
1964 yılında İngiliz aktivist Ruth Harrison, yayımladığı "Animal Machines" kitabıyla tüm dünyayı şoke etti. Kitapta, endüstriyel tarımın acımasız gerçekleri gözler önüne seriliyordu. Özellikle kafeslerde sıkışıp kalan tavukların yaşadığı eziyet, kamuoyunda büyük bir infial yarattı. Bu sessiz çığlık, 1970'lerden itibaren Avrupa'da ve sonrasında ABD'de "cage-free" yani kafessiz yumurta üretimine doğru güçlü bir hareket başlattı.
Bugün, büyük süpermarket zincirleri ve restoranlar, tüketicinin bilinçlenmesi sayesinde kafessiz üretime geçmek zorunda kalıyor. Harrison’ın başlattığı dalga, etik üretim anlayışının merkezine yumurtayı koydu.
"Animal Machines" kitabı özellikle yumurta tavuklarının maruz kaldığı aşağılayıcı koşulları detaylarıyla anlatıyordu. Küçük kafeslerde bir arada tutulan, hareket alanı olmayan tavukları, doğal davranışların -yumurtlama, tüneme, kanat çırpma gibi- imkânsız hâle gelmesini, sürekli yapay ışıklandırma altında yaşamaya zorlanan hayvanları ve aşırı üretim için antibiyotiklere ve yapay yemlere bağımlı bir sistemi gözler önüne seriyordu.
Ruth’un vizyonun etkisi ile bugün yumurta endüstrisinde kafessiz sistemlere geçiş küresel bir trend hâline geldi.
- ABD: Tüm tavukların yaklaşık yüzde 40'ı kafessiz koşullarda yetiştiriyor. Kaliforniya ve Michigan gibi eyaletler, kafesli yumurta satışını yasaklamış durumda.
- Avrupa: AB genelinde, geleneksel batarya kafesleri yasaklandı, üreticiler serbest dolaşımlı ve organik sistemlere yönlendirildi.
- Küresel şirketler (Nestlé, McDonald's, Unilever gibi) tamamen kafessiz yumurta tedarikine geçme taahhütleri verdiler.

Türkiye’de değişim yaratacak seviyeye ulaşılamadı
Türkiye’de Ruth Harrison’ın etkisi, Batı ülkelerine göre daha dolaylı ve geç hissedildi. 2000'li yılların ortasına kadar, üretim verimliliği ve düşük maliyet öncelikliydi; hayvan refahı nadiren tartışılan bir konuydu. Ancak son 10-15 yılda yaşanan bazı gelişmeler, bu sessiz etkiyi görünür kıldı. Özellikle büyük şehirlerde organik, serbest gezen ve etik sertifikalı yumurta taleplerinde artış yaşandı. Bazı üreticiler, Avrupa’ya ihracat odaklı hareket ederek, kafessiz üretim sertifikaları almaya başladı. Hayvan refahı konusunda çalışan STK'lar ve sosyal medya kampanyaları, kitlelerin konuyla ilgili bilgi edinmesini hızlandırdı. Avrupa pazarına girişte hayvan refahı standartlarının bir zorunluluk haline gelmesi, üreticileri dönüşüme yönlendirdi.
Ancak bu ilerlemeler henüz sektörde köklü bir değişim yaratacak seviyeye ulaşmadı. Türkiye’de hâlâ yumurta üretiminin büyük bir kısmı kafesli sistemlerde gerçekleştiriliyor.
Gıda artık etik maliyetiyle de değerlendiriliyor
Harrison'ın etkisi yalnızca yasal düzenlemelerde değil, gıda sektörünün kendisini yeniden tanımlamasında da hissedildi. Gıda, artık sadece üretim maliyetiyle değil, etik maliyetiyle de değerlendirilen bir meta hâline geldi.
Bugün, her etik üretim girişimi, her kafessiz yumurta, her vicdanlı tüketici tercihi bir anlamda Ruth Harrison’ın sessiz devriminin yankısıdır. Türkiye de bu yankıyı doğru şekilde anlayıp harekete geçerse, sadece ekonomik bir fırsat değil, etik bir sorumluluğu da yerine getirmiş olacak.