bitki koleksiyonu ile dünyanın en büyük gen bankası özelliğini taşıyordu. Bunların yanında Sovyetlerin çeşitli bölgelerinde kurduğu 400 kadar araştırma enstitüsü ve istasyonunda 20 bin kadar uzman çalışıyordu.

İkinci Dünya Savaşı ve sonrası

Leningrad’ın İkinci Dünya Savaşı’nda 28 ay boyunca Nazi kuşatması altında kaldığı süre boyunca yaşanan kıtlığa rağmen araştırmacıların bu tohumları özenle korumaları, hatta Vavilov’un asistanlarından on ikisinin öldüğü de takdire şayan bir hadise olarak anlatılır.

Ruslar Hermitage Müzesi’ndeki eserleri korumak için tedbir almışsa da gen bankası bir bakıma kaderine terk edilmiş ama yine de korunabilmişti. Bu arada, Hitler’in oluşturduğu özel bir timin bu koleksiyonun Kırım ve Ukrayna’da bulunan önemli bir kısmını kaçırarak Avusturya sınırlarında özel korumalı bir kaleye taşıdığı da söyleniyor.

Vavilov’un dünyanın hemen her yerinden tarımı yapılan bitkileri toplaması, bunları sınıflandırıp genetik araştırmalarına ve bitki ıslahına materyal olarak kazandırması cezasız kalmadı. Devrimin ilk günlerinde Lenin’in takdirini kazanan Vavilov’un genetik araştırmaları Lişenko gibi araştırmacılar tarafından “burjuva bilimi” olarak değerlendirildi.

Aslında Lişenko’yu ilk başlarda destekleyip yükselmesini sağlayan da yine Vavilov’du. Ancak Mendel genetiğini ve kalıtımı reddeden Lamarkçı Lişenko tarafında ortaya sürülen teoriler kısa sürede Sovyet bilim politikası halini aldı. Vavilov, Stalin’in desteğini kazanan Lişenko tarafından karşı devrimci olarak yaftalandı, İngiltere için casusluk yaptığı iddiasıyla 1940’da tutuklandı ve idama mahkum edildi.

vavilov-bitki-endustrisi-enstitusu2.jpg

İdam cezası daha sonra 20 yıl hapse çevrilen Vavilov, ilk profesör olduğu Saratov’da hücresinde beslenme noksanlığından 26 Ocak 1943’te vefat etti. Lişenko önderliğindeki Sovyet tarımının pek de parlak bir gelişme gösteremediği, zaman içerisinde Sovyetlerin yıllarca net tahıl ithalatçısı olmasıyla ortaya çıktı.

Türkiye tarımını da araştırdı

Vavilov’u anlattığım “Nereden Başlasam?” başlıklı yazıda Vavilov’un biyoçeşitlilik bakımından çok zengin olan Türkiye’yi ziyaret etmemiş olmasını “Bunun nedeni, Doğu Anadolu’daki Rus işgali ve ardından oralardaki durum ya da Sovyetlere güvensizlik olabilir diye düşünüyorum...” diye yorumlamıştım. Ancak konunun aslını nihayet Vavilov Enstitüsü’nü ziyaretim sırasında öğrendim.

Daha önce de belirttiğim üzere Vavilov ve ekibi ürün bitkilerini toplamak için 100’ün üzerinde ülkeye 180 araştırma gezisi yapıyor; Vavilov bu ülkelerden sadece 52 tanesini kendisi gezerken, diğerlerini ise ekibindeki çalışma arkadaşları ziyaret ediyor. Türkiye’yi ise botanikçi Piotr Zhukovsky (1988-1975) geziyor. Anadolu’yu karış karış gezen ve ürün bitkilerini toplayıp tanımlayan Zhukovsky tüm bunları “Türkiye Tarımı” başlıklı kitabında 1933 yılında yayımlıyor.

Oldukça kalın, ciltli kitap Rusça olmakla beraber 200 küsur sayfalık bir Fransızca özeti de bulunuyor. Kitapta Anadolu tarımı öküzle çekilen karasabandan pazar yerine kadar tüm detayı ile anlatılıyor. Karakalem veya renkli resimler ile tüm önemli ürünler ve özellikleri kayıt altına alınıyor. Toplanan örnekler de Rusya’ya götürülüp tohum gen bankasında koruma altına giriyor.

Zaten Vavilov önderliğinde Enstitü’de yapılan çalışmalar bitki gen kaynaklarını toplamayla sınırlı değil. Bir taraftan sistematikçiler tarafından ürün bitkilerinin sınıflandırılması yapılırken, diğer taraftan dünya üzerindeki gen kaynaklarının merkezleri belirleniyor, etnografik çalışmalar da buna eşlik ediyor. Bu çalışma yöntemi sadece Rusya’da yeni bir ekol yaratmakla kalmıyor, dünyada da yankı buluyor.

