Çay üreticileri girdi maliyetlerinin rekor seviyelere ulaştığı şu günlerde Çaykur’un dekar başına yine 600 kg olarak belirlediği alım kotasına tepkili. Ancak endişelerin kaynağı yalnızca bu sezona özgü koşullar değil.
Türkiye tarımına dair gündemin ısı haritasında Doğu Karadeniz bölgesi bugünlerde adeta kırmızıya bürünmüş durumda. Rize il sınırlarında bulunan İkizdere’de ormanlık ve tarımsal alanları tehdit eden taş ocağı projesine tepkiler sürerken, şimdide bölgede hasat sezonu başlayan çayda uygulanan kotaya karşı üreticilerin itirazları duyulmaya başladı.
Çayda yeni sezon 17 Kuruş destekleme miktarıyla birlikte alım fiyatının 4 TL olarak açıkladığı 17 Mayıs tarihi itibariyle başlamıştı. Geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu yıl da yeni tip koronavirüs (Covid-19) önlemleri gereği yabancı işgücünden yoksun başlayan hasatta 2020’de edinilen tecrübe bu yılın verim ve kalite beklentilerini arttırmıştı.
Üretici özel sektöre mahkum hale geliyor
Ancak tüm bu umutlar, geçmişten gelen sorunların ortadan kalktığı anlamına gelmiyor. Çaykur’un uyguladığı ve uzun yıllardır tartışma konusu olan yaş çay alım kotasının tıpkı geçen yıl olduğu gibi dekar başına 600 kg olarak açıklanması bu kez üreticilerin eyleme dönüşen tepkilerine yol açıyor.
Geçtiğimiz günlerde Rize-Fındıklı’da ilçe merkezinde bir araya gelen üreticiler “Çayda sömürüye son” pankartıyla mevcut kota ve kontenjan uygulamalarını protesto ederken, Fındıklı Ziraat Odası Başkanı Mehmet Ali Özsoy günlük olarak dönüm başına 17 kg’ye denk gelen alım kotasının üreticileri düşük fiyata çay alan özel sektöre mecbur bıraktığını söylemişti.
Kapasite arttırılacak mı?
Artvin’in Kemalpaşa ilçesinde bulunan çay fabrikası önünde toplanan üreticiler de yaş çay için belirlenen kota ve taban fiyatına karşı oturma eylemi yaparken, Hopa ilçesinde gerçekleşen bir diğer eylemde ise güvenlik güçleri üreticilerin yürüyüş yapmasına izin vermeyerek sert müdahalede bulundu.
Olayın yaşandığı 27 Mayıs tarihinden bir gün sonra Çaykur’dan yapılan açıklamada ise ürün alımlarının kapasitenin üzerinde devam ettiği belirtilirken, günlük üretim kapasitesi olan 9,02 tonluk mevcut kapasitenin yaklaşık 1 hafta içinde az da olsa arttırılacağı dile getirildi. Ancak Türkiye’de çay sektörünün merkezinde yer alsa da uyguladığı kota miktarı sezonluk üretimin oldukça altında kalan Çaykur’dan gelen bu açıklama üreticileri rahatlatmışa benzemiyor.
Çaykur üretilen çayın yalnızca yarısını alıyor
TÜİK verilerine göre Çaykur tarafından üreticiden alınan çay miktarı yaklaşık 750 bin ton. Bu miktar dekar başına 710 kg civarına denk düşüyor. Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü’nün (BÜGEM) yayınladığı Çay Değerlendirme Raporu’nda da yer verilen bu rakamlara göre üretilen çayın yüzde 52’si Çaykur tarafından alınırken, geriye kalan yüzde 48’lik pay için ise üreticilerin başvurabileceği tek adres özel sektör.
Dönüm başına yaklaşık 1 ton ürün elde edilen çayda Çaykur’un uyguladığı alım kotası özelikle de girdi fiyatlarının rekor düzeylere geldiği şu dönemde üreticilerin canını her zamankinden çok yakıyor. Fındıklı Kent Konseyi Başkanı Fatma Hanedar, çaya yapılan 18,7’lik zammın geçen yıla oranla yüzde 40 oranında artan gübre fiyatlarını dahi karşılayamadığına dikkat çekiyor.
Kaygılar bu sezona özgü değil
Bölgede bugün itibariyle hasat sezonunun da çay alımlarının da sona ermesine daha zaman var. Ancak üreticilerin kaygısı yalnız bu sezona özgü koşullardan kaynaklı değil. Uzun süredir özelleştirme söylentilerine konu olan ve Varlık Fonu’na devredildiği 2017’den bu yana zarar ettiği belirtilen Çaykur’un geleceğine dair şüpheler, doğal olarak çay üreticilerinin geleceğine dair şüphelere dönüşüyor.
Dolaylı özelleştirme mi yaşanıyor?
Ürettiği çayın önemli bir bölümünü özel sektör kuruluşlarına satmak zorunda kalan üreticiler için Çaykur’un mevcut kota ve kontenjan uygulamaları adeta bir nevi “dolaylı özelleştirme” demek. Bunun nedeni özel şirketlerin çaya biçtiği fiyatın çok daha düşük olması. Özel piyasada yaş çayın kilosunun ortalama 2,8 TL’den alınması üreticinin zor koşullarda ürettiği ürününü adeta yok pahasına satması anlamına geliyor.