Elektronik sektöründe 30 yıllık bir kariyere sahip olan Ahmet Emin Yazıcıoğlu, 5 yıl gibi kısa bir süre içinde başarılı bir ceviz üreticisi olmayı başardı. Yazıcıoğlu’nun başarısı, tarımın en az heves kadar profesyonel yaklaşım da gerektirdiğinin bir kanıtı.
Son yıllarda belki de tarıma en uzak sektörlerden gelip bitkisel üretime adım atan kişilerin sayısı giderek artıyor. Elbette en az diğer iş kolları kadar disiplin, sabır ve profesyonellik isteyen tarımda her bu tip girişimlerin bazıları hayal kırıklığıyla da sonuçlanabiliyor. Ancak bu 3 niteliğin olduğu yerde başarı ise kaçınılmaz oluyor.
Yaklaşık 30 yıl boyunca Avrupa Elektronik firmasıyla elektronik eşya sektöründe hizmet veren Ahmet Emin Yazıcıoğlu’nun öyküsü ikinci kategoriye giriyor. Yalnızca 5 yıl önce kariyerinde yepyeni bir sayfa açarak ceviz üreticiliğine başlayan Yazıcıoğlu, Edirne’de modern üretim tekniklerinin de yardımıyla yaptığı üretim sayesinde bugün hem kişisel bir başarı hem de örnek alınacak bir tarım üreticilik öyküsü yazıyor.
Profesyonel olarak üreticiliğe adım atmaya nasıl karar verdiniz?
Aslında tarıma hobi olarak başlanıp sonradan profesyonel bir işe dönüştürülebilecek bir alan olarak bakıyordum. 2010 yılında aile şirketimiz için yatırım yapmak amacıyla arazi araştırması yaparken, tesadüf eseri bir arazide üniversite öğrencileriyle birlikte çalışma yapan bir akademisyenle tanıştım. Arazide bulunan 5-6 yaşındaki ağaçlar bakımsız kalmış ve neredeyse kendi boylarına ulaşan otlarla kaplanmıştı. Akademisyen de bize bakım yapılmış olsaydı nasıl bir manzarayla karşılaşabileceğimizi anlattı. Biz yapabilir miyiz diye düşündük. İlk etapta amatör olarak bu işe girmeyi düşünsek de, etüdünü yaptığımızda, profesyonel şekilde tarıma başlarsak sürdürülebilir olabileceğine karar verdik. Böylece 2011’de araştırmalarımıza, 2014’te de yatırımlarımıza başladık.
Tarıma ilk başladığınızda hangi soru işaretleriyle ve zorluklarla karşılaştınız ve bunları nasıl aştınız?
İlk sorduğumuz soru, bu işi nerede yaparsak daha iyi kontrol altında tutabileceğimiz oldu. Aynı şekilde, arazinin nasıl bir iklime sahip olması, hangi toprak yapısında olması gerektiğini düşündük. Ve tabii hangi ceviz türlerini yetiştirmemiz gerektiğini. Ceviz her ne kadar sert kabuklu bir ürün olsa da oldukça narin, su, toprak ve iklim şartlarında özenli davranmayı gerektiren bir bitki. Tüm koşulları bir bütün halinde ele aldığımızda; toprağın ve iklimin uygun olduğu, sulanabilen ve kapalı bahçe haline getirilebilecek bu büyüklükte bir arazi bulmakta zorluk çektik. Aynı zamanda bilgi kirliliğiyle de savaşmak zorunda kaldık. Ancak bunların arasından sıyrılıp, dünyadan başarılı işletmeleri örnek aldık. Araziyi bulduktan sonra da sahanın koşullarına uygun ceviz türlerini belirledik.
Mevcut üretiminiz ve gelecek planlamanızdan bahseder misiniz?
Bugün Edirne-Uzunköprü’de 400 dekarlık bir alanda ceviz üretimi yapıyoruz. Önümüzdeki dönemde bu araziyi büyütüp bir bütün halinde 2 bin dekara, 12 bin 500 adet olan ağaç sayımızı da 50 bine çıkaracağız. Yetiştireceğimiz ceviz türlerini belirledik ve fidan siparişlerini 2 yıl öncesinden verdik. Bahçenin tamamında 3 ceviz çeşidi yetiştireceğiz. Şu anda sadece Kaliforniya çeşidi yetiştiriyoruz ve 3 haftalık bir hasat süremiz var. Seçtiğimiz ceviz çeşitlerinde donlara yakalanma oranı en düşük olanlar arasından tercih yapmaya özen gösteriyoruz. Bunun için bahçede bir deneme alanı oluşturacağız ve burada kendi Ar-Ge çalışmalarımızı yapacağız.
Üretimde kullandığınız teknolojiler neler?
Bu büyüklükteki bir araziyi geleneksel yöntemlerle yönetmek imkansız. Çok kısa bir sürede hasadı tamamlamanız, aynı anda 50 bin ağacı sulamanız veya gübre ihtiyacını karşılayabilmeniz lazım. Eğer tüm bunları gerçekleştirmek için mekanik bir uygulama kullanmaz, modern damla sulama sistemlerinden yararlanmazsanız iyi sonuçlar alamazsınız. Şu anda kullandığımız sistemlerle bahçenin her yerinde aynı anda sulama ve gübreleme yapabiliyoruz. Üstelik bu sistemi bir telefon aracılığıyla istediğimiz yerden kontrol edebiliyoruz. Yanılma payımız ise yüzde 5. Bu sayede faaliyet giderlerinden tasarruf sağlıyor, ulusal ve uluslararası anlamda daha rekabetçi oluyoruz.