Soğuk Savaş’ın ardından…

İkinci Dünya Savaşı ardından Demir Perde’nin oluşması ve Soğuk Savaşın başlaması Batı ülkeleri ile olan ilişkileri durdursa da benzer nitelikli enstitüler Bulgaristan, Çekoslovakya, Macaristan, Polonya gibi Doğu bloku ülkelerinde kurulup geliştiriliyor. Tabii Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü bünyesinde kurulan IPGRI gibi uluslararası oluşumlar da bunları izliyor. Vavilov Enstitüsü, Sovyetler Birliği’ndeki ve etkisindeki ülkeler ile sıkı işbirliği halinde gelişmeye devam ediyor.

vavilov-bitki-endustrisi-enstitusu4.jpg

Bir taraftan yeni gen kaynaklarını koleksiyonuna katarken diğer yanda bitki ıslahı çalışmaları ile farklı coğrafyalara uygun bitki çeşitleri geliştirmeye katkıda bulunuyor. Sovyetler Birliği’nin dağılması ve ardından gelen süreç hem Vavilov Enstitüsü hem de onunla yakın işbirliği içerisinde çalışan diğer Demir Perde ülkelerindeki bitki ıslahı merkezleri için büyük sıkıntıları beraberinde getiriyor.

Tarım kuruluşları müteahhitlerin eline geçti

Komünizmden kapitalizme geçiş sadece bitki ıslahı konularında çalışanlar için değil tüm araştırma kurumları ve üniversiteler için kaynak sıkıntısı yaratıyor. Bu süreçte AB üyeliğine kabul edilen Doğu Avrupa ülkelerindeki araştırma kurumları bonkör AB fonlarından yararlanırken; Rusya Federasyonu ve eski Sovyet Cumhuriyetleri bugün dahi son derece zor durumda bulunuyor, hatta ellerindeki gen kaynakları ile mal varlıklarını korumanın mücadelesini veriyorlar.

Örneğin, Vavilov tarafından 1926 yılında St. Petersburg yakınlarında kurulmuş olan Pavlosk Araştırma İstasyonu, 5 binin üzerinde meyve tür ve çeşidini barındıran bir koleksiyona sahip; Vavilov Enstitüsü’ne bağlı olarak çalışan İstasyon’un arazisi villa yapan müteahhitlerin iştahını kabartıyor. Bizdekine benzer bir şekilde arazi yerel yönetime yakın bir müteahhide satılıyor. Epey uzun süren bir hukuk mücadelesi de sonuç vermeyince araya devlet başkanı vs. giriyor; durum geçici olarak çözülmüş görünse de istikbal pek parlak görünmüyor.

Aynı durum, şehir merkezindeki iki esas bina için de geçerli. Her ne kadar geçen yazıda bahsettiğim yaşları oldukça geçkin araştırmacı kadrosu muhafaza ediliyorsa da genç araştırmacıların ayda 100 dolar gibi düşük ücretlerle Enstitü’de çalışmaya talip olmayacağı gerçeği, eleman sıkıntısının pek uzak olmadığına işaret ediyor.

vavilov-bitki-endustrisi-enstitusu3.jpg

Tarımsal miras tohum gen bankasında korunuyor

Tüm bu olumsuz koşullara rağmen halen çalışmakta olan araştırmacıların Vavilov’un mirasını devam ettirme konusundaki gayretleri de tabii ki her türlü takdiri hak ediyor. Geçtiğimiz yıl sonu itibariyle tohum gen bankasında bulunan koleksiyondaki örnek sayısı 327 bin 941 olmuş. Bunlar, ürün bitkileri ve yakın akrabalarından 155 familya içinde 304 tür ve 2 bin 539 botanik varyeteden oluşuyor. Herbaryumda Sovyetler Birliği ve diğer coğrafyalardan toplanmış 250 binin üzerinde örnek muhafaza ediliyor.

Halen Enstitü’de çalışan araştırmacılar gen bankasında bulunan genetik kaynakların hem muhafazası hem de insanlık yararına kullanılması için uluslararası ilişkilerin önemini kavramış durumdalar. Sonuçta dünyanın hemen tüm yörelerinden neredeyse yüzyıl boyunca toplanmış olan bu gen kaynaklarının insanlığın ortak mirası olarak değerlendirilmesi büyük önem arz ediyor. Gördüğüm kadarıyla, toplam 12 bölümden oluşan Enstitü bilimsel alanda meydana gelen gelişmeleri de mümkün olduğunca yakından izliyor ve uluslararası alandaki itibarını ve dünya sıralamasındaki dördüncü konumunu korumaya çalışıyor. Bunun sürdürülebilir olması ise tamamen Rus siyasetçilerinin bilim ve teknolojiye gerekli önemi vermesine bağlı.

Sayfa ilk kez okundu.

En çok okunan makaleler

Yorumlar
    Bu yazı için henüz yorum yapılmamış. İlk yorum yapan siz olun.
Yorum Yaz

Yorumunuz Gönderildi