Gaziantep’te bu yıl üretimi artan kurutmalık biberde talep ve fiyatlardaki düşüş yüksek üretim maliyetlerinin yarattığı faturayı ağırlaştırıyor. Üreticinin tek avantajı ise ürününün depolanabilir olması.
Domates ve salatalık ile birlikte Türkiye’de sebze üretiminin “üç büyükler”inden olan biberde üretim denildiğinde akla ilk olarak Akdeniz bölgesi geliyor. Başta Antalya bölgesi olmak üzere giderek daha çok örtü altı tarım ile özdeşleşen taze biber üretimi bir kenara, açık alanda sürdürülen kurutmalık kırmızı biber de bu yaygın üretimin ayrılmaz bir parçası.
Kurutmalık biberde pazara en çok ürün sağlayan bölgelerden biri olan Gaziantep’te bu yıl ekim alanları 2019 sezonuna göre dikkate değer bir oranda genişledi. Yetiştiricilik yapılan alanlar İslahiye bölgesinde geçtiğimiz yıla oranla yüzde 50 oranında artarak 23 bin dekara ulaşırken, Nurdağı’nda ise 15 bin dekara kadar çıktı. Böylece kurutmalık biberin bölgedeki tarımsal ürün deseninde sahip olduğu önemli konum da pekişmiş oldu.
Arazilerde zararlı kalabalığı!
Ancak rekolteye de doğrudan yansıyan bu artışa karşın sezon geneline bakıldığında üretim süreci hiç de kolay şartlarda gerçekleşmedi. Yılın ilk ayı itibariyle başlayan ekim dönemi Şubat ayının ikinci haftası son bulurken, Türkiye’nin Covid-19 salgınının etkisi altına girdiği ve üreticiler dışında milyonların evine kapandığı Mart ayının sonlarına doğru ise ilk tohumlar çimlenerek güneşle buluşmuştu.
Zorlu süreç ise tam da bu aşamada başladı. Yetiştiriciliğin erken döneminde bozkurt, tel kurdu ve danaburnu gibi toprak altı zararlılarının yüksek popülasyon göstermesi zirai mücadelenin yoğun olacağı bir sezonun habercisi gibiydi. Bunun ardından ise bölgede biber tarımındaki başlıca zirai mücadele unsuru olan yeşilkurt sahneye dahil oldu. Üreticilerin yumurta takibi ile yayılmasını önlemek için çaba sarf ettiği zararlıya karşı sezon içinde 3 ya da 4 kez insektisit uygulaması yapıldı.
Damla sulama fungal hastalıkları devreden çıkardı
Biberde zorunlu ilaçlama uygulamalarının sıklaşmasına neden olan emici böcekler de bölgedeki kurutmalık biber arazilerini yalnız bırakmadı. Hem öz suyunu emdiği bitkilerde zarara yol açan, hem de etkin bir mücadele yöntemi bulunmayan virüs hastalıklarının vektörlüğünü yaparak verim ve kalite kayıplarına neden olan bu zararlılar da bitki koruma kaynaklı üretim maliyetlerinin daha da artmasına yol açtı.
Buna karşın, geçmiş yıllarda zirai mücadelenin başlıca konusu olan fungal hastalıklar artık üreticilerin gündeminden çıkmış gibi görünüyor. Bu olumlu gelişmenin temelinde ise damla sulama sistemleri yatıyor. Tarımsal sulama sistemlerine getirilen hibe destekleri ile bölgede ciddi oranda yaygınlaşan damla sulama yöntemi, üreticileri başta kök boğazı çürüklüğü olmak üzere bu tip hastalıklarla mücadele etme gereksiniminden kurtardı.
Gübre ve elektrik giderleri tabloyu ağırlaştırıyor
Ancak üretimin üzerinden kalkan bu yüke karşılık üreticilerin daha ağır bir maliyet yüküyle karşı karşıya kaldığı bir gerçek. Bunun en önemli nedenleri ise gübre ve enerji giderlerinde yaşanan artış. Bölgede bu yıl bitkilerin yeşil aksamını, çiçeklenmesini ve meyve tutumunu güçlendirmek ve meyve aromasıyla kaliteyi arttırmak için gerekli olan bitki besleme uygulamalarının yoğun olarak yapıldığını söyleyen ziraat mühendisi Akın Apaydın, “Tüm bu bitki besleme, zirai mücadele gibi faaliyetler, işçilik bedeli, mazot ve sezon içerisinde aylık olarak ödenmesi gereken sulamada kullanılan elektriğin faturası derken ortaya kabarık bir girdi maliyeti çıkıyor” diyor.
Koronavirüs talep ve fiyatları nasıl etkiledi?
Bu ağır fatura karşısında üreticiye güven sağlayacak bir satış-pazarlama tablosunun olmaması işi daha da zorlaştırıyor. Biberde sabitleşmiş bir alım fiyatı olmadığına dikkat çeken Apaydın, “Herhangi bir etkin üretici birliğimizin ve ya kooperatifimizin olmayışı da bu durumun etkisini arttırıyor” diye konuşuyor. “Pandemi sürecinde uzun süre kapalı kalan lokanta, restoran ve hazır gıda üretim hanelerinin tüketim potansiyelinin düşmesi de kuru biberin tüketimini azalttı” diyen Apaydın, arza karşın talep ve fiyatların düşüklüğünün üreticiyi zor durumda bıraktığını söylüyor.
Ürünün depolanabilmesi avantaj sağlayabilir
Tüm bu sorunların gölgesinde biber üreticilerinin tek avantajı ise yetiştirdikleri ürünün kurutulabilir ve dolayısıyla ambarlanabilir olması. Üreticilerin düşük fiyatlar karşısında ürünlerinin en azından bir kısmını depolayarak arzı düşürme şanslarının olduğunu belirten Apaydın, “Böylece hem fiyatlarda artış sağlanabilir, hem de ilerleyen dönemlerde ürünlerin nispeten kârlı bir şekilde satılması fırsatı yakalanabilir” diye konuşuyor.